H. Nurcan YAZICI
Tarih 26. 1. 2016 İsmail Küçükyayla, FOX TV’de sabah haberlerini sunuyor… Arkasında, ekranı boydan boya kaplamış “HAMİLE KALMAYIN” yazısı… Yazının dikkat çekici etkisiyle habere kulak veriyorum. Birçok kadının da, dikkat kesildiğine, tedirgin olduğuna inanıyorum. Konunun içeriği nedir, ne değildir, onu bile bilmeden sadece, “ekranda veriliş biçimiyle” kadınlara ulaşılmış, korku verilmiş, kısacası amaca ulaşılmıştı”…
Haberin içeriği şu, “Güney Amerika’da görünen, sivrisineklerden insanlara bulaşan, özellikle de, hamile kadınlara bulaştığında kusurlu doğumlara neden olan ‘Zika virüsü’…
Uganda’nın doğusundaki Zika ormanından adını alan virüs, ilk defa 1947’de bu ormanda bulunan bir maymunda keşfedilmiş. Sonra yaşam alanlarına, kentlere atlamış. Tıpkı AIDS virüsünün Afrika’da maymunlardan insanlara geçtiği gibi; anlayacağınız yine bir maymun, yine bir “bulaştırılma” vakası.
Bu sefer tehlikede olan, gebe kadınlar ve dolayısıyla doğmamış bebekler… Zika virüsü, sakat doğumlara neden olurken, bebeklerde beyin deformasyonu yapıyor… Brezilya’da ve El Salvador’da rastlan virüs nedeniyle, (tarihte ilk kez ) bir Sağlık Bakanı, kadınlara hamile kalmamaları çağrısında bulunuyor. Bakan yaptığı bu uyarı ile de kadınlara, bu yıl ve gelecek yıl çocuk yapmaktan kaçınmalarını ve aile planlamasına yönelmelerini öğütlüyor.
Öncelikle, “haberin veriliş biçimine” dikkatinizi çekmek istiyorum.
Ekranda, büyük puntolarla yazılan “HAMİLE KALMAYIN” mesajına sadece, “kadınlarımızın dikkatini TV’ye çekme” olayı, ya da “Reyting için” yorumu getirmek, eksik ve sıradan olsa gerek…
Bu sunum, kadınlarımızın algısına yöneliktir, bu haliyle de, amaca ulaşılmış görünmektedir. Haberin içeriğini, nerede yaşandığını bile anlamadan, sadece ekrandaki “hamile kalmayın” yazısını okuyan bir çok kadınımız, “hamileliğimi ertelemeliyim” düşüncesine girdi bile…
FOX TV, bilerek ya da bilmeyerek, “kime ve hangi projeye hizmet etmiştir?” Sorusuna sağlıklı yorum getirmek için gözümüzü, “batının nüfus serüvenine” çevirmemiz yeterlidir…
“Nüfus bilimciler, Avrupa Birliği’nin 501 milyon olan nüfusunun, 2050 yılına kadar yaklaşık 454 milyona düşeceği ve kişi sayısında yüzde 18’lik bir azalmanın olacağını öngörüyor. Avrupa’nın gelişmiş ülkeleri bu tablodan dolayı çocuk teşviki konusunda büyük adımlar atıyor, ailelere her türlü destek sağlanıyor. Batı’da çok çocuklu aileler devletin yanı sıra Kiliseler tarafından da destekleniyor… Ailelerin çocuk sahibi olmaları öylesine teşvik edilmektedir ki, tıbbi yönden çocuk sahibi olmaları mümkün olmayanları da çocuk sahibi yapmak için kiralık anneler gündeme getirilmiş ve bu doğrultuda çalışan şirketler kurulmuştur. Son yıllarda, evlilik dışı bebek yapmayı destekleyecek biçimde, hastanelere “bebek kutuları” yapılması yine batılının genç nüfusu artırılmaya yönelik çalışmaları oluyor”
Batı, kendi nüfusunu artırmak için, çalışmalar içinde bulunurken, (doğum kontrolü) nüfus planlaması gibi projelerle, her zaman Türkiye’de ki “genç” nüfusun çoğalmasını engellemek istemiştir. Kadın algısına yönelik, “hamile kalmayın” mesajı da, bu projelere destek mahiyetinde bir hal almıştır… Bugün, dünyanın bir yerinde ki “zika”, yarın savaşlar ve yoksulluk, aynı algıya hizmet etmek için kullanılacaktır elbette…
Görüyoruz ki batı sadece ülkelerin sınırları ve dünya ekonomisi konusunda etkin rol üslenme çabasında değil, dünyanın tek sözcüsü olma noktasında ki müdahaleci tavrını, planlı bir biçimde, anne karnına kadar götürmektedir.
Batı(lı), “Sosyal Darwinizim” uzantısı politikalarını ne kadar kapatmaya çalışırsa çalışsın, amacı ortada, ülkeleri “teslim almak”
“Bizler nitelikli bir halkın, nüfusun, ülke gücüne olan katkısını bilebildiğimiz zaman, üzerine proje uyguladıkları Kadın; anne, ailenin birliğine saldırılarını bozarız” diyorum.