Ayakkabı Bot ve çizme Günlük ayakkabı Bot ayakkabı modelleri Çizme ayakkabı Terlik ayakkabı Sandalet Babet Spor ayakkabı Topuklu ayakkabı İç giyim Mayo Çorap Fantezi giyim İç çamaşır takımları Sütyen Gecelik Pijama takımı Gece elbisesi Plaj giyim Giyim Büyük beden Tesettür Etek Trenckot tarz eşofman takımları bayan Mont Gömlek Pantolon T-shirt Sweatshirt Kırmızı elbiseler Ceket Çanta Çanta aksesuarlar Bebek bakım çantası Spor çanta Okul çantası Laptop çantası Portföy çanta Bel çantası Postacı çantası El çantası Sırt çanta Bebek bakım çantası Omuz çantası
24 Haziran seçimleri nihayet tamamlandı. Sayın Erdoğan’ın Tekrar Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte 600 üyeli parlamento da yeniden ve farklı bir şekilde oluştu.
Beni ilgilendiren husus, hangi partiden seçildiğine bakmaksızın parlamentoda 100 civarında “Ben Ülkücüyüm” diyen milletvekilinin yer almasıdır.
Ülkücülerin değişik partilere yönelmesi, bir arada olmamaları, hatta olamamaları elbette çok üzücüdür.
Atalarımız “Ayrılıkta azap vardır” diye boşuna söylememişler!
Bu günden sonra bu ayrılığın, bu parçalanmışlığın sebeplerini ve müsebbiplerini tartışmanın kimin Ülkücü olduğu, kimin olmadığı hakkında yanıltıcı yorumlarda bulunmanın hiçbir anlamı ve faydası olmadığına inanmalıyız.
Nasıl bir arada olabiliriz, onun hesabını yapmalıyız!
***
Kabaca bir hesap yaparsak, Ülkücülerin aday olduğu partilere verilen oylar yüzde olarak 20’yi, rakamsal olarak da 10 milyon’u aşmaktadır.
Tek çatı altında toplanılabilseydi, bu rakamların daha da yüksek olacağına ve daha fazla milletvekili çıkarılacağına yürekten inanmaktayım.
Alınan bu oyları İl bazında iyice analiz edersek, birlikte olunsaydı, en azından 10-15 milletvekili daha çıkarılabileceğini çok net görebiliriz!
***
Bu seçim sonuçları bizlere ilerisi için ümit vermelidir.
Öncelikle, siyaseten öne çıkmış ve genel başkanlık makamına getirilmiş değerli şahsiyetlerin şapkalarını önlerine koyup bu durumu iyice düşünmelidirler. Artılar, eksiler nelerdir, iyi tespit edilmelidir.
Nihayetinde insanız; her fani gibi hata yapabiliriz, her fani gibi geçiciyiz.
Ülkücülük konusunda, Ülkücülere ahkâm kesilmesini çok yanlış bulmalıyız.
En doğal hakkımız olan eleştiri hakkımızı kullanırken edep dışı, alaycı ve aşağılayıcı, hakaret içeren sözcüklere başvurmamalıyız!
Suni ayrılığı körükleyip kalıcı hale getirmemeliyiz!
Elbette ki her bir Ülkücü büyük bir değerdir: kıymetli bir Cevherdir.
Sayıları milyonlarla ifade edilen bu kıymetli cevherlerin bir kenara atılmasına fırsat vermemeliyiz.
Kim haklı, kim haksız; kim suçlu kim suçsuz aramamalıyız.
İlla ki suçluyu ve haksızı arayalım, bulalım diyenlerimiz varsa; bilelim ki suçlu hiç kimsedir, haksız da hiç kimsedir: topyekûn suçluyuz, topyekûn haksızız!