H. Nurcan YAZICI
BAŞKANLIK sistemi öyle sanıldığı gibi Alpaslan Türkeş’in ne gündeminde ne de önceliğinde olmuştur… Buna İTİRAZI OLAN VAR MI? Varsa eğer, biraz daha TÜRKEŞ çalışmalı…
Başbuğ Alpaslan Türkeş, “Bizim milliyetçiliğimiz, Türk milletine karşı duyulan derin ve köklü bir sevgi duygusundan kuvvet alır. Kendi temel kültür ve inançlarımıza bağlı, tam bağımsız bir milli devlet ve millet olarak yaşamak ülkümüzdür.” derken, Türkiye’yi hiçbir zaman tehlikelere, risklere, maceralara sürüklemeyecek bir yol üzerinde bulunmayı da esas kabul etmiş bir LİDERDİ. Felsefesini ve Türkiye için idealize ettiği düşünceler sistemini, ‘9 Işık’ doktrini çerçevesinde toplarken de ülküsü, yüzde yüz yerli ve milli olmaktı…
Gelelim bugüne, öncelikleri konusunda kararsız, izleyecekleri yol konusunda rotasız olanların, çıkış noktası olarak gördükleri, bugün yaşasaydı BAŞKANLIK sistemine “EVET” derdi diyerek sahiplendikleri Başbuğ Alpaslan Türkeş’in gerçekte hangi düşüncelere sahip olduğuna…
Sayın Devlet Bahçeli’nin Basın Danışmanlığı görevini de yürüten, Ortadoğu gazetesi yazarlarından Yıldıray Çiçek (2015-02-04 tarihli), “TÜRKEŞ DÜŞMANLARI, TÜRKEŞ İSMİNE SIĞINIYOR” başlıklı yazısında, “Başbuğ Alparslan Türkeş’in ölçüsü, ‘Milliyetçi Hareket Partisi’nin yolu, hukukun üstünlüğünü esas alan, çok partili, demokratik, parlamenter, hürriyetçi nizamdır.’ şeklinde kitaplarına yansıyan düşüncedir.” diyerek aslında Başbuğ adına, en gerekli cevabı veriyor…
ALPASLAN TÜRKEŞ ne söylemişse o! Buyurun, siyasilere de ders olacak nitelikte, farklı zaman ve mekânlarda ki konuşmalarından ve tespitlerinden bazıları… “EVET Mİ, HAYIR MI?” demiş, son karar yine sizin.
“… Söylemek, yazmak, ifade etmek kafi değildir. Söyleneni, yazılanı samimi olarak benimsemek, inanmak ve onu memlekette davranışı ile uygulanması ile hakim kılmak lazımdır. Yoksa, kağıt üzerinde veyahut parlak cümleler halinde ifade edip de uygulanmayacak olduktan sonra hukuk düzeninden bahsetmek, vatandaşın iradesinin serbestçe tezahüründen bahsetmek, bunlar bizi bir yere götürmez…” (Kısacası hangi sistemi öne çıkarırsanız çıkarın, önemli olan zihniyet ve samimiyettir.)
…Türkiye’mizin önünde bugün üç önemli mesele bulunmaktadır: Bunlardan birincisi, manevi ve ahlaki durumlarla ilgili meselelerdir. İkincisi, Türkiye’nin geri kalmışlıktan kurtulması, kalkınması meselesidir. Üçüncüsü ise, milli birliğimizi tehdit eden toprak bütünlüğümüzü parçalamayı hedef alan bölücü terör meselesidir.(Yani önceliklerimizde sistem değişikliği yoktur!)
…Parti farkı gözetilmeksizin bütün vatandaşların hizmetinde bulunmak Türk milletini kutsal bir bütün görerek, onu yüceltmeyi, mutluluğa kavuşturmayı başlıcaülkü saymak gerekir…( Bozkurt işaret yapmakla olmuyor bu iş)
…Gerçeklere cesaretle parmak basacak, dertlerini cesaretle ortaya koyacak kötü tedbirlerle çağdaş uygarlık düzeyine giden yolu aşmaya çalışacak yerde, kin ve garezlerin duyulması, şahıs ve zümre çıkarlarının sağlanması uğruna yapılan kısır politika kavgaları vatandaşların huzurunu kaçırmış bulunmaktadır. (Korku ve nefret üzerinden, siyasi taraf oluşturmaya çalışanlar duydunuz değil mi?)
…Türkiye Büyük Millet Meclisi, her şeyden önce, Kurtuluş Savaşını başarıya ulaştırmış bir kutsal çatıdır.
Türk Milleti kayıtsız şartsız kendine ait bir hak olan egemenlik hakkını, Yüce Türkiye Büyük Millet Meclisi eliyle kullanıyor. Türk Milletinin iradesinin temsil ve tecelli yeri olan Türkiye Büyük Millet Meclisimizin İTİBARI, MİLLİ İRADENİN İTİBARINA EŞDEĞERDİR. (Meclis dışında başka GÜÇ ve adres arayanlara!)
Ve son olarak yine Başbuğun söylemleri ile sesleniyorum, “Türk Milletinin birliği ve Türk vatanının bölünmezliği üzerinde Türk Milleti kararlıdır… Size de dürüstlüğü tavsiye ederiz, hukuk yolunu tavsiye ederiz.”