
Ergun KAFTANCI
ULUSLARARASI literatürde DEAŞ olarak anılan IŞİD, nasıl bir çete Ya Rabbi…
Mezhep farkı gözetmeden katliam yapıyorlar…
Şii Müslümanlar’ı da düşman bellemişler, Sünni Müslümanları da. Önlerine geleni katlediyorlar; dünya da bunları Müslüman yerine koyup İslam’ı karalama yarışını sürdürüyor…
…………………………
Suriye’de halkı, mezhep farkı gözetmeden öldürdüklerini gördük…
Geçen hafta da Başika kampına saldırdılar, 18 ölü bırakıp kaçtılar. Orada Mehmetçik var, saldıranlar askerlerimiz tarafından etkisiz hale getirilince çareyi tabanı yağlamakta buldu…
Başika kampında Sünni Müslümanlarla Peşmergeler askeri eğitim alıyor. Eğitimi verenler de Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları. IŞİD denilen dinci katil sürüsü işte bu kampa o nedenle saldırdı ama boyunun da ölçüsünü aldı…
…………………………
IŞİD Musul’da etkili, bölücü terör çetesi PKK ile de hasım…
Kobani ise Suriye’nin, Türkiye’ye en yakın yerleşim yeri. Halkı Suriye uyruklu Kürtlerden oluşuyor. Yakın zamana kadar kentin yönetimi Arapların elindeydi, artık değil, idarede Kürtler var…
IŞİD’in eline geçmemesi için Peşmerge tarafından yapılan operasyonların
sonucu Kobani bu çeteden temizlendi.
Peşmergeler’in Türkiye üzerinden Kobani’ye yönlendirilmesi de Ankara’da Gar olayına neden oldu. IŞİD, “Kürtler’e müzahir oldunuz” diyerek iki bombalama olayını aynı anda tezgâhlayıp can aldı…
Hâlâ hırsları geçmemiş ki bu defa askerimizin konuşlandığı Başika kampına saldırdılar.
Bu çete kökünden temizlenmediği sürece dünya, terörü Müslümanlar’ın
yaptığını yayıp duracak. Türkiye’yi de, bir dönem yaptıkları gibi teröre destek olmakla suçlayacaklar…
Bir kere daha tekrarlayalım; içinde bulunduğumuz siyasal coğrafyada başından beri yanlış politikalar uyguladık ve dost yerine düşman kazandık. Elbet de teröre arka çıkmadık ama politik zaafımız yüzünden ortaya çıkan terör çetelerini de bir türlü engelleyemedik…
Bir terör çetesi silahlı kuvvetlerimize her ortamda saldırmaya kalkıyorsa bu ortam onun güçlü olduğunu değil, bizim zaaf içinde olduğumuzu gösterir.
Yeri gelmişken hatırlatalım; Türk’e saldırmak cesaret işi değil, delilik alâmetidir!
* * *
HİÇBİR işi doğru dürüst yapamıyoruz.
İşte biri…
Gençlerbirliği’nin müzmin başkanı Cavcav tarafından gerekçesiz biçimde görevine son verilen futbol Teknik Direktörü Yılmaz Vural, futbol anlayışımızdaki bir kepazeliğe de parmak bastı…
Futbol Federasyonu, teknik direktörlerin bir yıl içerisinde ancak iki takım çalıştırabileceğini kararlaştırmış…
Fakaaat…
Kulüplerin teknik direktör çalıştırmalarını bir karara bağlamamış; onlara serbest, her gün yeni bir teknik direktörü göreve getirebilirler…
Tek yönlü bir uygulama…
Federasyon, pardon Yıldırım Demirören bu kararıyla dünyada eşi görülmeyen bir uygulamaya yol açmış oldu. “Futbol Direktörü” şeklinde emsali olmayan bir sıfat uydurularak taçlandırılan Fatih Terim de karara arka çıkmış, onu da kaydedelim…
Sonuç?
Bu sakat uygulama Federasyon tarafından düzeltilmezse Yılmaz Vural hoca yargıya gidecek; hatta konuyu Anayasa Mahkemesi’ne de taşıyacak.