
Ergun KAFTANCI
BİRKAÇ gün önce yayınlanan “İslam Bloku şart” başlıklı yazıma, okurlardan gelen “Geç kalındı bile” şeklindeki katılımlar dikkate değerdir…
Müslümanların yoğun olarak yaşadıkları ülkeler, Suudi Arabistan’ın liderliği altında siyasi ve askeri güç olarak buluşmayı ve birleşmeyi kararlaştırdı…
Bu karara Türkiye de katıldı…
Öteki ülkeler arasında kimler yok ki…
Katılacak ülkelerin listesi bir yandan Katar’a kadar uzanıyor, bir yandan da Maldivler’e kadar. İttifakta sadece Suriye yok; tam 34 ülke, birlikte hareket etme kararı aldı.
Bu birlikteliğin silahlı gücü 3 milyon askerden oluşacak. Ancak silah ve mühimmat açısından birliğin batı dünyasının desteğine muhtaç olduğu unutulmamalı…
İslam ittifakı, bir başka inanç grubuna ya da dine karşı oluşturulmuyor, teröre karşı oluşturuluyor.
Dünyada terörizmi, ağırlıklı olarak Müslüman gibi gözüken teröristlerin üstlenmesi, bu birliğin oluşmasına yol açtı. Birlik, İslam’ı kullanmaya ve karalamaya kalkışanlara fırsat vermeyecek.
İslam ülkelerine liderlik yapmak hevesindeki Türkiye, bu defa Suudi Arabistan’ın arkasına düştü ve lokomotif ülke olamadı.
Böylece, içinde bulunduğumuz coğrafyada liderlik hayalimiz bir kez daha suya düşmüş oldu. Ürettiğimiz politikaların neredeyse tamamının yanlış ya da etkisiz olduğu ortaya çıktı. Lokomotif olmayı beklerken trenin bir kompartmanı olarak kaldık…
Birliğe ilişkin geniş açıklama herhalde ilerleyen günlerde yapılır.
* * *
NOBEL ödülü alan ikinci Türk Prof.Dr Aziz Sancar, eşi ve kızıyla yıllar sonra geldi ve ülkeye duyduğu hasreti giderdi.
Sancar Ülkü Ocakları’ndan yetişme bir bilim adamı, milliyetçi ve ülkücü bir Türk evlâdı. Mardinli, uzun yıllar önce gittiği Amerika Birleşik Devletleri’nde bilimsel çalışmalar yaparak başarı elde etti.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu; ABD’deki Kuzey Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü Öğretim Üyesi…
Prof. Dr. Aziz Sancar, kanser tedavisinde “Ritmik saat” buluşuna imza atarak dünya çapında üne kavuşmuş, “DNA tamiri” ve “Hücre döngüsü kontrol noktası” gibi konularda yaptığı çalışmalarla da adını duyurmuştu.
Sonuçta bu çalışmaları onu Nobel Kimya Ödülü‘ne kavuşturdu.
Atatürkçü bir bilim adamı, başarışlarını Türk Milleti’ne borçlu olduğunu söylüyor, “Bana Tıp Fakültemiz’de çok iyi eğitim verdiler” diyerek şükran duygularını açıklamaktan çekinmiyor.
Değerli okurlar, Sancar hoca dikkate değer bir kişiliğe sahip. Aldığı Nobel Ödülü‘nün simgesi olan plaketi Genelkurmay’ın saklamasını istedi ve onu Genelkurmay Başkanımıza emanet etti. Önümüzdeki 19 Mayıs’ta gelerek plaketi Anıtkabir Müzesine teslim edecek…
Milletimizin gururu olan Sancar hocayı saygı ve şükranla selamlıyoruz.
* * *
DİYANET İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez‘in “Sekülarizmin dinlerden kaynaklanan şiddeti de geride bırakarak dünyayı topyekûn bir savaşın içine soktuğunu” söylemesi tartışmalara yol açtı…
Bu görüş Görmez‘e ait; başkaları da böyle düşünebilir.
Doğru mudur, yanlış mıdır o da tartışılabilir…
Yalnız, sekülarizmi bahane ederek laik anlayışın karşısına dikilmemek lâzım. Anlamı her ne kadar “Dünyacılık” da olsa bu anlayış, dinsel anlayışlara ve tercihlere engel olmaz.
Sekülarizm, dini ortadan kaldırmaz, aksine inanç ve din özgürlüğünü sağlar ve güven altına alır. Bizim laiklik dediğimiz anlayış da dinle devleti, çizgilerini ve alanlarını aşmamaya sevk eden anlayıştır.
Bu anlayış sadece, radikal dinci anlayışları engeller ve toplumların din ve inanç konusunda özgür olmalarını sağlar.
………………………… ………………….
Bu konuya bakarken gerçekleri de görmek lazım. Hele insan, profesör ve Diyanet İşleri Başkanı ise derinlemesine bakmayı becermeli…