H. Nurcan YAZICI
Değerli okurlarım yazımı hazırlarken, zeytinle ilgili son dakika haberi geldi. “Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesine İlişkin Kanun Tasarısı’ndaki, kamu yararı kararı alınan yatırımlar için zeytinlik sahalarında yatırım yapılmasına izin verilebilmesine yönelik düzenlemeyi içeren 2. madde komisyona geri çekildi”Bakanın açıklamasına göre bunun ANLAMI ŞU; “İçtüzük 88’e göre komisyon o maddeyi yeniden görüşecek. Ya aynen kabul edebilecek ya da değiştirerek kabul edebilecek.”
Bu bir gaz alma çekilmesi olabilir, yaşayıp göreceğiz.
Ne ülkemizin ne de sofralarımızın tadı tuzu kaldı… Dışarıda kisorunlarımız çözüm beklerken, içeride, yeni yeni problemlerin üretilmesi, kabul edilir bir durum değil.
Hangi akılla hareket ediliyor? Ya da ülkemizi buna, kimler mecbur ediyor?
(ABD’nin tekelinde bir konu olduğu için) Katar meselesiyle ilgili bir yorum için henüz erken. Lakin, zeytinimize yapılan vicdansızlığa ve vefasızlığa hemen, şimdi konuşmak lazım.
Sadece ekonomik güç değil, bir kültürdür zeytin. Yemeklerimizden, türkülerimize, atasözlerimizden, fıkralarımıza, bilmecelerimizden, manilerimize, yaz gününden soğuk kış gecelerine, sağlıklı yaşamımızın her alanında ZEYTİN işlenir.
Bugünlerde tarım hukukumuz yerle bir, ülkemizin en verimli çalışan kesimi talan edilmeye çalışılıyor. Ki, zeytin/likler rant tezgâhıyla karşı karşıya…
Ülkemizde yaklaşık 2 milyon kişinin geçimini doğrudan sağladığı. (Buna zeytin işleme ve ambalajlama tesislerini de eklersek) İstihdam kapasitesi 10 milyon olan zeytinden, on milyon kişiye ekmek kapısı olan bir tarımdan bahsediyoruz. Ve onun üreticiye kattığı kültürden.
“Zeytin mi daha önemli, yapılacak tesis mi daha önemli Türkiye’nin geleceği açısından? Meseleyi doğru görmek lazım.” Diyerekzeytinden sıradan bir şeymiş gibi bahseden iktidar, aynı bakış açısını fındık, pancar, buğday, naranciye için de ortaya koymamış mıydı?
Demek ki meseleyi doğru göremeyen, “zeytini sorun yapan” aslında hükümetin ta kendisi. 81 ilin 36’sında zeytincilik yapılan bir ülkede, yok edilen her zeytin ağacıyla birlikte, büyük bir kültürel zenginliğin, emek ve umudun da yok olduğunu göremedikleri ve de tarımı, verimli toprakları betona gömdükleri için.
Aslında hükümetin dert etmesi gereken konu, dünyanın en kaliteli zeytinini üretmemize karşılık, zeytinimizin ekonomik değerini yükseltememiş, Türk zeytinyağı imajını dünyaya yerleştirememiş, bir dünyada markası ortaya getirememiş olunmasıdır.
Marka olamamışız ama İtalya’nın dünya piyasasını elinde tutması konusunda, elimizden geleni yapar durumdayız. 74 ülkeye zeytinyağı ihraç eden Türkiye’nin ilk sırasında İtalya yer almakta. Yani İtalya, Türkiye’nin zeytinyağını paketleyerek kendi adına pazarlamakta,bu becerisiyle de dünya zeytinyağı piyasasında birinci sırada bulunmaktadır. “İhraç ettiğimiz zeytinyağının, ihracat yaptığımız ülkelerin markaları altında satılması, bu yüzden de, ihracattan daha fazla gelir elde edemediğimiz bir gerçektir.”
İspanya ürettiği zeytinin yaklaşık yüzde 40’ını, Yunanistan yüzde 35’ini, Fas ise yüzde 75’ini ihraç ederken, Türkiye’de bu oran yüzde 15 seviyesinde kalmaktadır. Düşünebiliyor musunuz Suriye, 80 milyon zeytin ağacı potansiyeli ile ülkemizden daha fazla yağ üretmekte.
Petrolden sonra, en fazla “YAĞ ithalatı” yapan bir ülkeye, “TESİS Mİ, ZEYTİN Mİ?” diye sorarsanız, ya aklınızdan şüphe edilir ya da insanları, “kimlere hizmet ediliyor?” kuşkusuna düşürürsünüz.
Sayın Binali Yıldırım ülkemizin bunca sorunu varken, gündemi daha fazla meşgul etmeyiniz. Demem o ki, önceliğiniz ülkenizse, DERDİNİZ de gerçekten ZEYTİN OLSUN ve gereğini yapınız.