
Ergun KAFTANCI
DÜNYA Enerji Konseyi üyesi Necdet Pamir, Rusya’nın doğalgaz vermeyi durdurması halinde Türkiye’nin çok zor günler yaşayacağını açıkladı…
Son 15 yıldır enerji üretimine ve kaynaklarının kullanımına gösterilmesi gereken ilgiyi sağlayamadığımızı kaydeden Pamir‘e göre, bölgemizdeki siyasal gelişmelerin petrole ve doğalgaza endeksli olduğunu da göremedik.
Dolayısıyla yanlış politikalar ürettik ve o politikaların peşinden gittik…
Rus uçağını düşürerek Moskova ile aramızı açmamız buna örnek…
………………………… ………………….
Bugün, içinde bulunduğumuz siyasal coğrafyada yaşananların temelinde enerji kaynaklarını ele geçirmek yatıyor.
Nitekim, Amerika Birleşik Devletleri Irak’a bu amaçla girdi; bugün de Rusya, Suriye’de bu amaçla bulunuyor …
Petrol ve doğalgaz kaynaklarını sahiplenen oluşumlardan biri Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi. Diğeri de açılımı Irak Şam İslam Devleti olan IŞİD çetesi; PKK”yı da unutmamak lâzım, o da uyuşturucunun yanı sıra petrol, özellikle de motorin ticareti yapıyor…
……………………… ……………………..
Türkiye, Irak, Rusya, İran, Azerbaycan, Cezayir, Nijerya, bir miktar da Venezüela‘dan petrol ve doğalgaz alıyor. Petrole dayalı enerji ihtiyacımızın yarısından biraz fazlasını Rusya’dan sağlıyoruz. Demek ki büyük oranda enerji kaynağımız Rusya…
Petrol ürünlerini -Doğalgaz dahil- sadece ısınmak için kullanmıyoruz. Sanayimizin çarkları da bu enerjiyle dönüyor. İhtiyacımızın yarısına yakın kısmını Rusya’dan sağlıyoruz. Moskova, enerji vermeyi durdurursa sadece donmayacağız, üretemeyeceğiz ve ekonomik sıkıntıya düşeceğiz…
Temennimiz o ki Putin, hem suçlu hem güçlü görüntüsü vermekten vazgeçsin ve Türkiye’nin komşuluk ve dostluk tavrını istismar etmesin.
Sadece bugün değil tarihte de Ruslar Türkler’e düşmanlık besleyen tavırlarla dikkat çekti. Çarlık Rusya’sı da, Sovyet Rusya’sı da Türk’e hainlik ve düşmanlık yaptı…
Putin’in bugünkü kudurganlığını o nedenle yadırgamıyoruz…
Ancak dünyayı saracak yeni bir savaşın Rusya tarafından başlatılmasına da âlet olmayacağız. Bize rağmen savaş çıkarsa gerisini Putin düşünsün…
………………………… ………………..
Biraz da kendimizi eleştirelim…
Bir ülke hayatını, bir başka ülkenin enerji kaynaklarına bağlamamalı. Biz öyle yaptık. Yeraltı zenginliklerimizi, petrolümüzü, kömürümüzü, doğalgazımızı çıkarmayı düşünseydik ve gereken neyse yapsaydık, bugün kara kara düşünüyor olmazdık…
Yenilenebilir enerjiyi es geçtik. Hidroelektrik, rüzgâr, güneş, jeotermal, kömür (linyit) ve biyokütle gibi enerjiler bizi petrol ve doğalgaz bağımlısı olmaktan kurtarırdı…
Artık aklımızı başımıza almak, bu enerji türlerini üretip kullanmak zorundayız. Enerji Bakanı Berat Albayrak‘ın, Türkiye’nin enerji politikasını saptayıp yürütebileceğini ve ülkeyi darlıktan feraha taşıyabileceğini hiç sanmıyorum…
………………………… ………………….
Dünya sert bir kış geçirecek…
Ekolojik dengeyi bozan insan, başına geleceklere katlanmak zorunda…
Önlem alanlar ve yenilenebilir enerji türlerini öne çıkarmış ülkeler, enerji sıkıntısı yaşamayacak ama bizim gibi doğalgaz alıp depolayacağı yerde biber gazı alıp depolayan ülkeler bu kış hem donacak, hem sanayi alanlarında büyük kayıplara uğrayacak…
“Başa gelen çekilir” diyoruz.
Rusya’nın kin ve nefret yüklü liderinin bize düşmanlık yapmaktan vazgeçmeyeceğini dikkate alarak enerji sorunumuzu, yüzümüzü başka yönlere çevirerek sonlandırmalıyız!
* * *
HER yazısı gibi dünkü yazısı da yaraya merhem olacak nitelikteydi. Soner Yalçın arkadaşımızdan bahsediyorum.
Özetleyim…
Yalçın gazetecilerin, tutuklu arkadaşlarımız için etkili olmayan protestolar düzenlediğini, bunun yanlış olduğunu, halkın desteği alınmadan yapılan protestoların hiçbir anlamı olmadığını hatırlattı…
Yüzde bin haklı…
Protestolarımız etkili olsaydı vicdanlarda makes bulurdu.
Bugüne kadar bulmadı, halkımız umursamadı bile…
Bu çirkin alışkanlık siyasetçilerimizden kalma. Mesela Tayyip Bey, Putin‘e söyleyeceği ağır lafları bize, yani halka söylüyor…
Biz Putin miyiz?
Gönül, Cumhurbaşkanımızın o lafları Putin‘in yüzüne söylemesini isterdi; ama maalesef buna tanık olamıyoruz…
Kafamızın tasını attıran ülke olursa o ülkeye lafımızı hep halkımızın üzerinden göndermeye kalkıyoruz; halkımız posta tatarı mı?
Soner Yalçın arkadaşımızın Bilmeliyiz ki başlıklı yazısı bana işte bu çarpıklığı ve manasızlığı hatırlattı efendim…
Yani kendin pişir, kendin ye usulünü!