Ali BADEMCİ
Mesele 5 bin kilometrekare ile bitmiyor, doğu istikametinde Suriye ve Irak sınırlarımızın tam olarak güven altına alınması gerekiyor! Sıfır hudutda “kanton-manton” dinlenmeden ve örgütün gözyaşlarına bakmadan temizlik yapılmalıdır ki, artık ülke içinden de “Kobani’yi arkamıza aldık” sesleri gelmemelidir! Kamışlı da bile 25 Kürt gurubu varmış; bu eşkıyadan sadece bizim güneydoğumuz değil, bütün bölge halkı ve kullanılmaya çalışılan Kürt kardeşlerimiz de rahatsızdır. Elbette yurt içindeki milliyet nidaları her tarafı aydınlatacak güçtedir. Dua ediyoruz.
SURİYE’NİN NERESİNDEYİZ?
“Fırat Kalkanı”harekâtı çerçevesinde ÖSO ile TSK’nin kuzeyden güneye doğru Suriye operasyonu devam ediyor! Operasyonun ara-sıra ağırlaşmasının dikkat ve itinadan kaynaklandığını genelkurmayımız açıklamalarla ortaya koymaktadır. Beşiktaş vahşetinin TSK’nın başarıları ilgili olduğu görüşlerine elbette katılmamak mümkün değildir. Ayrıca sivil halka zarar verilmemesi ve insanların incitilmemesi de TSK’nın çok itina gösterdiği husustur. Mutlaka bu kadar karışık oyunların içinden en az zararla çıkmak çok kolay bir iş değildir. Elbette 15 Temmuz kalkışmasının ülkeye ve başta TSK’ya ne kadar zarar verdiğinin hâlâ çok farkında değiliz. Günlük olayların stresi içinde görmemiz gereken hususları da göremiyoruz! Hattâ muhalefet nezdinde devlet hareketinin doğru olduğunu söylemek bile suçlanmak için yeterlidir. Nedense Suriye ve Irak gibi devlet meselelerini günlük olaylara karıştırmakla doğru yapmıyoruz. İç terör, ayrılıkçı hareketler ve sınırlarımızda cereyan eden ileriye dönük siyasi oluşumlara karşı son 30 yılda olduğu gibi savunmada kalmanın ülke ve millet olarak yeteri kadar zararını çektik!
Elbette Türkiye’nin Fırat ve Dicle hareketleri emperyal düşüncelerden kaynaklanmıyor; esasında böyle bir şey olsa da kimsenin bir şey söylemesi mümkün değildir, çünkü dünyanın bütün ihtirasları son yıllarda Halep ve Musul coğrafyasında toplanmışlardır. Türkiye Musul’a müdahalede çok geç kaldı; Suriye’de ise hatasını kısmen erken görerek politikasını düzelti ve doğru yerlerden bu ülkeye girdi. ÖSO’nun ne derecede etkin olduğunu çok açık bilmiyoruz; son günlerde bu oluşum içerisinde dalgalanmalar olduğu haberleri de geliyor! Fakat dünyayı ve örgütsel faaliyetleri hayrete düşüren en önemli husus TSK’nın faaliyette bulunduğu alanda Araplar’ın Türkler’e karşı silâh çekmemesidir. O sebeble örgüt saflarının boşaldığını ve küresel projelerin rahatlıkla ilerleyemediğini görüyoruz! Afrin bölgesinde de benzer durumlarla karşılaşılmaktadır, ki bölgede seyrek Kürt iskanı bölücülüğü reddetmektedir.
Gerçekten Suriye’nin neresindeyiz, ne yapıyoruz, amacımız nedir ve ne olmalıdır? El-Bab sadece Haleb’in değil tekmil Suriye’nin kadim kuzey kapısıdır. Dört yön ile ülkeyi kucaklamakta ve Afrin-Asi omurgasına karargâhlık yapmaktadır. Türkiye çok temkinli adamlarla Bab’a girdi, Halep vahşetinin çığlıkları her yanı inletmektedir. Bab’a hakimiyet, hiç olmazsa açlıktan kırılan 300 bin masum insana nefes aldıracak ve en azından insanî yardımları ulaştırmak kolaylaşacaktır. Böyle bir umut dahi çaresiz insanları ayakta durdurmak için yeterli midir orasını çok iyi bilmiyoruz!
Aydınlarımız ve kahraman muhalefetimizin bir başarısı olarak “Aman Suriye bataklığına girmeyelim.” şeklinde düşünerek sınırlarımızdan gelen ölüm seslerini korkarak izledik; fakat bir anda nüfusumuz her şeyden evvel ekonomik bir mesele olarak 3-3,5 milyon arttı! Şimdi, yani “Fırat Kalkanı” harekâtı başladığından beri hiç olmazsa bu insanlara geri dönecek bir vatan kazandırılmıştır! Merak ederiz ki bölgede kimin ve hangi ülkenin veya koalisyonun güya çalışmaları böyle bir sonuç yaratmıştır? Tam aksine küresel güçlerin müdahalesi bir avuç eşkıyaya devlet olma gücü kazandırmıştır, ki sonunda bunları direkt olarak “Uçaksavarlar” ile donatmak noktasına gelinmiştir! ABD, Irak ve Suriye’de amaçlarında çok değişiklik görülmeyen Kürt gurupların terör örgütü olduğunu unutarak ısrarla desteklemiştir de acaba insanların ölümünü hangi derecede önleyebilmiştir? ABD’nin Irak politikası yeni bir devlet ortaya çıkarmış; Suriye’nin de aynı duruma gitmesi için açık veya gizli yardımlar yapılmaktadır.
El-Bab şehrinin bütün sokakları mekanize birliklerin hareketlerini önlemek için tıpkı Güneydoğu’da olduğu gibi hendeklerle donatılmış ve bu çukurlara bombalı tuzaklar kurulmuştur! Elbette örgüt kafası ile hareket edilirse Suriye’nin bataklık olduğu görüşleri tekrarlanacaktır! Fakat TSK düzenli bir ordudur ve bütün imkânları ile bu problemi çözmeye çalışmakta ve çözmektedir. Sabırla ve dua ile Bab hareketinin bitmesini heyecanla bekleyeceğiz! Elbette Membiç istikametinde çalışmaları da bütün hızı ile devam ettirmek ve devlet açıklamamız olan 5 bin kilometrekareyi ele geçirip terör unsurlarından temizlememiz gerekiyor! Bu hareketin realize olması dünyaya bir ibret ve vatanından kovulmuş insanlara kuvvetli bir umut kaynağı olacaktır. Bu kadar insanın duası devletimiz ve ordumuzun başarılı olması için yeterlidir.
Mesele 5 bin kilometrekare ile bitmiyor, doğu istikametinde Suriye ve Irak sınırlarımızın tam olarak güven altına alınması gerekiyor! Sıfır hudutda “kanton-manton” dinlenmeden ve örgütün gözyaşlarına bakmadan temizlik yapılmalıdır ki, artık ülke içinden de “Kobani’yi arkamıza aldık” sesleri gelmemelidir! Kamışlı da bile 25 Kürt gurubu varmış; bu eşkıyadan sadece bizim güneydoğumuz değil, bütün bölge halkı ve kullanılmaya çalışılan Kürt kardeşlerimiz de rahatsızdır. Elbette yurt içindeki milliyet nidaları her tarafı aydınlatacak güçtedir.
Dua ediyoruz.