Kenan EROĞLU
Öyle görülüyor ki; Bu Çin vebası çıkmadan önce de fark ediliyordu ki, Bazı ülkelerin yükselişlerine şahit oluyoruz. Bu ülkeler, Çin, Hindistan, Almanya, Türkiye, Rusya.
Bu ülkeler hem ekonomi ve hem de yönetim alanında yükseliş gösteriyor.
Türkiye’nin çok güçlü bir siyasi, ekonomik ve özellikle de “insani bir dalga” oluşturacağı gözleniyor.
Ön yargılarla bakmayan herkes bunu görüyor veya görecek.
Ön yargılarla bakanlar, kafaları ezikliğe alışmış olanlar ise bu durumu asla göremeyecekler.
Hatırlayalım: Salgın sırasında NewYork’ta bir cenaze evine ait 2 kamyonette 100 kadar ceset bulunmuştu da hayretler içinde kalmıştık. Abd gibi süper olarak bilinen bir ülkede salgında ölen insanları balık istifi kamyonetlere doldurup bekleten bir duruma düşmesi elbette çok düşündürücüdür.
Abd ve batı ülkelerinde mutlu azınlığa mensup olmayan insanların kıymetinin anlaşılması bakımından bu örnek çok dikkat çekiciydi. Ölenleri çevredekilerin haber vermeleri ile durum öyle ortaya çıkmıştı.
Ülkemizin kıymetini bilelim. Bizde asla böyle bir şey olmadı, olmaz da.
Virüs Çin’den çıktı ama Avrupa ve Abd’yi kırıp geçirdi. Gelişmiş olarak takdim edilen batılı ülkelerin ne kadar hazırlıksız oldukları ortaya çıktı.
Abd ve Avrupa’da sağlık sisteminin yetersizliği ortaya çıktı. Devletler aciz kaldı.
Geri kalmış ülkelere has olduğu sanılan manzaralar bu ülkelerde görüldü.
Abd de kendi vatandaşı dahi olsa, 10 binlerin ölümünün bir önemi yok. Küresel şirketlerin ne kadar kazanacakları, ne kadar satış yapacakları daha önemli.
Bitmez tükenmez bir iştah ve hırs ile dünyanın tüm kaynakların yağmalayıp talan eden. Abd
Hükümetler devirip, rejimler değiştiren. Abd
Dünyanın her köşesine müdahale eden, milyonların ölümüne sebep olan, ülkeleri göz kıpmadan demokrasi getirme bahanesiyle işgal eden, Abd.
Kendine yan bakan her devleti cezalandırma yoluna giden. Abd.
Yeryüzündeki hemen tüm terör örgütlerini yöneten, yönlendiren ve destekleyen. Abd.
Donanması ile okyanusları kontrol altında tutan. Abd Kovit 19 nedeniyle, kendi içinde ve kendi evinde vuruldu.
Artık hiçbir zaman dünyayı eskisi gibi yönetmeye kalkamayacak.
Bu gün İngiltere de aynı çaresizliği yaşıyor ve bu çaresizlik içinde tedbir üstüne tedbir alma, daha doğrusu kapanma üstüne kapanma yolları arıyor.
Binlerce ölü ve yetersiz bir sağlık sistemi, üzerinde güneş batmayan imparatorluğu da kendi evinde sarsıyor.
Fransa için de durum pek parlak değil.
Afrika’nın yarısını sömüren, o devletlerden hala vergi alan Fransa ne yazık ki Kovit 19 ile baş edemiyor.
Büyük ve iddialı konuşmayalım ama, şimdi sömürgeci ülkeler bedel ödüyorlar. Hem de çok ağır bedeller.
Bu ülkeler ve sistemleri çökerken Türkiye’nin yıldızı parlayacak.
Görüldü ki Türkiye bu salgınla en iyi mücadele eden ülkelerin başında geliyor.
Türkiye, dünyanın en iyi sağlık sistemine sahip olduğunu dünyaya gösterdi,
Hastanelerden, sağlık personeline, tıbbi cihazlardan, filyasyon ekipleri ile bunu gösterdi.
Türkiye 60 ülkeye yardım gönderdi.
Akdeniz’de başka ülkelerin sağlık malzemeleri taşıyan gemilerine el koyan gelişmiş ülkeler gördük.
Dünyada pek çok ülke neyin ne olduğunu anlamadan Türkiye çok kısa sürede organize oldu.
Bütün bu gelişmeler ışığında, Türkiye Balkanlar, Kafkasya, Ortadoğu ve Afrika arasındaki hâkimiyet mücadelesinde güç boşluğunu dolduracak gibi görünüyor.
Bölgede bu boşluğu dolduracak başka bir ülke yok. Şöyle etrafımızdaki ve bölgedeki ülkelere bir göz gezdirdiğimizde bunu çok açık bir şekilde görebiliriz.
Salgın sonrasında sağlık sistemimiz dünya ülkelerine rol model olacak.
Bu işler sadece ekonomi ve yumuşak güç olarak değil, askeri bakımdan da gücümüzün ortaya konulmasıyla şekillenecek/şekilleniyor.
Çünkü dünya gördü ve izledi Suriye’de yaptığımız harekâtlarda elde edilen başarılar, Libya’da elde edilen başarılar ve nihayet Karabağ’da elde edilen başarılar Türk milletinin ve ordusunun gücünü inanmayanlara inat ortaya koymuştur. Nerede ise 100 yıldır savaşmayan bir ülke olan Türkiye ve Türk ordusu adeta savaşı özlediğini göstermiştir.
Bu durum bizim ezik okumuşların gözünden kaçsa da dünyanın gözünden kaçmıyor.
…
Not: Bu yazının hazırlanmasında “İbrahim Sadak’ın paylaşımı bir konuşmadan faydalanılmıştır.