Ergun KAFTANCI
CHP‘nin 36. Olağan Kurultayı “Adalet ve Cesaret Kurultayı” adı altında yapıldı…
Kurultay öncesi genel başkanlığa aday olarak dört isimden bahsediliyordu. Ümit Kocasakal ve eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu aday olabilmek için yeterli sayıda delegenin imzasını alamadı.
Adaylığını günlerce önce açıklamış olan Muharrem İnce‘ye imza veren delegelerin 48’inin mükerrer imza sahibi olduğu ortaya çıkınca Genel Başkan Kılıçdaroğlu devreye girdi ve divana “Sayın İnce’nin adaylığını kabul edin” diyerek rakibine yarışma imkanı tanıdı.
Güzel bir jestti…
Kemal Bey böylece kendine özgü bir güven içerisinde sandığa gitti…
Sonuç…
Ana muhalefetin lideri değişmedi. CHP, Kemal Kılıçdaroğlu ile ileriye yürümeyi sürdürecek…
Sevgi Kafalı hocamın dediği gibi bizde liderleri delegeler değil ancak Azrail değiştirebilir…
* * *
Kurultayda kayda değer konuşmalar da olmadı. Kılıçdaroğlu ve İnce, kurultay dışında söylediklerini tekrarladılar, o kadar.
Yalnız bir hususa dikkat çekmek isterim, hiçbir kurultayda kulisler bu kadar hareketli olmamıştı…
Abdülhamit’in verdiği topraklar
Tarihçi yazar Mustafa Solak, Erdoğan’ın “Adaları Lozan’da siz verdiniz siz” diyerek CHP’yi suçlamasını bir kenara koyarak AKP iktidarının, Osmanlı dönemindeki toprak kayıplarına nasıl baktığına değinmiş…
Tarihi gerçek AKP yandaşlarının anlattığı gibi değil…
İddiaların hepsi sulu sepken…
AKP’liler Abdülhamit’i, darbelere direnen kişilik olarak ortaya sürüyor…
Yaşadığımız 15 Temmuz darbesinden sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da darbelere karşı devleti yaşatan lider olarak Abdülhamit ile benzeştiriliyor.
Abdülhamit döneminde yaşanan toprak kayıpları ise 1876, 1909 ve 1913 yıllarında… AKP’liler neredeyse bunları da CHP’nin sırtına vuracak…
1876 Abdülhamit’in tahta oturtulduğu yıl, 1908 2. Meşrutiyet’in ilan edildiği yıl, 1913 ise Atina Antlaşması’nın imzalandığı yıl…
Bu antlaşmayla birçok toprak parçasıyla birlikte, karasularımız içinde kalan 18 adayla Gökçeada ve Bozcaada hariç diğer adalar Yunanistan’a verildi.
Lafın kısası, adaların elimizden çıkması Lozan ile bağlantılı değil, Osmanlı’nın yenilmesinden doğan anlaşmayla el değiştirme…
Bu gidişle Abdülhamit’in toprak vererek işlediği suçu da CHP’ye fatura ederlerse şaşırmam…
Tarihi köşk, ilgisizlikten kül oldu
Epey önce, rahmetli siyasetçi Hüdai Oral‘ın babasından kalan ve Hulusi Oral Köşkü diye anılan tarihi eser değerindeki köşkten bahsetmiş, korunması gerektiğini yazmıştım. Nedense tarihi değerlerimizi korumayı bilmiyoruz. Bu köşk restore edilerek koruma altına alınmalıydı…
Kimsenin kılı kıpırdamadı, köşk kaderine terk edildi….
Değerli dostum Dr. Oğuz Cinbiş hatırlatmış, mirasçılarının bir araya gelemediğini ve köşkün sahiplenilmediğini söylemişti. Köşk için girişim yapmayan mirasçılardan biri de Tansu Özkök adındaki hanımefendiydi.
Olanlar oldu, bir süre önce tarihi köşk cayır cayır yandı…
Oysa bu köşk, kentin değerli ve tarihi yapılarından biriydi, yazık oldu…
* * *
Yerine ne yaparlar bilemem; ne Denizli Kültür Müdürlüğü, ne valilik harekete geçti; dolayısıyla eldeki fotoğraflardan yararlanılarak bir benzerinin yapılması ihtimali yok. Mirasçıların anlaşması zor diyorlar. Belediye de kişilere ait köşkün yerine yenisini yapmaya teşne değil…
Gitti güzelim konak..
Tarihi değerleri korumak gibi bir bilince ve titizliğe sahip değiliz. Geçmişle aramızdaki köprüleri maalesef vurdumduymaz halimizle berhava edip duruyoruz…