Ergun KAFTANCI
İHBAR kurumu (!) tıkır tıkır işliyor…
Örnek önümüzde; önemli bir iş adamı hakkında, Cumhurbaşkanı’mıza hakaret ettiği iddiasıyla soruşturma açıldı; soruşturma bir yurttaşın ihbarıyla başladı…
O yurttaş, adını saklı tuttuğum iş adamının katıldığı bir toplantıda hakaret içeren bir konuşma yaptığını ihbar etmiş…
Savcılık da bunun üzerine harekete geçmiş…
Ancak elde iş adamının Cumhurbaşkanı’mıza hakaret ettiğine dair yazılı ve görüntülü belge filan yok, tanıklar da yok, sadece iddia var…
Gazete haberi bu mealde…
Savcılık haliyle, şikâyeti değerlendirmek için bu suçun işlendiğine ilişkin bilgi, belge, delil ve tanık aramaya başlamış…
………………………… ……………………..
Hukuk anlayışımızın değişmesi ve evrensel anlayışa odaklanması lâzım; bu ve benzeri olaylar yani durup dururken yapılan ihbarlar, o zaman hüküm ifade etmez…
Unutmayalım ki ihbar usulü, sadece delilsiz dayanaksız ihbar edileni değil, aynı zamanda adalet dağıtmakla görevli yargı mensuplarını da zorda bırakıyor…
Bu noktaya da dikkatinizi çekerim…
………………………… …………………….
İhbar kurumu (!) batıdaki gibi olmalı, ya doğru dürüst ve kuralları sağlam bir çerçeveye oturtulmalı yani hukuksal hale getirilmeli, ya da külliyen ortadan kaldırılmalıdır.
Düşüncemi soruyorsanız, tamamen yok edilmesinden yanayım diyorum.
………………………… …………………….
Tehlike büyük…
İhbar, gizli ya da aleni husumet halindekiler tarafından birbirlerini hedef alan korkunç bir silah gibi kullanılabilir. Dolayısıyla haksızlıklara ve adaletin yerini bulmamasına neden olabilir!
Dediğim şu; ne yurttaşı, ne yargı mensuplarını, ne de hukuku ihbar yoluyla zedeleyelim; adalete de gölge düşürmekten kaçınalım!
* * *
CHP Milletvekili Eren Erdem günah keçisi yapıldı…
Sözde Erdem, Rus medyasına verdiği röportajda terör örgütü DEAŞ’nin sarin gazı kullandığını ve onun da Türkiye’den sevkedildiğini iddia etmiş…
Basına intikal eden bu haber üzerine Tayyip Bey konuşmak ihtiyacı duydu ve “Hale bak, çıkacaksın Türkiye terör örgütlerine kimyasal silah hammaddesi sevkiyatı yapıyor diyeceksin. Sonra da buna tepki göstermeme tahammül edemeyeceksin…” dedi…
Evvel emirde konuya açıklık getirmek lâzım…
Önce Eren Erdem‘in Rus medyasına bunları söyleyip söylemediğini saptamak gerekiyor. Söylediyse bu iddianın kendisinden mi, yoksa başka bir odaktan mı menkul olduğunu araştırmak lâzım.
Erdem, olaya el koyan savcılığın hazırladığı iddianamede bu hususun yazılı olduğunu açıkladı. Demek ki CHP’li genç vekilin sözleri, iddianameye dayanıyor. Bu gerçeğe rağmen Eren Erdem‘e ve üzerinden de CHP’ye yüklenmek, haksızlık oluyor!
* * *
GÜCENEN, darılan olmasın…
GÜCENEN, darılan olmasın…
Cemaatin devlete sızma döneminde yapılanların benzeri, temizlik süreci yaşamamıza rağmen artık yapılmıyor değil…
Gazetelerde her gün okuyoruz, ekranlarda seyrediyoruz; devlet kademelerine atamalarda usulsüzlükler yapılıyor. KPSS’de düşük puan almış birine AKP’ye yakınlığı nedeniyle makam veriliyor ama daha fazla puan almış adaya gazoz kapağı bile verilmiyor.
………………………… ………………………… .
Cumhuriyet Savcısı Menderes Arıcan, bağımsız yargımızın düzgün, derli toplu bir mensubudur.
Arıcan, kızı Betül’ün hukukçu olmasını istemiş…
Betül de baba mesleğine yatkın olduğu için hukuk okumuş ve fakülteden başarıyla mezun olmuş…
Nihayet hakim ve savcı sınavına girmiş ve 9 bin aday arasından 90 puan alarak ilk 70 adayın arasında yer bulmuş…
90 puan, yabana atılamayacak bir başarının göstergesi…
Ancak Betül, alındığı mülakatta başarısız bulunmuş ve yazılı sınavı yüksek puanla kazanmasına rağmen hakim ya da savcı olamamış…
Baba Menderes Arıcan, çevresinde Atatürkçü, düzgün, dürüst, yamukluğu olmayan bir yargı mensubu olarak tanındığı için kapıların, kızının da yüzüne kapatıldığını söylüyor…
Arıcan ailesi şimdi, hak aramak için yasal yollara düştü; bakalım Betül’ün hakkı iade edilecek mi!?
………………………… ………………………
Türkiye, çağdaş düşüncenin yerleştiği, hukukun üstün kabul edildiği, adaletin ön planda tutulduğu, insan haklarının çiğnenmediği, rantçıların egemen olmadığı, ahbap çavuş ortaklıklarının son bulduğu bir ülke haline bu iktidar yüzünden gelemeyecektir…
Ha cemaat, ha AKP, aralarında fark var mı…
İkisi de Türkiye’nin gelişmesinde ayak bağıdır; cemaat kısmen engellendi, sıra AKP’de olmalı…
Cumhurbaşkanımız AKP’yi, her türlü usulsüzlükten uzak durması için uyarmalı ve haksızlıkların önlenmesini istemelidir.
* * *
BİR küçük adam Ahmet Hakan‘ı tehdit ederken “Biz” deyip durmuş…
Konu yargıya taşındı; Ahmet Hakan dava açtı, küçük adam yargılanacak…
Hakan’ın avukatları ilk iş “Sürekli biz deyip durdun, siz kimsiniz açıkla” diye sormalı…
Biz dediğine göre bir grubun mesela bir partinin, örgütün, kulübün, mahallenin, semtin, hatta kentin adına Ahmet’i tehdit etmiş olabilir…
Küçük adam malûm, tanımayan yok ama asıl kimin adamı olduğunu bilen de yok; o araştırılmalı!