SURİYE TÜRKMENLERİ
Ahmet URFALI
Suriye’de Türkmen varlığı yoğun olarak Tolunoğulları Devleti zamanında başlamıştır. Bazı Arap kaynakları bu dönemden önce de Suriye’de Türkmen varlığından bahseder. Suriye; 1516’dan itibaren Osmanlı Devleti’ne geçmiş ve bölge 1918 yılına kadar kesintisiz olarak 402 yıl boyunca Türklerin hâkimiyeti altında kalmıştır. Bu dönemde Suriye’de Türkmen yerleşimi artarak devam etmiş ve bölgede önemli bir Türk nüfusu oluşmuştur. Anadolu’nun doğal bir uzantısı olan Suriye’de Türkmenler ülkenin Şam, Lazkiye, Hama, Humus, Halep ve Rakka kentlerinde ve köylerinde bulunmaktadırlar. Şam bölgesinde yaşayanlara Şam Türkmeni denirken, Halep ve Rakka bölgesindekilere Halep veya Culap Türkmeni, Lazkiye Türkmenlerine Bayır-Bucak Türkmeni denmektedir. Bugün Suriye’de 3.500. bin Türkmen yaşamaktadır.
Türkiye ile Fransa arasında 20 Ekim 1921’de imzalanan Ankara anlaşmasının 7. maddesine göre; “Suriye’deki Türkmenlerin resmi dillerinin Türkçe olması ve tüm kültürel ve sosyal haklarının korunması” ifadesi bulunmasına rağmen özellikle Hafız Esat döneminde Türkmenler yoğun baskılara maruz kalmıştır. Hafız Esat, PKK bölücü örgütünü her yönden destekleyerek hem Suriye’deki Türkmenlere hem de Türkiye’ye karşı kullanmıştır.
Suriye Türkmenlerine karşı uygulanan asimilasyon programları çerçevesinde, Türkçe öğrenimlerini engellemiş, köylerinin isimlerini değiştirmiştir. Suriye’deki Türkmenler ülkenin değişik bölgelerinde yaşamaktadır. Küçük gruplar halinde yaşayan Türkmenler Türkçe’yi unutmuş olmakla beraber, kuvvetli bir Türkmen şuuruna sahiptirler.
Şanlı ordumuz, 500 yıl sonra Suriye’deki Türkmen kardeşlerimizle buluşarak yeni bir ümidin kapısını aralamıştır. Maalesef ürkek yöneticilerimiz yıllardır Pantürkizm suçlamasına maruz kalmamak için elimizden çalınan vatan topraklarına bakmamışlar, o bölgelerdeki kan ve gönül kardeşlerimizle ilgilenmemişlerdir.
Mayıs 2015’te kurulan Suriye Türkmen Meclisi, Suriye’deki Türkmen varlığını korumak ve yaşatmak üzere çalışmalar yapmaktadır. Bunlar; Suriye ve Türkmenlerinin haklı davalarına ilişkin haberleri uluslararası basın kuruluşlarına ulaştırmak, Suriye Türkmenleri ile ilgili haber ve bilgileri Türk basını ve kamuoyu ile paylaşmak, Türkmen davası ve Türkmenleri sosyal medya üzerinden verilen kasıtlı yanlış haberlerin etkisinden kurtarmak, sosyal medyada kasıtlı olarak yaratılan dezenformasyon ve spekülasyonların etkisini azaltmak, Türkmenlere doğru ve tarafsız haberleri ulaştırmak, Başta Suriye Türkmen Meclisi ve siyasi partiler olmak üzere, Türkmenlere yönelik yapılan faaliyet ve çalışmaların haberlerini Türkmenlere ulaştırmak, Türkmenlerin sahada yaşadıkları sorunları kamuoyu ile paylaşmak, Toplum ve kurumlar olarak Türkmenler arasında iletişim ve yakın işbirliği sağlamak, Onur ve özgürlük mücadelesine destek vermek, kurulacak yeni Suriye devletinde güçlü bir medyanın temelini oluşturmak amaçlarından oluşmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti, yüzyıl önce elimizden çalınan kaybedilmiş vatanlarımıza sahip çıkmalıdır. Batı Trakya ve Kerkük gibi Türk bölgelerinde yaptığımız diplomatik hatalara düşmemelidir. Kültür coğrafyamızın birer kalesi olan Türk yerleşim bölgeleriyle yakından ilgilenilmelidir.
Ülkemiz bu konuda gerekli duyarlılığı göstererek Özgür Suriye Ordusu’yla (ÖSO) birlikte 20 Ocak’ta başlatılan Zeytin Dalı Harekâtı ile YPG/PKK terör örgütleri Afrin’den çıkarıldı. Fırat Kalkanı Harekâtı bölgesi ile de Türkiye sınırındaki İdlib’i birleştirdi. Barış Pınarı Harekâtı, 9 Ekim 2019 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriye Millî Ordusu tarafından Suriye’nin kuzeyinde açılmak istenen terör koridorunu bertaraf etmek için düzenlendi.
Türk Devleti, siyasi sınırlarımız dışında kalan soydaşlarımızın hak ve hukukunu koruyacak güçtedir. Bunu da yapılan askeri harekâtlar ve diplomatik girişimlerle göstermiştir.
Hemen yanı başımızdan Türkiye’ye imdat feryatlarıyla seslenen Türkmen kardeşlerimize cevap vermenin zamanı gelmiş ve gereken de yapılmıştır.
Türkmen Beyi Dündar Taşer, yıllar önce Güneydeki soydaşlarımızla bütünleşmenin müjdesini vermiştir: ‘’ Türkün meddi Osmanlı’yla, Sakarya boylarından (Söğüt-Domaniç yaylalarından) başlayıp Viyana kapılarına, Atlas ve Hint Okyanuslarına kadar yükselmiş, 1774’ten sonra ise, çekile çekile 1922’de Sakarya boylarına kadar gerilemiştir. Fakat bu defa tekrar yükseliş, yine bu Sakarya boylarından başlamış, Millî Mücadeleyle Trakya’da Edirne’ye, Hatay’ın ilhakıyla 1939’da Suriye’ye doğru yükselme devam etmiştir… Bunu durdurmak tarihin akışına aykırıdır ve bu yükseliş Türk gençlerinin, ülkücü nesillerin gayret ve fedakârlıklarıyla devam edecektir.’’
Türkiye açısından güney sınırının güvenlik altına alınması ve Suriye Türkmenlerinin korunması çok büyük önem arz etmektedir.