
Ergun KAFTANCI
BAZI terör olaylarının ayrıntıları, iki nedenden dolayı yasaklanır.
Birincisinde amaç, iktidarın terörle mücadelede başarısız olduğunu halktan gizlemektir.
Diğerindeki amaç ise daha farklıdır…
Yasak, soruşturma ve araştırmanın selâmeti için konur. Bu suretle çalışmaların gizli tutulması sağlanır…
Üçüncü bir neden olabilir mi?
Düşündüm, bulamadım…
…………………………
Unutmadan…
Dikkat ederseniz iktidarın sürekli yasak modunda olduğunu görürsünüz…
* * *
PROFESÖR Dr. Canan Karatay 73 yaşında, hâlâ mesleğini aktif olarak sürdürüyor…
Karatay, hem kardiyolog, hem iç hastalıklar uzmanı…
İnsanların sağlıklı yaşaması için neler yapması gerektiğini açıklayan kitaplar yazmış; her satırda, beslenirken dikkat edilecek noktaları vurgulamış, buna devam ediyor…
Bugün çok kimse “Karatay diyeti” diye adlandırılan önerileri dikkate alıyor ve sağlıklı yaşamak için hepsini aksatmadan yapıyor…
Karatay hocanın halkın nazarında önemli bir yeri var; söylediklerine ve yazdıklarına herkes inanıyor. Önerilerine uyarak beslenenler “Sağlığımıza yeniden kavuştuk” diyerek Karatay’a övgüler düzüyor…
Canan Karatay cesur, bildiklerini ve sağlığa ilişkin gerçekleri halkla paylaşmaya özen gösteren bir hekim. Onun için, toplum sağlığı çok önemli.
Yılmadan ve yorulmadan mesleğini icra etmesi de bundan…
Değerli okurlar; tıp alanındaki bazı kuruluşlar hocadan şikâyetçi olmuş ve meslekten men edilmesini istemiş…
…………………………
Neden böyleyiz, neden kıskançlık yapıyoruz…
Cenâb-ı Allah kıskanç kulunu sevmez…
Kıskançlık haramdır…
Başkasının balını kendi ağzına zehir etmeyeceksin…
Zira edene cennet kapısı kapalıdır.
Kıskanç olmaktan vazgeçmeliyiz, haram sayılan duygu ve düşüncelerimize gem vurmayı öğrenmeliyiz…
…………………………
Karatay hocayı başarısından ve halkın teveccühünü kazanmasından dolayı kıskanmak yerine, onunla oturup söylediklerini bilimsel açıdan tartışmak daha doğru olmaz mı!?
İlmine güvenen bunu yapmalı…
Ben, bu cesareti gösterene bilim adamı derim!
* * *
BİR kısım aydın tarafından açıklanan teröre ilişkin bildiriyi yorumlayan Cumhurbaşkanı, imza sahiplerini “Aydın müsveddesi” saymış, hepsini cahil olmakla suçlayıp “Siz aydın değil karanlıksınız” demişti…
Bildirinin ayrıntılarına girecek değilim…
Aydınlık – karanlık kıyaslaması üzerine de söyleyecek sözüm olmayacak. Zira ülkemizde aydınlık da, karanlık da izafi kavramlar haline geldi.
Mesela, “Toplumdaki tipler kime göre aydınlık, kime göre karanlık” diye ulu orta sorsanız her kafadan farklı bir değerlendirme çıktığına tanık olursunuz.
İki kavram, somut biçimde anlatılamıyor artık; aydınlıkla karanlık 14 yıldan bu yana birbirine girdi, karmakarışık oldu.
…………………………
Türkiye’nin bugün yaşadığı, ileride daha yoğun yaşayacağı bir kutuplaşmaya bu vesileyle dikkat çekmek istiyorum.
Birbirinden koparılmış insanlar, ülkeyi ayrı yönlere çekmeye çalışan kuruluşlar, aklı başka yerde bedeni aramızda olan gayrımilli tipler, hayatı şova çevirmeye kalkan maskaralar, soytarılar,
Bunlar olduğu sürece aydın olmak isteyenle, karanlığı getirmek isteyeni birbirinden ayıramazsınız; ayırmaya kalktığınızda da işin içinden çıkamazsınız…
Türkiye için önemli olan elbet de bu ayrılığı ortadan kaldırmak ve kutuplaşma virajlarını düz yol haline getirmektir. Onu yaparsak ülke olarak sırtımız yere gelmez…
* * *
EVİNİN karşısındaki okulda müdürlük yapan eğitimci, okuldan evine kalorifer yakıtı taşımak için yolu yardırmış, boru döşemiş…
İhbar etmişler, müfettişler gelmiş, adamın okuldan evine boru döşeterek okulun yakıtını kullandığını saptamış.
Konu yargıda…
Ayrıca idari soruşturma başlamış, yani boruyu döşeme sırası bakanlığa gelmiş..
Gerçek maalesef acı…
Öğretmen maaşlarının yetersizliği ortada; iktidarın elinin sıkılığı eğitimcileri bile akıl almaz işlere itiyor…
Boru döşemek de onlardan biri oluyor…