Dini Oluşum ve Cemaatlar (2)
(Geçen haftadan devam)
Kenan EROĞLU
Prof Dr. Hasan Onat ise konu üzerinde Cumhuriyet döneminde meydana gelen boşluktan bahsederek şöyle diyor;
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Osmanlı’nın nüvesini oluşturan taban üzerine kurulmuştur. Ancak, Osmanlı’dan intikal eden dini miras, halk bazında kendi kaderine terkedilmiştir. Tekke ve zaviyelerin kapatılması, halka alternatif gösterilmediği için meydanın din istismarcılarına açık hale gelmesine yol açmıştır. Din alanındaki bilgi boşluğu, tahribatı derinleştirmiştir. Bu boşluk, daha sonra, sırf Kur’an’ın yüzünden okunmasını amaç olarak alan Süleymancılığın toplum katmanlarında yer tutmasına yol açmıştır. Tarikat gurupları bu boşluktan yararlanarak palazlanmışlardır. Nurculuk, bu boşluğun ürünüdür.” (Age. Prof. Dr. Hasan Onat makalesi sayfa:183)
Tabii günümüzde görülen çeşitli tarikat ve dini gurupların yanı sıra Fetö’cülük de 1960 lı yıllarda yine bu boşluklardan doğmuştur. Dikkat edilirse, Türkiye gündemini şu ya da bu şekilde meşgul eden çeşitli dini hareketlerin yanı sıra, Milliyetçi hareketler de, sol hareketlerde hep 1960 27 Mayıs devriminin hürriyet ortamında biraz yeraltında, biraz yerüstünde olmak üzere meydana çıkmışlardır.
“Türkiye, son iki asırdır, din konusunda sağlıklı bir politika, maalesef üretememiştir. Aydınlarımız, dindar olan halkımızı aşağılamış, onun değerlerini uzunca bir müddet hiç önemsememiştir. Dindarlık, geniş bir yelpazede kendisini göstermiş olmasına rağmen, hiçbir fark gözetilmeksizin, bütün dindarlar bir anlamda mahkûm edilmiştir. Yanlış politikalar, Cumhuriyet döneminde dinin yeraltına çekilmesine yol açmıştır…. Bilgi boşluğu, geleneğin gözden uzak bir biçimde dinle özdeşleştirilmesine, batıl inançların, hurafelerin din gibi telakki edilmesine sebep olmuştur. Buna dayalı olarak ortaya çıkan, dini değerleri koruma içgüdüsü ile bütünleşen bir tür korku, zaman zaman yobazca davranışları hazırlayabilmektedir.” (Age. Prof. Dr. Hasan Onat makalesi sayfa:191-192).
Biz olayı ve oluşumları “süfi” lik olarak nitelendirecek olursak olayın vahameti daha çok anlaşılır. “Süfilik hareketinin İslam doktrinine ve İslam cemiyetine aykırı düşen tarafı onun başka doktrinlerden unsurlar ihtiva etmesinden daha çok, kontrolsüz bir şahsi yoruma her an açık ve müsait bulunuşudur. Süfilik kendilerinde olağanüstü kuvveler iddia eden veya öyle olduklarına inanılan şahsiyetler etrafında gelişen bir harekettir. Şeyhler veya pirler normal insanların sahip bulunmadıkları özellikleri ve bu özellikler sayesinde temasa geçilen duyular dışı bir âleme ait bilgiler ve tasarrufları yüzünden özel bir otorite kurarlar.” ( “İslam’ın Bu Günkü Meseleleri”, Erol Güngör. Ötüken yayınevi Ekim 2011, sayfa:35)
Evet durum bu şekilde. Şimdi bir başka kaynağa bakalım; (Alman yazar Heinz Kramer Avrupa ve Amerika karşısında Değişen Türkiye Timaş yayınları 2001 sayfa 101). Bu Fetö hareketinin baştan beri iki ajandası olduğunu ama çok sinsi bir şekilde sadece bir yönünü göstermiş olduğu bu gün ayan beyan ortaya çıkmış olmasına rağmen fakat o günlerde Alman yazar dahi durumu fark edemeyecek ve aynen şunları yazacaktı. “Fethullah Gülen cemaatinin yürüttüğü eğitim faaliyet ve programı, İslami modern düşünce ve dini eğitimi pozitif bilimlerle bağdaştırarak dini ve laik unsurları bir araya getirip uzlaştırmaya çalışan bir programdır. Sempatizanlarının maddi yardımlarıyla, halkın tümüne açık olan liseler, hazırlık okulları ve öğrenci yurtları kuruldu.
Bu hareketin sonucu olarak, Orta Asya’da eski Sovyetler Birliğinin bazı bölgelerinde ve bazı Balkan ülkelerinde çok sayıda özel kolej açıldı. Amaçları ise, bir çeşit Türk-İslam felsefesi eğitimi vererek, bağımsız yeni Cumhuriyetlerin gelecekteki aydınları için kaliteli modern eğitim sağlamak. Çok kesin bir şekilde, Gülen’in ve onun başlattığı hareketin Türk-İslam sentezi düşüncesinin en güncel temsilcisi olduğu düşünülebilir. Bu da ona Türkiye’nin laik prensiplerinin en sadık savunucusu olarak bilinen Demokratik Sol Parti (DSP) lideri ve Başbakan (2001 yılında Bülent Ecevit Başbakandır) Bülent Ecevit’in bile sempatisini kazandırmıştır”.
Görülüyor ki Fetö ve adamları o meydana gelen boşluktan nerelere kadar ilerlemişler, kimleri etkileyip kimleri kandırmışlar.
Başa dönecek olursak, Cumhuriyetle birlikte meydana gelen boşluğu ne yazık ki bazı uyanık insanlar doldurmuş ve bu insanların yeraltındaki faaliyetlerini denetleyecek veya İslam’a göre değerlendirecek bir kurum ve kuruluş olmadığı için o dini gurupların belki de çoğu “ana cadde” den ayrılmışlar. İslamiyet’le alakası olmayan bir takım temsili ayinleri de kendi görüş ve düşüncelerini etraflarında bulunan insanlara kabul ettirmek için kullanmışlardır. Burada denilebilir ki: “Diyanet işleri başkanlığı var onlar neden bu durumlara müdahale etmediler”. Diyanet işleri başkanlığı kuruluşu itibariyle her hangi bir genel müdürlükten farksızdı ve insanların dini vecibelerini karşılayabilmek amacıyla köylere, kasabalara, mahallelere imam müezzin yetiştirmenin yollarını arıyor-bakıyordu. Dini cemaat ve oluşumları kontrol etme imkânına sahip değildi. Diyanet işleri başkanlığının fonksiyonu son yıllarda gelişti ve geliştirildi.
Odgurmuş: Görüldüğü gibi meydana gelen o boşluktan Fetö ve ekibi nerelere kadar ilerlemişler, kimleri etkileyip kimleri kandırmışlar.
Ögdülmüş: Başa dönecek olursak, Cumhuriyetle birlikte meydana gelen boşluğu ne yazık ki bazı uyanık insanlar doldurmuş ve bu insanların yeraltındaki faaliyetlerini denetleyecek veya İslam’a göre değerlendirecek bir kurum ve kuruluş olmadığı için o dini gurupları belki de çoğu “ana cadde” den ayrılmışlar. İslamiyet’le alakası olmayan bir takım temsili ayinleri de kendi görüş ve düşüncelerini etraflarında bulunan insanlara kabul ettirmek için kullanmışlardır. Burada denilebilir ki: “Diyanet işleri başkanlığı var onlar neden bu durumlara müdahale etmediler”. Diyanet işleri başkanlığı kuruluşu itibariyle her hangi bir genel müdürlükten farksızdı ve insanların dini vecibelerini karşılayabilmek amacıyla köylere, kasabalara, mahallelere imam müezzin yetiştirmenin yollarını arıyor-bakıyordu. Dini cemaat ve oluşumları kontrol etme imkânına sahip değildi. Diyanet işleri başkanlığının fonksiyonu son yıllarda gelişti ve geliştirildi. Günümüzden geriye bakarak Diyanet İşleri Başkanı neden bazı şeyleri yapmadı demek o günün Başkanlığına biraz da haksızlık olur.
Odgurmuş: Bu konuda bazı tedbirler alınamaz mı?
Ögdülmüş: Aslında günümüz Türkiye’sinde bu konuda bazı çalışmalar yapılabilir tedbirler alınabilir.
1-İlkokuldan itibaren çocuklara bazı dini bilgilerin verilmesi, İslamiyet konusunda bazı şeyleri ayırt edecek temel bilgileri alması sağlanmalıdır. Küçük çocuklarımıza çeşitli aşılar neden yapılır. Aşı yoluyla ilerde doğabilecek hastalıklara karşı çocuğun vücudunu hazır hale getirmek ve o konuda bağışıklık kazanmasını sağlamaktır. İlkokul öğrencilerine dini bilgiler aşılar gibi verilemeyeceğine göre, O çocuk için uzmanlarca tesbit edilen ve kendisine ilerde lazım olacak bilgilerin peyder pey verilmesi gerekir.
2-Her kademede bulunan insanlarımızın İslamiyet konusunda bilgilendirilmesi için konferans, seminer ve paneller yoluyla, İster öğretmen, memur, amir, subay, işçi, serbest çalışan, herkes için bir program dâhilinde dini bilgiler alması sağlanmalıdır. İnsanlarımızın bazı şeyleri ayırt edecek kadar bilgiye sahip olması sağlanmalıdır. Verilecek bu bilgiler Fetö ve fikirlerine cevaplar veriliyormuş gibi olmadan, ama verilen bilgilere sahip olan insanlar Fetö ve taraftarlarının iddia ettikleri bazı şeyleri ölçebilecek ve cevap verilebilecek bilgiler içermelidir.
3-Tüm tarikatlar, dini cemaat ve oluşumlar serbest bırakılmalıdır. İsteyen istediği dini cemaati, tarikatı vs. serbestçe açmalı, kurmalı. Fakat Dernekler kanununa tabi olarak mali açıdan, yapılan faaliyetler açısından denetlenmeli.