Ali BADEMCİ
Artık eğri de konuşsak doğru konuşmanın zamanı gelmiştir; Çanakkale’nin gerçek kahramanı II. Abdülhamid, muzaffer orduların kumandanı Enver Paşa ve zafer kazanarak ordularının, şühedanın hemen yanındaki kahraman da Mustafa Kemal’dir. Tarihimizi, belge ve bilgiler ile bu şekilde bir bütün olarak değerlendirmezsek korkarız ki Alev Coşkun’un kafasındaki Atatürk’ü de birkaç yıl sonra tanıyacak çıkmayacaktır
Dün gece Haber Türk TV’de Balçiçek Pamir kardeşimizin yönettiği keyifli bir program seyrettik. Programdan evvel başka başka konukların adı geçmişti, ama bereket ki karşımızda Alev Çoşkun ve Mustafa Çalık gibi iki Atatürkçü şahsiyet gördük. Elbette bu iki şahsiyet aynı zamanda iki kuşağı ve iki fikri temsil ediyordu! Sert tartışmalara rağmen eski ve modası geçmiş bir Atatürk tezahürleri ile gerçek Atatürkçülüğün ortaya konması açısından bizce programının o yönü çok önemlidir. Şahsen son yıllarda şimdi devletin başına belâ olan bir zihniyetin Enver Paşa üzerinden Mustafa Kemal’i vurma düşüncelerinin sergileneceği bir program olarak düşünüyorduk! Öyle olmadı, yanıldık ama ortaya daha değişik bir manzara çıktı; klâsik ve tadı tuzu kaçmış bir Kemalizm ile ilmi Atatürkçülük seyirci tarafından tam olarak gözlemlenmiştir.
Alev Coşkun Mustafa Kemal hayatta iken doğmuş ve dönemin Kemalist düşünceleri ile yetişmiştir. Akademisyen ve siyasetçidir; eserlerine baktığımız zaman mukayeseli tarih bilgileri ve karşılaştırmalar ile bir devrin doğru yorumunu ortaya koyduğunu görmüyoruz. Mustafa Kemal’den sonra İsmet Paşa zamanında dejenere olarak sola yatan geminin içinde bulunanlardan! Hoş geldiğimiz günlerde onları da aramaya başladık ama artık kuru Kemalizm edebiyatı ve içi boş Cumhuriyet düşünceleri ile siyasetin ve milletlerarası yarışın hızına kavuşmak mümkün değildir! Milliyetçiliğin büyük bir sür’atle İslâmi görüşlere tahvil olduğu bir dönemde, Mustafa Kemal’in,” Büyük asker-devlet adamı-fikir adamı-hareket insanı” şeklinde takdim edilen görüşleri oldukça tenkid edilmiş ve bu hususta onun kurduğu devleti ele geçirecek kadar mesafa alınmıştır. Özellikle Atatürk’e eleştirel gözle bakanları bu takdim şekli tatmin etmemekte, hatta ulu kişiliği rencide etmektedir. Meseleye bu yönden bakma zorunluluğu karşısında Alev Coşkun hâlâ Köy Enstitüleri kafasında durmakta; veya milletin mahkum ettiği 27 Mayıs havalarınının etkisi altında bulunmaktadır. Böyle bir Atatürkçülük ve kökünde komitacılık bulunan cumhuriyet düşüncesi iflâs etmiştir. Dün geceki programda Alev Coşkun’un şahsında bu manzalaraı, rahat rahat gördük!
Mustafa Çalık, Alev Coşkun’un oğlu yerindedir; eğitimi, kafası, düşünceleri, siyasi çizgisi elbette farklıdır! Son yüz yıl Türk siyasi hayatını daha doğru ve tarafsız açıdan değerlendirecek alt yapısı da bulunmaktadır. Kendisi ülkücü kökenli bir hareket ve fikir adamıdır; temel düşüncelerde birleşseler de elbette tarih ve siyaset tahlillerinde Coşkun ile fevkâlade değişik ve daha gerçekçi görüşleri ilk bakışta sezilmektedir. Mustafa Kemâl’den sonra ilk Kemalist kuşak hâlâ dünyanın döndüğünün farkında değildir ve fasit daire içinde kıvranmakta, hatta can çekişmektir. İslâm düşüncesi bunları çiğneyip geçmiştir; Atatürk’ün partisi çeşitli görüş ve düşüncelerin hakimiyeti altında can çekişmektedir. Siz ikinci kuşak gerçek Atatürkçüler’e bakınız; ülkücüler, yepyeni ve taptazedir! İşte Çalık bu kurtarıcı ve kavrayıcı zihniyeti hakkıyle ortaya koymuştur; kendisini kutluyoruz!
Program konusu “Çanakkale’de Kara Savaşları” idi; araya Başbakan’ın basın toplantısı da girince belki kaçırdığımız yerler olmuştur; lâkin o ölümsüz Çanakkale Ruhu’nın dün gece ortaya konduğu söylenemez! Daha güzel tam yorumlanmamış belge ve bilgilerin tartışılacağını sanıyorduk, ki iş “Sarıkamış”a döndü! Hatta Alev Coşkun, “Enver Paşa hangi meydan savaşını kazandı,” gibi tartışıla tartışıla cılkı çıkmış bir ilim adamına yakışmayacak lâflar etti! Halbûki kendini Türklüğün engin ruhuna teslim ederek, şüphesiz ki gezmiş ve görmüş olduğu, Çanakkale tahkimat ve tabyalarının adlarına bile dikkat etse idi, daha 18 Mart 1915’den 50 yıl önce bu ölüm kalım savaşına nasıl hazırlandığımızı kavrayabilirdi! Bugünkü Çanakkale’nin görünen manzarasının bir ma’şer yeri olduğu, hatta Türk Milletinin Hacc merkezi olması gerektiğini kavrayamayan kafalara ne demek icab eder? Millî Şair Mehmed Âkif’in Çanakkale şiirinde “Bedrin aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.” heyacanını anlayamanlar yıllardan beri o ma’şer gününü kuru ifâdelerle açıklamaya çalıştılar! Mustafa Kemal adından kendinden geçenler “Çanakkale”nin manasını ne yazık ki çözemediler! Abdülhamid-İttihad Terakki- Cumhuriyet çizgisinde bir kopukluk değil, mükemmeliyet vardır! Siz siyaseti bir yana bırakın; gözünüzü açın, işi önce yabancılardan, hâlâ Çanakkale’ye ibadete gelen “Anzaklar”dan öğrenin!
101. seneyi devresini idrak ettiğimiz şu günlerde Çanakkale Kara Savaşları’nın iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Dünyanın en büyük deniz gücü İngilizler ve bağdaşıkları 3 Kasım 1914’de Çanakkale’yi dövmeye başladılar! En çetin mücadelelerin geçtiği 19 Şubat 18 Mart arasında Allahaşkına Mustafa Kemal Paşa neredeydi? Çanakkale’yi “Geçilmez “ hâle getiren o tahkimat, tabya ve Osmanlı topçusu ve deniz güçü başarılı olmasaydı hangi kara savaşından bahsedebilirdiniz? Bu dünya ölçeğinde büyük deniz zaferini kazanan zamanın Genelkurmay’ı değil miydi? Nisan 1915 ortasında başlayan ve ayın sonunda bitme noktasına gelen Kara Savaşı’na Mustafa Kelam 26 Nisan’da iltihak etti! Elbette bugünden sonra hareketin kaderi değişti, fakat baştan beri canını seve seve veren başka komutan yok muydu? Hiç Arıburnu’ndan İngiliz-Fransız cephesini seyrettiniz mi? O havayı o günkü manevi iklimi teneffüs ettiniz mi? Coşkun, Enver’in sürekli cephelere gelip gittiğinden bahsediyor, “Hiç makamında oturmazdı” diyor, bu kötü bir şey mi? Elbette nihaî neticeye gidildiği 19 Mayıs 1915 gecesi Enver Paşa Mustafa Kemal ve Kâzım Karabekir’in yanındaydı! Bunda ne gibi kınanacak ve Enver Paşa’yı bayy-pas edecek durum vardır?
Artık eğri de konuşsak doğru konuşmanın zamanı gelmiştir; Çanakkale’nın gerçek kahramanı II.Abdülhamid, muzaffer orduların kumandanı Enver Paşa ve zafer kazanarak ordularının, şühedanın hemen yanındaki kahraman da Mustafa Kemal’dir. Tarihimizi, belge ve bilgiler ile bu şekilde bir bütün olarak değerlendirmezsek korkarız ki Alev Coşkun’un kafasındaki Atatürk’ü de birkaç yıl sonra tanıyacak çıkmayacaktır.
Muhabbetle.