YIL 1920; 23 NİSAN’A İKİ GÜN KALA
MUSTAFA KEMAL VE ANKARA…
(Tarihi belgelerin sesiyle…)
Atilla Çilingir
“Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin, bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.’’( Mustafa Kemal Atatürk.)
‘23 Nisan’, kendisini Türk Milletinin ayrılmaz bir parçası olarak gören herkesin çocukluğunun en güzel anılarını yaşadığı çok özel bir gündür.
Çünkü o özel gün; devletimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklarımıza armağan ettiği, dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan çocuk bayramı olarak kutlanır. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, UNESCO’nun 1979’u Çocuk Yılı olarak duyurmasının ardından, TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği’ni başlatarak, bayramı uluslararası düzeye taşımıştır.
Çocukluğumuzun en güzel anılarını taşıyan bu özel gün, bize sadece bayram coşkusunu mu anlatır?
Kurtuluş savaşımızda bir yıldız gibi parlayan, milletimizin irade gücünü tarih sayfalarına kazıyan 23 Nisan 1920 tarihinin önemi nedir?
Şimdi biz susalım, yazan kalemler dursun; o günün önemini, coşkusunu tarihe ışık tutan o belgeler anlatsın. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş mucizesinin lideri, Yüce Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün anlatımı, o günlere tanıklık eden belgelerin sesiyle…
İşte 23 Nisan’a iki gün kala, Mustafa Kemal ve Ankara:
‘’……………………………..Baylar, Büyük Millet Meclisi’nin toplanmasını ve açılmasını sağlamak için çalıştığımız bu günlerde bizi en çok uğraştıran: Düzce-Hendek-Gerede gibi Bolu bölgesindeki yerlerden başlayıp, Nallıhan, Beypazarı üzerinden Ankara’ya yaklaşacak gibi gözüken gerici ayaklanma dalgaları olmuştur. Ankara’da toplanmakta olan ve genel durumu henüz gereği gibi bilmeyen milletvekillerini, korkulu olaylar karşısında bırakmamanın ve bu gibi olaylar yüzünden Meclis’in toplanamaması gibi uğursuz bir durumu önlemenin yollarını düşünüyorum. Bunun için Meclis’i açmakta ivedi davranıyorum. Sonunda Ankara’ya gelebilmiş milletvekilleriyle yetinerek, Meclis’i Nisan’ın yirmi üçüncü Cuma günü açmaya karar verdik.
Bu karar üzerine 21 Nisan 1920 günü yaptığım bildirimi, o günün duygu ve anlayışını gösterir bir belge olması bakımından, olduğu gibi bilginize sunmaya karar verdim.
(Belge – 107)
Tel: Çok ivedidir
Ankara’ya ivedi yazı Ankara
21.04.1920
Kolordulara,
(14’üncü Kolordu Komutan Vekilliği’ne),
61’nci Tümen Komutanlığı’na,
Refet Beyefendi’ye,
Bütün İllere,
Bağımsız Sancaklar ’a,
Müdafaa-i Hukuk Merkez Kurulları’na,
Belediye Başkanlıklarına.
Temsilciler Kurulu adına
Mustafa Kemal
Bk. HTVD.( Harp Tarihi Vesikaları Dergisi) sayı 14, belge 363
Söylev: Cilt 1 Sayfa, 313
22 Nisan 1920 günü de şu bildirimi yaydım:
(Belge-108)
Tel Dakika geciktirilmeyecektir.
22 Nisan 1920
Bütün İllere, Bağımsız Sancaklara, Kolordulara, Nazilli’de Albay Refet Beyefendi’ye, Bursa’da 20’nci Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa Hazretlerine, Bursa 56’ncı Tümen Komutanı Albay Bekir Sami Beyefendiye, Balıkesir’de 61’nci Tümen Komutanı Albay Bekir Sami Beyefendi’ye.
Tanrı’nın yardımıyla Nisan’ın 23’ncü Cuma günü Büyük Millet Meclisi açılarak çalışmaya başlayacağından, o günden sonra bütün sivil ve askeri orunların (makam, mevki) ve bütün ulusun buyruk alacağı en yüce kat, adı geçen Meclis olacaktır. Bilginize sunulur.
Temsilciler Kurulu adına
Mustafa Kemal
Bk. Söylev: Cilt 1, sayfa, 314
Ve o gün Ankara…
‘’23 Nisan 1920’de Hacıbayram Camii’nde- Cuma Namazı kılındıktan sonra, camiin avlusunda büyük bir kalabalık toplanmıştı. En önde, yeşil örtülü bir rahlenin üstüne konulmuş olan Kuran-ı Kerim ve Lihye-i Saadeti (Yüce Peygamber Efendimizin Kutsal Sakalının adı.) başının üzerinde taşıyan bir kişi vardı. Törene katılmış olanların geçeceği yolun iki tarafına halk ve asker sıralanmış bulunuyordu. Yavaş, yavaş yürüyen ve her tip insandan meydana gelmiş bir alay, tekbir getire getire Meclis’in toplanacağı binanın önüne geldi ve durdu.
Burada bir dua okunduktan ve kurbanlar kesildikten sonra milletvekilleri bir araya geldiler. BMM Toplantı salonu; ortasında mektep sıraları ve bir odun sobası, bir kürsü ve bir de tavandan sarkan gaz lambasından ibaretti. Ama ilerleyen yıllarda, bu mütevazı salondan Türkiye Cumhuriyeti doğacaktı.
Millet Meclisi saat 14.45’de en yaşlı Milletvekili olan Sinop Milletvekili Şerif Bey’in bir söylevi ile açıldı.
‘’Hüzzar-ı Kiram’’ (Peygamber Efendimize iman etmek) diye başlayan bu söylevinde Şerif Bey: İstanbul’un geçici olarak yabancılar tarafından işgal edildiğini ve bu suretle ‘’Hilafet Makamı’nın ve Hükümet Merkezi’nin’’ istiklalini kaybettiğini, bu hale boyun eğmenin ise ‘’ecnebi esaretini kabul’’ etmek demek olduğunu, hâlbuki öteden beri özgür yaşamış Türk Milleti’nin yine de aynı suretle yaşamak istediğini, esir olmayı şiddetle reddettiğini ve bundan dolayı, bu meclisin toplandığını söyledikten sonra, ‘’Milletimizin dâhili ve harici istiklal-i tam dâhilinde mukadderatını bizzat deruhte ve idare etmeye başladığını bütün cihana ilan ederek Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum’’ demişti…’’
Ertesi gün 24 Nisan Cumartesi günü Mustafa Kemal Meclis huzurunda kapsamlı bir konuşma yaptı. Aynı gün yapılan seçimle ve 110 oy ve oy birliği ile Meclis Başkanlığı’na seçildi.
Mustafa Kemal yapmış olduğu konuşmasında; Meclis’in olağanüstü yetkilerle millet egemenliğine dayanarak toplandığını belirtmiştir.
Mustafa Kemal Paşa’ya göre, TBMM, kurucu meclis yetkisine haizdir. ‘’Mevcut Kanun-i Esasi’yi kaldırır, yerine yenisini koyabilir.’’
23 Nisan 1920’de kurulan yeni Meclis, 1 Numaralı kararı ile kendi kuruluşunu düzenlemiştir.
Meclisin açılışını izleyen gün, Mustafa Kemal Paşa’nın teklifi ile Meclis aşağıdaki esasları kabul etmiştir.
Not; Padişah ve halife, baskı ve zordan kurtulduğu zaman, Meclis’in düzenleyeceği kanuni esaslara göre durumunu alır.
Büyük Millet Meclisi sadece yasama yetkisini değil aynı zamanda yürütme yetkisini de, milli iradenin merkezini teşkil eden Mecliste toplamıştır. Meclis Başkanı seçimi yapıldıktan sonra hükümet kurma işi hemen ele alındı. Bununla beraber 2 Mayıs 1920 tarihine kadar hükümet kurulamadı. Bu sebeple de işler, hükümet kuruluncaya kadar Mustafa Kemal’in başkanlığında yedi kişilik bir ‘’Geçici İcra Kurulu’’ tarafından yürütüldü.
Ve acıdır ki! B.M.M’nin açıldığı gün, Hendek’te ayaklanma ol olmuş, Düzce yanmakta idi…’’
Değerli Okur;
Günümüzün Türkiye’sinde yaşanan ihanetlere odaklı terör olaylarını değerlendirdiğimizde, ülkemizin bulunduğu coğrafyada ‘Arap Baharı’ adıyla başlayan/başlatılan emperyalist senaryoların hüküm sürdüğü bir süreç yaşanırken; özellikle Suriye sınırımızda yaşanan iç savaşın, devletimize yansımalarına baktığımızda..! Tarih sayfalarımızı bir kez daha çevirip, devletimize, milletimize armağan edilen çok önemli değerleri bir kez daha anlamamız, o değerler elde edilinceye kadar, milletçe ödediğimiz bedellerin ne olduğunu bir kez daha hatırlamamız gerekir.
İki bin yıllık tarihimizin son yüzyılı; can ve kan bedeli ödeyerek vatan bellediğimiz aziz topraklarımızda, adeta bir kan çanağında kurulan devletimizi anlatır.
Bu kan çanağında; Türk Milletinin atalarından ona emanet vatanına, bayrağına, dinine, diline, örfüne, geleneğine, tarihine olan sadakati, bağlılığı vardır.
Onun içindir ki, Çanakkale’de başlayıp, Dumlupınar’da, Kocatepe’de, Sakarya’da süregelen bu sadakat, en önemli karşılığını 23 Nisan 1920’de almış; milletin iradesi bu tarihte açılan Büyük Millet Meclisi ile taçlanmıştır.
O nedenle 23 Nisan 1920 tarihi:
Çocukluğumuzun unutulmaz o güzel anılarını taşıdığı gibi; bizleri ümmet olmaktan, millet olabilme vasfına taşıyan Mustafa Kemal ve dava arkadaşlarının, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunun ilan edildiği, ‘en üst irade makamı’ olarak T.B.M.M’nin açılışının tarih sayfalarına kazındığı ve milletimizin mührünü taşıyan önemli bir gündür.
Gücünü, milletimizin kayıtsız şartsız egemenliğinden alan T.B.M.M’nin 99’ncu kuruluş yıldönümünde; milletçe coşku içinde kutlayacağımız bu önemli günü bizlere armağan eden devletimizin kurucusu, Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarını, rahmet, minnet ve şükran duygularıyla anıyorum. Vatan onlara minnettardır.
(Not: Yazımın içeriğinde tırnak içine almış olduğum bölümler; Değerli Bilim insanları ve Atatürkçü düşüncenin önde gelen isimleri Sn. Prof. Dr. Ali Dönmez’in, ‘Dağ Başını Duman Almış’’ isimli kitabı ile Değerli Dostum Dr. Orhan Çekiç’in, T.B.M.M’nin 80’nci yıl dönümü anısına hazırlamış olduğu ‘’İmparatorluk’dan Cumhuriyet’e’’ isimli kitabından alınmıştır. Kendilerini sevgiyle selamlıyorum.)