
Ali BADEMCİ
İşte, bizler ne yapacağız; ülkücülüğe daha devasa adımlarla devam edeceğiz, sağ-sol demeden kenetlenip ikinci parti olabilecek bir rüya göreceğiz! Bizim sevgili Genel Başkanımız da benim gibi sıfırı tükettikten sonra baba ocağına buyursun! Yine benim işim var; ilk mektepten başladım: oku oku yaz, yaz oku oku! Lâkin bu hareket bize hakkını helâl etmeyecek! Ne olur Devlet Bey bir daha düşünün!
Pek muhterem Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’ye göre yarım asırlık çınar ve cumhuriyet fikirleri ile bütünleşmiş o görüşleri temel kaide yapmış MHP tasfiye edilmek isteniyormuş! Bu teşhis doğrudur; birçok kalem de aynı hususları paylaşmaktadır. Ülkücüler de bunun farkındadır; fakat esas mesele bu tasfiye hareketi kimin ve kimlerin yapacağı hususudur ki bunu tesbitte kitleler Genel Başkan’dan ayrı düşünmektedir. Ne söylenirse söylensin bu konuda Bahçeli’nin sabitlenmiş görüşlerini değiştirmek mümkün olmadığı gibi bu kanaatlerin sorumluları da, “Kurmaylar” diye adlandırılan başçavuşlar da değildir! Fikir zat-ı âilelerine aittir ve bunun açılımı mücbir sebebleri de tam olarak anlayabilmiş değiliz! Yoksa MHP’lilerin hiçbir şekilde Genel Başkan’larına karşı aykırı bir hareketin içine girmeleri mümkün değildir! İşte bu noktada tesbiti doğru yapmak gerekiyor!
Sayın Cumhurbaşkanı’nın Başbakanlığı ile AKP iktidarı 2002 yılında başladı; bundan önceki dönemde MHP iktidarda idi ve tarihinin en yüksek reyini almıştı! Ne zaman, nasıl, hangi sebeplerle rey kaybedip barajı aşamadığı çok ayrı bir meseledir! Lâkin erimenin AKP’nin kuvvetlenmesi ile birlikte ve ona paralel olarak gerçekleştiği bir hakikattir! Haziran ve Kasım seçimlerinde %50 vekil kaybının bile gerçek anlamı AKP’nin %36’lardan %50’ye yükselmesidir! Bunu anlamamak için ya geri zekâlı yahut da ahmak olmak gerekiyor! Cumhurbaşkanı ve Başbakan Kasım seçimlerinde bütün güçleri ile MHP seçmenine hitap ederek MHP lideri ve çevresini suçladılar. Fakat 2 Kasım’da başarılı olunca bu işi birden bire bıçak gibi kestiler. Sonuç belliydi AKP’yi başarılı yapan MHP’nin kayıpları idi!
Şimdi AKP bütün gücü ile MHP içindeki meselelerde Genel Başkan ve yönetimin yanındadır! Neredeyse havuz ve İslâmcı medya programlarını üç hilâlli bayraklarla başlatacaklar! Ülkenin en yiğitleri, en cesur ve fedakâr adamları ülkücüler oldular! Halbuki bu köhne zihniyet daha 1969’larda Türkeş Bey’e viski içen ve dansöz oynatan adam diyorlardı! Ülkücülere Bozkurt’a tapan dinsizler ve şamanlar dediler! Bu adamların birazı geberdi ve yerlerine yeni tilmizeler çıktı, birçoğu da yüksek maaşlarla Cumhurbaşkanı veya Başbakan danışmanı, TRT personeli vs. oldular. Ülkücüler gibi anadan doğma aç değiller! Milletin ve cemiyetin sırtından geçiniyorlar! Sürekli olarak devlet organlarını “Besmele” ile aldatırlar! Asalaktır bunlar asalak! Bir iki arapça sûre veya ayet, oku baba oku! Bunları da hep yanlış okurlar! Meselâ Ezanı-ı Muhammedi veya namazda “Allahu Ekber” yerine mutlaka Arapça telaffuzu olan “Ellahu Ekber” diyerek ezanı da namazı da bozarlar ve kendileri de fâsık hâle gelirler.
Şimdi MHP’nin önünde iki yol var; yara kurultay ile alınan emanet, başarı veya başarısızlıklarla sahibine teslim edilecek veya mevcut milletvekilleri ile anayasanın dibacesini kurtarmak gibi mücbir saydıkları bir bahane ile AKP’ye referandum yolunu açacaktır. İlk şık MHP, Bahçeli’nin elinde kalsa da başka ellere geçse de hiç olmazsa kişiliğimizi kurtaracak ve âlemin yüzüne bakma imkânımız olacaktır. En azından maskara olmayacağız! Fakat ikinci şık vaki olursa en geç yılın sonunda bir referandum ve hatta seçim ile en az %70 ile anayasa değişmiş Başkanlık da gelmiş olacaktır! Bu bir komplo teorisi değildir, başka yol yok ki; gidişat ve patronun yeni demeçleri bu istikameti gösteriyor!
Kurultay yolu açılırsa hiç de MHP tasfiye olmaz; fakat referandum yolu açılırsa belki anayasa korunmuş olacak ama ülke kimsenin arzu etmediği krallığa dönmüş olacaktır! Söylemeye gerek yok ister başkanlık ister yarı başkanlık olsun rejim iki partilidir! Yok özel bir muamele yaparlar da tamamen “Milli Başkanlık” diyecekleri uyduruk bir yol seçerlerse belki MHP’ye bir kulüplük yer açabilirler! İşte tasfiye denen hâdise böyle olur! Çok değil az kaldı; hoş geldin tasfiye, hayırlı olsun saltanat!
İşte, bizler ne yapacağız; ülkücülüğe daha devasa adımlarla devam edeceğiz, sağ-sol demeden kenetlenip ikinci parti olabilecek bir rüya göreceğiz! Bizim sevgili Genel Başkanımız da benim gibi sıfırı tükettikten sonra baba ocağına buyursun! Yine benim işim var; ilk mektepten başladım: oku oku yaz, yaz oku oku! Lâkin bu hareket bize hakkını helâl etmeyecek! Ne olur Devlet Bey bir daha düşünün!
Saygı ile.