Ergun KAFTANCI
İLK olarak 26 Ocak’ta yazmışım…
Ardından 28 OCAK‘ta tekrarlamışım…
“Adam olmak zor mu” başlıklı yazımı hatırlayacaksınız…
Rüşvet aldığı iddia edilince Japon bakan istifa etti demiştim…
Bizdeki 17-25 Aralık’ta yaşanan olayları da hatırlatarak, “Japon olamayız ama gayret etsek adam oluruz, adam olmak da o kadar zor değil” demişim
………………………
Yazımın girişindeki konu ise yedi televizyon kanalında yayınlanan evlendirme programlarına ilişkindi…
Neler söylediğimi de anımsayacaksınız…
Programların aile kavramına uymadığını ve insanların figüran gibi kullanıldığını, bir yandan da duygu sömürüsü yapıldığını yazmıştım…
Konu tam 20 gün sonra bugün, ülkenin gündemine getirildi…
……………………..
Hıza (!) bakın…
Gündeme getiren de siyasetçiler değil, RTÜK…
Rüşvet aldığı iddia edilince Japon bakan istifa etti demiştim…
Bizdeki 17-25 Aralık’ta yaşanan olayları da hatırlatarak, “Japon olamayız ama gayret etsek adam oluruz, adam olmak da o kadar zor değil” demişim
………………………
Yazımın girişindeki konu ise yedi televizyon kanalında yayınlanan evlendirme programlarına ilişkindi…
Neler söylediğimi de anımsayacaksınız…
Programların aile kavramına uymadığını ve insanların figüran gibi kullanıldığını, bir yandan da duygu sömürüsü yapıldığını yazmıştım…
Konu tam 20 gün sonra bugün, ülkenin gündemine getirildi…
……………………..
Hıza (!) bakın…
Gündeme getiren de siyasetçiler değil, RTÜK…
Beklemediğim ciddi bir girişim…
Bravo vallahi!
RTÜK, kedi olalı ilk kez bir fare tuttu…
…………………….
Konuyu eşeleyip duruyorlar…
Altından değişik rezalet fışkırıyor…
Bu programları kanallar ya disipline edecek, ya da kaldıracak…
Başka yolu yok!
……………………..
Gözümüz aileden sorumlu kadın bakanın üzerinde…
Bakalım bu yönde kaç adım atacak…
…………………….
Bundan iki gün sonra yayınlanan “Yeter bu kadar sömürü” başlıklı yazımı da hatırladım…
Bankaların emekli maaşlarını çalıştırıp kâr ettiğini, emekliye promosyon vermeyi düşünmediğini söylemiştim…
Nihayet adım atıldı…
Çalışma Bakanı, promosyon konusunda bankalarla görüşmelerin olumlu geliştiğini açıkladı.
Doğru mu, değil mi zaman gösterecek…
* * *
BAŞBAKAN ne diyor:
-Türkiye kendi güvenliğini korumak için her türlü tedbiri alır…
Hakkıdır, alır…
Sınırımızın dışında, Suriye’de ne işimiz var?
O da mı haktır?
………………………
Nasıl bir dış politika izliyorsak…
Kızdırmadığımız ülke kalmadı…
Rusya kızgın, Amerika kızgın, Suriye kızgın…
Rusya’nın pompaladığı Çin dahi kızgın…
Bravo vallahi!
RTÜK, kedi olalı ilk kez bir fare tuttu…
…………………….
Konuyu eşeleyip duruyorlar…
Altından değişik rezalet fışkırıyor…
Bu programları kanallar ya disipline edecek, ya da kaldıracak…
Başka yolu yok!
……………………..
Gözümüz aileden sorumlu kadın bakanın üzerinde…
Bakalım bu yönde kaç adım atacak…
…………………….
Bundan iki gün sonra yayınlanan “Yeter bu kadar sömürü” başlıklı yazımı da hatırladım…
Bankaların emekli maaşlarını çalıştırıp kâr ettiğini, emekliye promosyon vermeyi düşünmediğini söylemiştim…
Nihayet adım atıldı…
Çalışma Bakanı, promosyon konusunda bankalarla görüşmelerin olumlu geliştiğini açıkladı.
Doğru mu, değil mi zaman gösterecek…
* * *
BAŞBAKAN ne diyor:
-Türkiye kendi güvenliğini korumak için her türlü tedbiri alır…
Hakkıdır, alır…
Sınırımızın dışında, Suriye’de ne işimiz var?
O da mı haktır?
………………………
Nasıl bir dış politika izliyorsak…
Kızdırmadığımız ülke kalmadı…
Rusya kızgın, Amerika kızgın, Suriye kızgın…
Rusya’nın pompaladığı Çin dahi kızgın…
Üstelik hepsi korkuyor…
Sebepsiz değil…
Tarihe bakıyorlar, ödleri boklarına karışıyor!
………………………
Sadece, teröriste silah ve mühimmat veren dost (!) Avrupa ülkeleri kızmamış gibi…
Hiç belli olmaz…
Yarın onlar da köpürüp kin ve nefret kusabilir…
………………………
Sadece, teröriste silah ve mühimmat veren dost (!) Avrupa ülkeleri kızmamış gibi…
Hiç belli olmaz…
Yarın onlar da köpürüp kin ve nefret kusabilir…
………………………
Tarihte bu çok yaşandı…
Çanakkale’yi hatırlayın…
Geçilmez dedik, geçemediler!
………………………
Bizi yalnızlığa mahkûm eden, çarpık bir dış politika anlayışını dayatan zat, kendisini iyi bir hariciyeci sanıyor…
Ahmet Davutoğlu‘ndan bahsediyorum…
Dış politikadaki geleneksel ilkelerimizi öğrenememiş görünüyor…
………………………
Bizi yalnızlığa mahkûm eden, çarpık bir dış politika anlayışını dayatan zat, kendisini iyi bir hariciyeci sanıyor…
Ahmet Davutoğlu‘ndan bahsediyorum…
Dış politikadaki geleneksel ilkelerimizi öğrenememiş görünüyor…
Yapılan yanlış üstüne yanlışın nedeni bu!
……………………….
……………………….
Sınırımıza yedi sekiz kilometre uzaklıkta…
-Azez’e kimseyi sokmayız…
-Dibindeki hava alanına da kimse yaklaşamaz…
Sana ne birader, orası Türk toprağı mı ki sahipleniyorsun!
………………………
Ardından komut geldi:
-Obüslerle ateeeeşş…
-Obüslerle ateeeeşş…
Topçularımız PYD ve silahlı kolu YPG’yi vurdu…
……………………….
“Kimseyi sokmayız” dedik ya…
Rusya anında Azez’i bombaladı…
“Girerim dedi”…
Giremedi…
Havada kalmayı güvenli buldu, yere inemedi…
………………………
Kadın erkek, genç ihtiyar, çocuk…
Onlarca masum insan bombalandı…
Çoğu sizlere ömür!
…………………….
…………………….
Amerika’nın tutumu ise sakat…
Masumdan değil ayıdan yana…
…………………….
Rusya bir yandan…
PYD ve YPG bir yandan…
Kuduz it gibi masum insanlara saldırıyor…
Barack Obama, sakin ve sessiz…
…………………….
Adamları bize yükleniyor:
-Ateşi kesin, karşılık vermeyin…
Öküzler, saldırganları NATO şemsiyesinin altında sanıyor…
……………………..
Gelelim Ankara’ya…
Yazılanlar doğruysa Erdoğan Suriye’ye girilmesini istiyor…
Davutoğlu katiyen karşı…
Dışişleri Bakanı, Erdoğan‘ın ağzına bakanlardan…
“Gireceğiz” diyor…
Savunma Bakanı “Yok öyle bir şey” diyerek bakan arkadaşını yalanlıyor…
Ülkenin nasıl yönetildiğini anlayın artık…
……………………..
Bu zıtlaşma, utanç ve kaygı vericidir, umut kırıcıdır…
Böyle kritik günlerde siyasal irade kararsız ve tutarsız olursa akla da ister istemez “Ülkeyi nereye götürüyorlar” sorusu gelir…
Sahi, nereye götürülüyoruz…
Savaşa mı?