Ergun KAFTANCI
RUSYA ile yaşanan gerginliği fazla tırmandırmamak lâzım…Tarafların tavrı siyasal şov boyutunu aşarsa ciddi bir savaşın çıkma olasılığı artar…
Nitekim hem batılı gözlemciler, hem de saldırgan olmaktan çekinmeyen Rusya’da üst düzey odaklar, devam etmesi halinde yaşanan gerilimin, sonucu acı dolu bir savaşa dönüşebileceğini ifade ediyorlar…
Türkiye ile Rusya arasında başlayacak bir savaşın iki ülkeye, bölgeye ve
dünya barışına vereceği zararı tarafların, öncelikle de Birleşmiş Milletler ve NATO gibi uluslar arası güçlerin dikkate alması lâzım…
İki ülkenin başında bulunanlar da, ortaya çıkan gerginliğin muhasebesini bir kez daha yapmalı ve sıradan bir olay haline gelen hava sahası ihlaliyle ondan kaynaklanan uçak düşürmenin çok büyütülecek ve iki ülkeyi karşı karşıya getirecek neden olmadığına karar vermeli.
Dünya şimdi, böyle bir anlayışın öne çıkmasını istiyor ve bekliyor….
Unutulmasın ki savaş, sadece onu yapan taraflara değil, dünyanın bütününe zarar verecektir…
İnsanlığı yeni acılara mahkûm etmek de hiçbir devletin ne haddidir, ne hakkıdır.
…………………………
Değerli okurlar; bu sabah erken saatlerden itibaren yerli ve yabancı haber kaynaklarını izlemeye başladım, inanın moralim sıfırlandı…
Gerek batılı gözlemciler, gerek Rus kaynakları Türkiye ile Rusya arasında yaşanan gerilimin taraflarca tırmandırıldığı konusunda hemfikir.
Ağırlıklı olarak da savaş olasılığının Türkiye’nin tavrından kaynaklandığını ileri sürüyorlar. Bu değerlendirmeyi yapanların Rus saldırganlığını ve ağır tahrikini dikkate almadıkları anlaşılıyor. .
………………………
Türkiye olarak hasıl olan ortamı nasıl yumuşatacağımızı, eşiğine gelinen savaş ihtimalini nasıl devreden çıkaracağımızı düşünmeliyiz…
Savaşın akıllı işi olamadığını da dikkate almalıyız…
Elbet de ülkemizin onurunu ön planda tutacağız ama bunu, ille de savaşı gündeme getirerek sağlamak şart değil… Milli onur öncelikle diplomatik zeminlerde savunulur, savaş en son çaredir!
Savaştan uzak durmak suretiyle sadece milli onuru korumuş olmayız, insanlık onurunu da korumuş oluruz.
Böylesine gerginlik yaşanan günlerde, hele de savaşın eşiğine gelinmişken, hamaset yüklü tavırların da zarar verici olduğu dikkate alınmalıdır.
Tekrarlıyorum, savaş akıllı işi değildir.
…………………………
Dünyanın gözü artık Ankara‘da ve Moskova‘da…
İki ülkeyi yönetenler tarihe, gerilim ve savaş mucidi diye geçmemeli…
İnsanlığa hizmet etmenin ve onu koruyup kollamanın kişiyi abide haline getirdiği de unutulmamalı…
Putin bu gerçeği aklına getirse derhal saldırganlıktan vazgeçer…
Amma ve lakin günümüzün Rus Çarı‘nda bu erdem ne gezer!
* * *
RUSYA, Kürtleri tahrik etmeyi ve Batı’ya, özellikle de Türkiye’ye karşı sağlam bir kürt cephesinin oluşmasına katkıda bulunmaya başladı.
Kobani’de ve Suriye’nin Türkiye sınırına yakına alanlarında yerleşik Kürtlerle PKK’nın Suriye kolu PYD’ye destek verirken Moskova’da da temsilcilik açılmasına müsaade etti.
Suriye Kürtleri Toplum Örgütü adı verilen oluşumun başına da yıllardır Rusya’da yaşayan Ferhat Patiyevadındaki eski komünist bir Kürt militanı getirdi.
Beri yanda PYD’ye ABD de el attı. Amerikalı bir temsilci Kobani’ye giderek PYD’li teröristlerle görüştü. Kürtler tarafından verilen bir plaketi de aldı ve bazı şikâyetleri dinledi.
Süper güç bozuntusu ülkelerin foyaları bir bir ortaya çıkıyor değerli okurlar; PYD’liler de ABD’den, “IŞİD’e verdiğiniz silahlar bize dönüyor” diye yakındı. Hatırlayacaksınız aynı yakınmayı biz de yapmış, IŞİD’e ABD’nin silah verdiğini söylemiştik…
Orta Doğu‘yu kimlerin kızıştırdığını, Kürtleri kimlerin ayaklandırmak isteyip yakınlık peydahladığını artık iyice görelim ve politikalarımızı da ona göre oluşturalım.
* * *
CUMHURBAŞKANIMIZA hakaret eden ya da hakarete tevessül eden kim olursa olsun kendisini yargıda buluyor…
Bugüne kadar bin 300’den fazla yurttaş hakaret suçu işlediği gerekçesiyle yargıya düştü. Mahkûm olanlar var, gözaltında olanlar var, tutuksuz yargılananlar var…
Cumhurbaşkanımıza hakaret edildiği ya avukatlar tarafından iddia ediliyor, ya savcılar tarafından…
Yargıya düşen hakaret iddialarına baktığınızda ise farklı bir anlayış ortaya çıkıyor. Avukatların hakaret saymadığı ifadeleri, savcılar hakaret sayabiliyor. Tersi de söz konusu; savcıların hakaret saymadığı ifadelerii avukatlar hakaret sayıyor…
Hakaretin tanımlanmasını yeniden mi yapmak lazım acaba?
Mesela Cumhurbaşkanı’nın yurt dışı gezilerine zırhlı aracını da götürdüğünü söylemek hakarete mi girer?
Ya da bir konuşmasına ilişkin yorum yapmak da hakaretten mi sayılır… Kısaca ve uluorta soruyorum, edep dairesinde eleştiri hakaret yerine geçer mi?
Yanıtı da benden, herhalde geçmez…
Edep dairesinde kalan eleştiriyi hakaret diye nitelemek haksızlık olur ve kamuoyu önünde, suçlananı değil suçlayanı zor durumda bırakır.
Hak ve hukuk kavramları çok hassasdır değerli okurlar…
Şunu da söylemek gerekiyor; aman dikkat, bu kavramlar anlamlarının dışında yorumlanır ve değerlendirilirse toplumda derin yaralar açabilir.