TESLİME BAKIRHAN
Her veda aynı zamanda bir vuslatı müjdelese de hep hüzün verir bana. Hasretin ağırlığı hemen çöküverir yüreğime, engel olamam gözyaşlarıma. Doğumdan ölüme insan hayatı öyle çok vedalarla dolu ki dayanılması hakikaten güç bir duygu sonunda kavuşmak ümidi olmasa.
Korkarız veda etmekten sevdiğimize. Ya bir daha göremezsek, dönemezsek diye. Ne de olsa hayatta gidip te dönmemek, dönüp te görmemek var değil mi? En çok ta dönüşü olmayan vuslatsız vedalar acıtır içimizi. Ancak fani dünyada olmasa da baki alemde vuslat günün gerçekliği avutur bizi. Her bir sevdiğim insanı dönüşü olmayan diyarlara yolcu ettiğimde içimi titreten ölüm korkusundan da o dem kurtulduğumu hissederim. Hayalleri karşımda, sesleri kulaklarımda konuşurum onlarla. Kah geceleri rüyamda, kah gündüzün iş yaparken kah ta kalabalıklar arasında dolaşırken. Zira ben yıllarımı onlarla ördüm, bugünümü onlarla inşa ettim. Geleceğime de onlardan aldığım güçle yön vereceğim. Vedayı da, vefayı da, vefasızlığın ne olduğunu da onlarla gördüm. Çok değil daha birkaç gün önce çalıştığım kurumun Kurucu Genel Müdürü Mehmet İsmet Binark Bey vefat etti. Hazine-i Evrak’a büyük hizmetleri olmuş vatansever iyi bir bürokrattı. Cumhuriyet Arşivciliğinin temellerini attı, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü sırasında 1931 yılında Bulgaristan’a işe yaramaz kağıt diyerek kilosu üç kuruş on paradan satılan çok önemli belgelerin (İçinde Orhangazi Medresesinde okutulan dersler ve müderrislerininde olduğu belgeler mevcuttu.) bir kısmının tekrar yurda getirilmesini sağlayarak tarihine ve atalarına olan vefa borcunu ödemiş bir insandır. Sadece bu hizmeti bile onu hayırla yad etmeye yetecek bir durumdur. Personeli üniversite sonrası bir akademisyen gibi yetiştirdi onları kendi çocukları gibi, kurumu da kendi oluşturduğu nadide bir eser gibi gördü. Allah ondan razı olsun. Görevde iken karşısında el pençe divan duran, bir saniye yanından ayrılmayan, gözüne girebilmek, iş yapıyor görünebilmek için birbirleriyle yarışan insanlardan hiç biri cenazesinde yoktu maalesef. İşte dönüşü olmayan bu vedalarda gördüğüm vefasızlıklar beni en çok üzen vefasızlıklar oluyor. Bu nokta da veda, vefa ve dostluğa verdiğim değeri sorguluyorum.
“Biçare gönüller ne giden son gemidir bu,
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu,
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler,
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok giden memnun ki yerinden,
Çok seneler geçti dönen yok seferinden.”
Evet dönüşü olmayan bu vedalar içimizi acıtsa da, memnun oldukları diyarlardan onlar bize dönmeseler de bir gün bizim onların hayatına doğacak olmamız inancı tek teselli kaynağımız. Şu kısacık insan ömründe vefanın bilincinde olmak isteyen herkes gibi ben de insanı insan yapan bu yüce duygunun son vedalara bırakılmamasını arzu edenlerdenim. Dostluk, veda ve vefa biri birinden ayrıldığında diğerleri tam olmayan üçüz kardeş gibidirler.
Vuslatı yakın vedaların, dertleriyle dertlendiğimiz, derdimizle dertlenen, yalnızlığımızı paylaşabilen, yalnızlıklarını paylaştığımız vefalı dostların bol olduğu bir dünya hepimizin hayal ettiği bir güzellik değil mi? Selam olsun vedası olmayan vefalı dostluklara…
TESLİME BAKIRHAN