MEVLEVÎ
(Post yayın, 2016, 300 sayfa)
Türkiye cumhuriyeti’nin kuruluşu çok sancılı olmuştur. Dolayısıyla Devlet-i Aliyye’nin hânedân olarak tarihe gömülüşü de. Bu konuda bir çok kitaplar yazılmıştır; ilmî eserler, hâtıralar ve romanlar… Bir romanla da A. Yılmaz Soyyer bu dönem hakkında söz söyleyenler kervanına katıldı. Daha önce “Çerağlar Uyanırken” ve “Semah Aşka Doğrudur” romanlarıyla tanıdığımız Soyyer üçüncü romanında cumhuriyetin kuruluş yıllarında bir Mevlevî dedesini anlatarak yazı hayatımıza girdi.
1925 yılında medreseler ve bütün tekkeler kapatılır. Galata Mevlevîhânesinin aşçı dedesi Âlî Dede dergahların seddi kanunuyla işsiz kalmıştır. Hanımı Mehpâre yedi göbekten mevlevî bir âilenin kızıdır ve Dârü’l-Muallimât (Kız Öğretmen Okulu) mezunudur. Yıllardır çeyiz sandığında sakladığı diplomasını çıkarmış, öğretmen olmak için müracaatta bulunmuştur. Tâyini isteği üzere memleketine çıkar. Berâberce bu ücra Anadolu vilayetinin yolunu tutarlar.
Âlî Dede Çanakkale ve İstiklal harbi gâzisi bir ittihatçıdır. Orada da eski bir ittihatçı arkadaşı istihbarat subayıyla karşılaşır. Mâceralar da zaten böylece başlar. Tür Ocağı, Anadolu’da eğitim seferberliği, İngiliz ajanları ve felsefe öğretmeni çetin ceviz bir hanım.
Karşılıksız, çâresiz bir aşk da romana damgasını vurmaktadır. Bu roman A. Yılmaz Soyyer’in olgunluk romanıdır.
Bir solukta okuyacağınız bir kitap.