Ergun KAFTANCI
ABD‘nin Orlando kentinde bir kişinin, eşcinsellerin devam ettiği gece kulübünde eğlenenleri mermi yağmuruna tutması sonucu 51 kişi öldü, 53 kişi de yaralandı…
Saldırgan için önce IŞİD üyesi dediler…
Tutturamadılar, herifi eşcinsel ilan ettiler…
Meczup diye yazan Amerikan gazeteleri de oldu…
Saldırganın ne olduğuna bir türlü karar veremediler…
…………………
Büyük bir infiale yol açan saldırı olayı, dünyanın birçok ülkesinde eşcinseller tarafından yürüyüşlerle lanetleniyor…
Dünyanın çivisi mi çıktı ne…
Pek çok ülkede normal insanların hak arama yürüyüşlerine engel olanlar, ne hikmetse homoseksüellerin yürüyüşlerini özgürlük çerçevesine sokarak demokratik hak kabul ediyor…
………………..
Aklımdan “Bize bulaşmaz herhalde”diye geçirdiğim sırada gazetelerde
yer alan LGBT yürüyüşü yapılacağına ilişkin haberi gördüm…
LGBT ne demek önce onu açayım…
“Lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender” sözcüklerinin baş harfleri, yani cinsel sapıklığın kısa yoldan ifadesi demek!
…………………
Her ülkede olur da bizde olmaz mı…
Bizde de cinsel sapıklar var…
Bilimsel olarak bunlara “Homoseksüel” diyorlar. Halk, homoseksüel yerine eşcinsel sözcüğünü kullanıyor…
Homo Yunanca bir sözcük, anlamı da “Aynı” ya da “Eş” demek…
………………..
Gazetedeki habere dönelim; bizdeki LGBT yürüyüşünü de homoseksüel tipler yapacakmış…
İlk tepki, bir partinin Ülkü Ocakları’nı taklit eden yan kuruluşundan geldi. Kuruluşu yönetenler bu yürüyüşü engelleyeceklerini açıkladılar…
Mübarek ramazan gününde, beşeri insanlıktan çıkaran iğrenç bir sapkınlık adına yapılacak yürüyüşe, yasal da olsa elbet de imkân tanımak mümkün değil…
Sivil kuruluşların tepki koymasından önce valiler harekete geçmeli ve bu tür yürüyüşleri yasaklamalı…
…………………..
Takıldığım önemli bir hususa değineyim…
“Bu yürüyüşü engelleyeceğiz” diye açıklama yapanların şu cümlesini
manidar, hatta tehlikeli buldum:
-…Sayın devlet yetkilileri sizleri, bu ahlâksızlığa son vermek için göreve davet ediyoruz. Aksi taktirde derin milletin temsilcileri olarak, ecdadımızın ağır bedeller ödeyerek bizlere miras bıraktığı bu topraklarda ahlâksızların fantezi yapmasına müsaade etmeyeceğiz”
Cümleye bakın; “Derin devlet”e “Derin millet” diyerek kardeş getiriyorlar…
…………………..
Bu ifade nedir…
Yeni bir baskı grubu mu…
Bir yeraltı oluşumu mu…
Yoksa sadece dillere perseng edilen bir söylem mi, karar veremedim…
Basın toplantısında “Derin millet” kavramını ön plana çıkaranlar ne demek istediklerini açık ve seçik söylemeli.
………………….
“Derin millet”, yurttaşın demokratik hak ve hukukuna ilişkin şuuru ifade ediyorsa mesele yok da, hak ve hukuk dışı bir niyet ve oluşumu belirtiyorsa o takdirde LGBT yürüyüşünden önce bu ifade sorgulanmalı…
İnsanlar kendilerini, bu ifadeye bakarak derin millet vehmine terk ederse neler gelir başımıza o da iyi düşünülmeli!
ÖZÜRLE GEÇİŞTİRİLEMEZ
“NAMAZ kılmayan hayvandır” diyerek lâfı hakarete kadar götüren ilâhiyatçı adına, programın sunucusu Serdar Tuncer yurttaşlardan özür diledi…
Oldu mu…
Bana göre olmadı…
Yanlışından dolayı bağışlanmayı isteyecek olan, süklüm püklüm bir kıyafetle ekrana gelen ilahiyatçı olmalıydı…
……………….
Yeri gelmişken bir kez daha söyleyim…
Türkçe’de “Özür” sözcüğü, mazeret, kusur, eksiklik anlamına geliyor. O nedenle özür dilemek yerine, bağışlanmak sözcüğünü kullanmak daha doğru.
Geçiyorum…
Malûm kişi o açık beyanını daha sonra “Yanlış anlaşıldım” diyerek düzeltmeye kalktı. Bu, “Anlayışınız amma da kıtmış” anlamı içeren bir sözde edebe sığınma gayretini gösteren ifadedir; ilk saygısızlığın ve hakaretin devamı anlamındadır…
Bağışlanamaz…
Döküntü kıyafeti ve beyaz spor ayakkabılarıyla ekrana çıkarak İslam dışı söylemlerle tepki alan ilahiyatçıya kızdığımız kadar onu ekrana taşıyanlara da kızmalıyız…
Ülkede ne doğru dürüst ilâhiyatçı bıraktılar, ne televizyoncu…
DEMİRTAŞ, ŞER’DEN YANA
HDP‘li Selâhattin Demirtaş…
Dağa kaçan ve PKK saflarında silah kuşanan terörist Nurettin Demirtaş‘ın kardeşi…
Demirtaşlar zaza kökenli, Elazığ’ın Palu ilçesinden bir aileye mensuplar. Nurettin Demirtaş DTP Genel Başkanlığı yapmıştı, Selahattin Demirtaş ise halen HDP eş Genel Başkanı…
İkisi de PKK yandaşı…
Onlara göre terör yok, kürt halkının demokratik hak mücadelesi var…
Diğerleri gibi Demirtaşlar da teröre ve olaylara böyle bakıyor.
…………………
Taa başından beri devleti, siyasal iktidarı ve Kürt olmayanları bu mücadeleyi (!) veren dağdakilerin üzerine yürümekle suçluyorlar…
Oysa yaşananların hepsini başlatan PKK…
Silahlı bombalı saldırılar ve suikastler, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı, hırsızlık, gasp, devletin ve kişilerin mallarını tahrip…
Tamamı bölücülerin işi…
Köyleri basıp ateşe vermek, kentlerde binaları havaya uçurmak, camileri, okulları, hastaneleri yakıp yıkmak da onların demokratik haklarını sağlayacak (!) eylemler…
Daha yığınla musibeti üstlenmek bu katil sürüsünün işi…
Bunlara rağmen Demirtaş, kendileri dışındaki her kişi, kurum ve kuruluşu iç savaşı çıkarmakla suçluyor…
Adamın konuya ilişkin her lafı suçtur, çünkü her cümlesi bir kardeş kavgasının başlamasını özendirici ifadelerdir.
Hukukçulara soruyorum; Demirtaş’ın hakkında o kadar çok fezleke mevcutken, siyasetten uzaklaştırılması için yeni bir fezleke hazırlamaya gerek var mı!?
ÜZÜNTÜMÜZ BÜYÜK
ÜNLÜ gazeteci büyüğümüz Hakkı Devrim‘in vefat ettiğini öğrendim…
Hocamızdı…
Birlikte çalıştığım önemli ustalarımızdan biriydi…
Son görüşmemiz 2006 yılında oldu; Hakkı ağabey Radikal‘de yazıyordu. Tercüman‘daki köşemde, kullandığı bir sözcüğün yanlış olduğunu yazmak cüreti göstermiştim. “Seni okur okumaz telefon ediyorum Ergun’cuğum” demişti. “Haklısın, nasıl oldu da bu yanlışı atladım” diyerek de teşekkür etmişti…
Gelmiş geçmiş üç beş yayın yönetmeninden biriydi…
Çok kültürlüydü, Türkçeciydi, anadilimizi sahiplenmekte pek titizdi…
87 yaşındaydı ve dinçti…
…………………
Vakit geldi mi herkes gidiyor…
Allah’ın rahmeti üzerine olsun. Yakınlarına, dostlarına, gazeteci arkadaşlarımıza başsağlığı diliyorum.
BİR SÖZ
SİLAH korkakta, yönetim akılsızda olursa işler iyi gitmez..