Ergun KAFTANCI
Devletin bütün imkânlarını ve çalışanlarını referandumdan evet kararı çıksın diye seferber ettiler…
Meydan toplantılarında parti bayraklarını kullanmıyorlar ama gittikleri illerde peş peşe toplu açılışlar (!) yapıyor, kürsüden icraatlarını sıralıyor, partilerine pay çıkarıyor ve muhalif olanlara da ağızlarına geleni söylüyorlar…
Referandum sonucu henüz alınmadığı halde Cumhurbaşkanı, içinden çıkıp geldiği parti adına halkı evet demeye çağırıyor. Sandıktan anayasa değişikliği çıkmadığı takdirde de partili cumhurbaşkanı gibi davranmaya devam edecek, manzara onu gösteriyor…
Yani müdahale kabul etmeyen bir durumla yeniden karşı karşıya kalacağız…
* * *
Malûm, anayasa tarafsız cumhurbaşkanı diyor, bunu da “Parti üyesi ise ayrılır, vekilse parlamento üyeliği düşer” diyerek sağlıyor. Bu hüküm yoruma açık değil ama yine de değişik şekillerde yorumlanmakta. Mesela Erdoğan, anayasanın 101’inci maddesinin tarafsızlık anlamına gelmeyeceği görüşünde; partili gibi konuşması da ondan…
Sandıktan evet çıksa da çıkmasa da bu durum meşruiyet kazanacak…
* * *
Referandum yeni bir sistemi yasal hale getirmek amacıyla yapılıyor…
Neden yeni bir sistem…
“Mevcut sistem istikrarı tehdit ediyor” diyorlar…
Bu deyiş, bir karşı çıkıştır…
Demokrasiye inanmamak ve onu beğenmemek anlamındadır….
* * *
Hem sonra yerine getirilmesine çalışılan sistemin istikrar getireceği garanti midir…
Öyle olsaydı yığınla ülke demokrasiyi terk eder, yönetimlerini bir kişinin eline teslim ederdi…
Bazıları oligarşinin, otoriter bir yapı olarak istikrar getireceğini sanıyor…
Yanılıyorlar…
Asıl istikrarsızlık, demokrasi dışı sistemlerde ortaya çıkar. Çünkü o sistemler hak ve hukuk tanımaz, baskıcıdır; insanlar baskıya tahammül edemez ve çıkış yolları arar; siyasal kaos da böyle başlar ve giderek kök salar…
Demokraside çözüm çoktur, o nedenle çok aranan sistem olarak yeniden öne çıkar…
* * *
Referandumun ülkeyi çıkmaza sürükleyen bir araç olabileceğini göz ardı etmeyelim. Sandığa aklımızı başımıza alarak ve gelecek kuşakların hak ve hukukunu düşünerek gidelim ve mutlaka gereğini yapalım…
HAYIR diyelim!
Herkes ne yapılacağını biliyor
—————————— ——-
Devletin bütün imkânlarını kullanıyorlar demiştim…
İşte TRT; iktidarın talimatıyla evet tercihinin ağırlık kazanması için 50 Anadolu kanalıyla birlikte evet propagandası yaptı. TRT devlet televizyonu ama yerel kanallara da hükmetmeye başladı…
TRT Haber’den canlı olarak yayınlanan, Anadolu Soruyor programında yerel televizyon kanallarının temsilcileri buluşturuldu. Konuk da eski bakanlardan Mehdi Eker‘di..
50 kanaldan yayınlanan programda halk oylamasıyla anayasa değişikliği konuşuldu. Programa katılanlar açık düşmemek için evet tercihinde buluşur gibi yaptı… TRT de “Herkes evet diyor” kanısı yerleşsin diye yayını izleyenlere ulaştırdı.
Bir de üzücü olay yaşandı; kanallardan birinin temsilcisi Hayır‘cı olmalıydı ki baskıdan bunaldı ve oturduğu yerde bayılarak düştü…
* * *
Bu şartlarda sandığa gidiyoruz. Siz ne yapacağınızı iyi bilirsiniz…
Beş dakika bile yeterli
——————————
Evet çıkarsa karar merciinin tek olacağı vurgulanıyor günlerdir…
Açıkça söyleyemiyorlar…
“Demokrasinin kurumları ve demokratik uygulama devre dışı kalacak” diyemiyorlar…
Kuvvetler ayrılığı bitecek diyemiyorlar…
Herkes tek kişinin ağzına bakacak diyemiyorlar…
* * *
Eeee, babayiğitlik herkese özgü değil ki…
Utanmak da bir erdemdir
——————————
Ekonomik durumumuz berbat. Memurların ve emeklilerin maaşları yüzde 22 oranında eridi; büyük bir kesim ayın sonunu getiremiyor, geçinemiyor…
Yokluk ve pahalılık at başı…
Rakamlara dikkat…
Bir yıl içerisinde 100 binden fazla esnaf dükkânını kapattı…
460 bin esnafa kredi vereceğiz dediler, meğer o söylem referandum yemiymiş, kapılar başvuranların yüzüne kapatıldı:
-Kredi mıredi yok…
Ertelendi denilen çiftçi borçları tahsil edilmeye başlandı…
Karşılıksız çek dağlar kadar…
Üretim merkezleri paydos dedi…
* * *
Referandum sonrası ekonomimizin dünyanın ilk on ekonomisinden biri olacağı iddiasını hâlâ sürdürüyorlarsa,
“Bunlarda zerre kadar utanma yok” diyenlere hak veresim geliyor…
ANLAMLI SÖZLER
—————————— —————————— ————
En büyük cezaevi cahilin kafasının içidir. (O. Şaik GÖKYAY)