H. Nurcan YAZICI
Değerli okurlarım “açılım süreci”nden sonra “yönetim değişikliği” içeren yeni bir belirsizlik ortamını daha yaşamaktayız.
Halka sunulan “yeni yönetim” biçiminin daha işin başında “Başkanlık Sistemi, Türk Tipi sistem, Cumhurbaşkanlığı Hükümeti sistemi, Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi…gibi” her gün farklı farklı isimlerle adlandırılması bile, tıpkı diğer bir çok ülke meselesinde olduğu gibi bize, “İktidar konuya yeterince vakıf değil”izlenimini vermiştir.
Bu da (2009) “açılım süreci”nin, başka başka isimlerle ortaya getirildiği günleri, o günlerde yaşanan belirsizliği, daha sonra ortaya çıkan, iktidar dışında ki güçlerin karanlık niyetlerini hatırlatmaktadır.
Sözde “Güneydoğu sorununu çözmek adına yola çıkıyoruz” diyenlerin daha sonra,“Demokratik Açılım, Barış Süreci, Kürt sorunu, Açılım süreci…gibi” değişik isimler verdiği süreç içinde, ülkemize ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine verdiği zararı, hep birlikte yaşadık ve gördük. “Gerçekte bu projenin sahibi kimdi, ne yapılmak istendi?” derseniz, kafalarda hala, bu süreçle ilgili, bir çok soru işareti var!
(Şimdilerde aynı endişe ve belirsizlik, yeni yönetim biçimi için de yaşanmaktadır.)
Dolayısıyla “açılım” projesiyle birlikte fazlasıyla zarar görmüş Türk Milletinin iktidara, hala devam eden büyük bir güven problemi vardır.
“BAŞKANLIK sistemi” olarak ortaya getirilen “yeni yönetim biçiminin” sorgulanmasına neden, sadece bu güvensizlik değil tabi, ‘TEK ADAM’ın yarın hangi noktaya everilebileceği konusu da önemli bir etken.
Halk “Çözüm Süreci” adı altında yapılan gizli anlaşmaları, Teröristlerle masa başı pazarlıklarını unutmadı… “Dün olduğu gibi yarın da olabilecek bir başka kandırılma olayı esnasında, Devleti siyasetten kim toparlayacak?” diye soruyor.
“Bu tarafta değişen bir şey var mı?” derseniz, propaganda usulleri de dâhil, iktidarın taktik, tutum ve davranışlarında değişen hiç bir şey yok! “Evet”e referans olarak Sayın Erdoğan’ın gösterilmesine kadar. (Bu arada, ikinci referansın Sayın Bahçeli olduğunu da unutmayalım)
Her zaman olduğu gibi AKP propagandalarının büyük bir bölümünü,Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden yürütmekte… “Ya Erdoğan, ya ötekiler”diyerek de Millet, anlamsız bir tercihe zorlanmakta.
Lakin bu sefer durum başka, hem de çok başka. Çünkü iktidarın “ötekiler” diyerek işaret ettiği tarafta, milletin “ta kendisi”, gücü ve sesi olan “MECLİSİ” var.
Bu da demektir ki Millet tercihini yaparken, sorumluluğunun bilincinde, kendi olmak, değerlerinin ve cumhuriyet mücadelesinin arkasında durmak zorunda…
Ya “TEK ADAM” sistemine “EVET” diyerek kendi sesi ve gücü olan MECLİSİN elinden kayıp gitmesine razı gelecek ya da “HAYIR” diyerek, İRADESİNE ve demokrasisine sahip çıkacak.
Ki vatandaş, Atatürk’ün Saray’dan alıp Türk Milleti’ne verdiği egemenliğin, Millet’ten alınıp yeniden saraya verilmesi olayını içine sindirmediği gibi, cumhurbaşkanının partili olmasına da şiddetle karşı çıkıyor.
Son söz AKP seçmeninde…Seçmen “15 yıldır tam destek verdiğimiz iktidarımız ne oldu da, ülke sorumluluğunu şimdi, tek bir kişiye devretmek istiyor?” diye partisini sorguluyor.
Aynı zamanda da bu oylamanın, bir ülke meselesi olduğunu, “PARTİLİ Cumhurbaşkanı-TEK ADAM SİSTEMİ”nin yarınlarda, rejim değişikliği de dâhil olmak üzere, ülkeyi bölünme noktasına kadar götürebileceğini çok iyi biliyor.
Nihayetinde Milletimize güveniyoruz. Her türlü neticeye de şimdiden hayırlı olsun diyoruz..