AKUT Başkanı Nasuh Mahruki, yıllardır sürdürdüğü ve büyüterek uluslararası STK’ların önüne geçirdiği Arama Kurtarma Derneği’ndeki görevinden istifa etti…
Gerekçesini de ekledi:
Muhalif söylemlerim yüzünden AKUT’a çok baskı geliyordu…
Baskı dediği de siyasal baskı…
Anlamıyorum, AKUT siyasetçiye neden dert kuzum!
* * *
Belli ki Mahruki, bundan sonra AKUT‘a baskı yapılmasını engellemek için görevinden ayrılmayı yeğlemiş…
Çocuğunu koruyan baba anlayışı işte bu!
* * *
Muhalif söylemlerde bulunanlara nereden ve kimden baskı gelebilir, bu sorunun cevabı ortada…
Elbet de egemen siyasal yapıdan gelir, yani iktidardan.
İktidar, yığınla sorunu bir kenara bırakmış, AKUT ve Mahruki ile uğraşıyor.
İşitilmiş şey değil!
Böyle bir durum yani bir STK’ya baskı, ancak monarşilerde görülür ya da teokratik yani dine dayalı devlet anlayışında…
Demokraside iktidar, pireye kızıp yorgan yakmaya kalkamaz. Buna kalkışan yadırganır, zaten iktidar olma hakkını da yitirir…
* * *
Bizde iktidar anlayışı, öteden beri demokrasiye yakışmıyor. Atatürk‘ten sonra başımıza gelenler toplumun değişik katmanlarını baskı altına alarak ayakta kalmaya çalıştı…
Neler yapmadılar neler…
İktidardan gidene kadar, oy vermeyenlere kan kusturdular desem yeridir. Muhalefete oy verdi diye bir ili ilçe bile yaptılar…
* * *
AKUT olayından da anlaşılıyor ki iktidar, seleflerinin alışkanlığını üstlenmiş durumda.
Gazetelere, gazetecilere, muhalefetten yana yöneticilere sahip STK’lara, yandaşlığı kabul etmeyen bilim adamlarına, hukuku sahiplenen ve adaletin yerini bulmasına çalışan hukukçulara, yargıçlara ve savcılara, öğretmenlere velhasılı kelâm iktidarı alkışlamayanlara baskı, bir siyasal hak ve hukuk diye anlaşılır oldu.
Türkiye böyle bir ortamdan mutlaka çıkarılmalı ki herkes demokrasiden bahsedebilsin ve onun emsalsiz güzelliklerinden yararlanacak noktaya gelsin.
* * *
Nasuh Mahruki, baskıyı protesto için istifa ederek topluma, demokrasi yönünde adım atmak gerektiğini anlatmak istedi
Mahruki‘nin yalnız olmadığını, ardında demokrasi âşığı milyonlar bulunduğunu düşünüyorum!
Lider yapmasa etrafı yapıyor
BASKI, siyasal yapılarda, yani partilerin içerisinde de mevcut. Maalesef onu kullanma alışkanlığından vazgeçen de yok!
Üyeler, A’dan Z’ye baskı altında.
Bu baskıya kısaca “Lider sultası” deniyor; baskıyı lider yapmasa, talimatlı olan etrafı yapıyor…
Ülkemizde de kraldan fazla kralcı olanlar var. Birini bile gözardı etmemek lazım; zira bunlar, baskı yaparak siyasetin de tadını tuzunu kaçırıyorlar.
* * *
Bu ortamı yaşamayan bir parti gösterebilir misiniz?
İktidar partisi AKP ortada; bir parlamenteri çıksın da kürsüde partisine dönük öz eleştiri yapsın bakalım, sıkar!
İşte MHP…
Lider neredeyse Milliyetçi Ülkücü duygu ve düşünceye kilit vurdu. AKP’ye yardım ve yataklık yapmayı ise siyasal tavır olarak belledi. Karşısına dikilenleri de baskı altına aldı ve ihraç etti…
MHP’yi taradığınızda en eski teşkilatın henüz dört aylık olduğunu göreceksiniz. Nerede ötekiler, eskiler?
Evet, MHP’de de liderin peşinde olmayana kapı gösteriliyor.
Bu da CHP…
Genel Başkan’ın kardeşi Celâl Kılıçdaroğlu, Didim Belediyesi’ndeki FETÖ’cülerin varlığına dikkat çekti diye parti üyeliğinden ihraç edilmek istendi…
Celâl Bey ihracı beklemeden CHP’den istifa etti…
Kemal Kılıçdaroğlu‘na gelince, tarafsız kalmış görünmek için ne etliye, ne sütlüye dokundu, konuyu es geçer gibi yaptı. Aslına bakarsanız bu tavrı, kazan kaldırmaya teşne CHP’lilere gözdağıydı, sessiz sakin bir lider sultası…
* * *
Katılımcı demokrasi diyoruz…
İyi de halk ne yapsın; baskı altında olacağını bile bile bir partiye katılıp kendisine tanınan alanda siyaset yapma imkânı mı arasın; bulabilir mi ki…
O yüzden demokrasimiz katılımcı niteliğine kavuşamadı, dolayısıyla onu uygulamak da halka değil bir grup siyasal zadegâna kaldı!
ANLAMLI SÖZLER
ACI çekmeyenler, başkalarının acı çekebileceğini akıllarını bile getirmezler. (Samuel JOHNSON)