
Ergun KAFTANCI
PARLAMENTER sistemde tek başlılık olmaz…
Var diyerek Fransa’yı ya da bir başka ülkeyi örnek gösteren çıkabilir.
Mesela Tayyip Erdoğan; rivayete bakılırsa muhterem, “Çift başlılık olmaz” diyerek Fransız örneğine sığınıyor.
Öncelikle ifade edelim ki siyasette “Olmaz” yoktur; her şey olabilir…
Buna dayanan istiyorsa, “Tek başlılık da olur” iddiasını sürdürebilir…
Ama o zaman sistemin adı parlamenter demokrasi olmaz…
Neden olmaz, onu da kısaca anlatalım…
Parlamenter demokraside milli irade her şey demektir. Cumhurbaşkanı dahil her kişi, kuruluş ve kurum bu iradenin görüşüne, düşüncesine ve kararına saygı gösterip uymak zorundadır…
Zira o irade, yasama görevi yapar ve ülkeyi şekillendirir…
Tek başlı sistemde milli irade ancak sözde olur, dolayısıyla etkili kurum olmaktan çıkar.
Onun yerini “Tek baş” alır…
Var diyerek Fransa’yı ya da bir başka ülkeyi örnek gösteren çıkabilir.
Mesela Tayyip Erdoğan; rivayete bakılırsa muhterem, “Çift başlılık olmaz” diyerek Fransız örneğine sığınıyor.
Öncelikle ifade edelim ki siyasette “Olmaz” yoktur; her şey olabilir…
Buna dayanan istiyorsa, “Tek başlılık da olur” iddiasını sürdürebilir…
Ama o zaman sistemin adı parlamenter demokrasi olmaz…
Neden olmaz, onu da kısaca anlatalım…
Parlamenter demokraside milli irade her şey demektir. Cumhurbaşkanı dahil her kişi, kuruluş ve kurum bu iradenin görüşüne, düşüncesine ve kararına saygı gösterip uymak zorundadır…
Zira o irade, yasama görevi yapar ve ülkeyi şekillendirir…
Tek başlı sistemde milli irade ancak sözde olur, dolayısıyla etkili kurum olmaktan çıkar.
Onun yerini “Tek baş” alır…
Bütün kuvvetler de o başta birleşir
Şunu da kaydedelim, tek başın, tek taş yüzüğün değeri kadar değeri olmaz!
………………………… …………………….
Tek başlı bir sistem kuvvetler ayrılığı ilkesine de ters düşüyor.
Ülkenin tek egemeni haline gelecek olan “Tek baş”, yasama organını dolayısıyla milli iradeyi devreden çıkaracağı gibi yürütmeyi de, yani hükûmetin işini de üstleneceğinden kuvvetler ayrılığını fiilen bozmuş olur.
Geriye ne kalıyor?
Bağımsız yargı…
O sistemde “Bağımsız yargı” olgusu da sadece dillerde kalır. Kısacası “Tek baş” yargıyı da yapacağı müdahalelerle yönlendirecek ve
egemen tek güç sıfatıyla, adaletin istediği gibi dağıtılmasını sağlayacaktır.
Sonuç?
Kuvvetler ayrılığı paket haline gelecek ve çok başlılığı, muktedir olmak için handikap sayan ellere geçecektir…
Böyle bir sistemin adı, dünyanın her yerinde diktatörlüktür değerli okurlar!
………………………… ……………………….
Duruma, herkesin yerine Sözcü gazetesi açıklık getirmiş.
Şunu yazmışlar:
-Asker elinde, polis elinde, yargı elinde, medya elinde, Hazine elinde, AKP elinde, iktidar elinde, hâlâ çift başlılık diyor.
Bu istekte gizli olan hikmeti herhalde anlamayan yoktur.
Şimdiiii….
Muhteremin bu isteği gerçekleştirmesi için 330 vekilin desteğine ihtiyacı var. Bunların 15 kadarı muhalif milletvekili olacak. Partisine ihanet edecek ve muhterem, tek baş olsun diye oy verecek muhalif vekil düşünemiyorum.
Rakamlar ve anayasa hükümleri ortadayken ülkenin gündemini, Rusya ile yaşanan gerginliği gizlemek amacıyla değiştiren bir irade, tek başlı hale geldiğinde daha nice garip işler yapar bir düşünün…
Bence beyefendinin hevesi yine kaldı başka bahara!
* * *
“O GÖRÜŞME benimle mezara gider” demişti…
Oysa o günkü Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile Dolmabahçe Sarayı’nda yaptığı konuşma bugün açıklığa kavuşmak üzere…
Ergenekon ve Balyoz davaları başta olmak üzeregibi, TSK mensuplarına kumpas kurulduğu dönemde verilen Nisan Bildirisi yargı tarafından dikkate dahi alınmadı. 27 Mayıs askeri darbesini sorgulayanlar ve 28 Şubat’ı araştıranlar ise Dolmabahçe’de ne konuşulduğuna dahi aldırmadı…
Oysa o bildiri de darbe teşebbüsü sayılmalıydı diyenler var…
Öyle saysalardı bugün ortaya getirilen soruşturma o tarihte başlatılırdı, es geçildi…
Kısmet bugünmüş…
Dolmabahçe Görüşmesi‘nin açıklanması böylece günümüze sarkmış oldu…
O görüşmenin ana teması ve ayrıtıları nelermiş göreceğiz…
………………………… ………………………… ..
İçeriğini sadece Tayyip Erdoğan değil, Yaşar Büyükanıt da saklama başarısını gösterdi, dışarı kelime sizdırmadı.
Karşılığında da kumpas fırtınasından korundu ve cemaatçi olduğu iddia edilen yargı mensupları harekete geçirilmedi.
Gelişme de, kumpas uygulamasında salt cemaatin değil AKP’nin de katılımı bulunduğu iddia ediliyor. TSK mensupları dahil, diğer bütün şüphelilerin saptanmasında, tutuklanmasında AKP’nin de, Tayyip Bey’in de önemli katkısı olduğu anlaşılıyor.
Bu anlayışa sahip kişinin “Tek baş” haline gelmesi ülkeye ve millete hayırlar getirmez. Geçmişte yapılanlar ve insanlara yaşatılanlar, tehlikeyi haber veren çanlardır…
Sesleri duymazdan, gerçekleri görmezden gelemeyiz!!
Şunu da kaydedelim, tek başın, tek taş yüzüğün değeri kadar değeri olmaz!
…………………………
Tek başlı bir sistem kuvvetler ayrılığı ilkesine de ters düşüyor.
Ülkenin tek egemeni haline gelecek olan “Tek baş”, yasama organını dolayısıyla milli iradeyi devreden çıkaracağı gibi yürütmeyi de, yani hükûmetin işini de üstleneceğinden kuvvetler ayrılığını fiilen bozmuş olur.
Geriye ne kalıyor?
Bağımsız yargı…
O sistemde “Bağımsız yargı” olgusu da sadece dillerde kalır. Kısacası “Tek baş” yargıyı da yapacağı müdahalelerle yönlendirecek ve
egemen tek güç sıfatıyla, adaletin istediği gibi dağıtılmasını sağlayacaktır.
Sonuç?
Kuvvetler ayrılığı paket haline gelecek ve çok başlılığı, muktedir olmak için handikap sayan ellere geçecektir…
Böyle bir sistemin adı, dünyanın her yerinde diktatörlüktür değerli okurlar!
…………………………
Duruma, herkesin yerine Sözcü gazetesi açıklık getirmiş.
Şunu yazmışlar:
-Asker elinde, polis elinde, yargı elinde, medya elinde, Hazine elinde, AKP elinde, iktidar elinde, hâlâ çift başlılık diyor.
Bu istekte gizli olan hikmeti herhalde anlamayan yoktur.
Şimdiiii….
Muhteremin bu isteği gerçekleştirmesi için 330 vekilin desteğine ihtiyacı var. Bunların 15 kadarı muhalif milletvekili olacak. Partisine ihanet edecek ve muhterem, tek baş olsun diye oy verecek muhalif vekil düşünemiyorum.
Rakamlar ve anayasa hükümleri ortadayken ülkenin gündemini, Rusya ile yaşanan gerginliği gizlemek amacıyla değiştiren bir irade, tek başlı hale geldiğinde daha nice garip işler yapar bir düşünün…
Bence beyefendinin hevesi yine kaldı başka bahara!
* * *
“O GÖRÜŞME benimle mezara gider” demişti…
Oysa o günkü Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile Dolmabahçe Sarayı’nda yaptığı konuşma bugün açıklığa kavuşmak üzere…
Ergenekon ve Balyoz davaları başta olmak üzeregibi, TSK mensuplarına kumpas kurulduğu dönemde verilen Nisan Bildirisi yargı tarafından dikkate dahi alınmadı. 27 Mayıs askeri darbesini sorgulayanlar ve 28 Şubat’ı araştıranlar ise Dolmabahçe’de ne konuşulduğuna dahi aldırmadı…
Oysa o bildiri de darbe teşebbüsü sayılmalıydı diyenler var…
Öyle saysalardı bugün ortaya getirilen soruşturma o tarihte başlatılırdı, es geçildi…
Kısmet bugünmüş…
Dolmabahçe Görüşmesi‘nin açıklanması böylece günümüze sarkmış oldu…
O görüşmenin ana teması ve ayrıtıları nelermiş göreceğiz…
…………………………
İçeriğini sadece Tayyip Erdoğan değil, Yaşar Büyükanıt da saklama başarısını gösterdi, dışarı kelime sizdırmadı.
Karşılığında da kumpas fırtınasından korundu ve cemaatçi olduğu iddia edilen yargı mensupları harekete geçirilmedi.
Gelişme de, kumpas uygulamasında salt cemaatin değil AKP’nin de katılımı bulunduğu iddia ediliyor. TSK mensupları dahil, diğer bütün şüphelilerin saptanmasında, tutuklanmasında AKP’nin de, Tayyip Bey’in de önemli katkısı olduğu anlaşılıyor.
Bu anlayışa sahip kişinin “Tek baş” haline gelmesi ülkeye ve millete hayırlar getirmez. Geçmişte yapılanlar ve insanlara yaşatılanlar, tehlikeyi haber veren çanlardır…
Sesleri duymazdan, gerçekleri görmezden gelemeyiz!!
(Karikatür : Ergin ASYALI)