
Bizim Yazar-Çizer Takımı
Kenan EROĞLU
Odgurmuş: Ülkemizde bir dönem çağdaş-çağdışı ve ilerici-gerici tartışmaları olurdu. Bu konuda neler söyleyebiliriz?
Ögdülmüş: Evet maalesef devleti idare etme alışkanlığı elde eden bir takım insanlar kendilerini Avrupai ve ilerici sayarlar, halkı hor görürler, Batı’yı, gelişmeyi, çağdaşlığı kendilerinin teamsil ettiği gibi bir düşünceye sahiptiler. Halkın içinden seçilmiş gelen hiçbir siyasetçiye asla olumlu bakmazlar, “Çarıklı, poturlu, şalvarlı” diye alay ederler. O kişler eğer iktidarta iseler ilk fısatta da onu alaşağı etmenin yollarını ararlardı. Bu gibi iktidarların hiçbir icraatına olumlu bakmazlardı. Menderes Bayar iktidarında İnönü’nün yaptığı yıkıcı, kırıcı ve yok edici muhalefet buna örnektir.
Kim ne derse desin hiçbir şekilde ve hiçbir konuya olumlu açıdan yaklaşmazlardı.
Karşında oldukları kişiler eğer iktidardaysa, tüm icraatlarını yerden yere vururlardı.
Karşısında oldukları eğer muhalefetteyse, kayda değer hiçbir görüş ve düşüncesinin olmadığını ısrarla iddia ederler.
Karşısında oldukları eğer sivil toplum kuruluşuysa ve iktidardan yanaysa, onu da iktidarın kuklası olarak nitelerler. “kim bilir kaç para alıyorlar” demekten çekinmezler.
Karşısında oldukları sivil toplum kuruluşu, iktidarın da aleyhine açıklama ve beyanatlar veriyorsa, onunla işbirliği yolları ararlar, onu tarafsız, haysiyetli, objektif ve de hatta bilimsel düşünüyorlar, çok yansızlar diye överler.
Bu sivil toplum kuruluşu ile ihtilaflarını bir süre ertelerler.
Burada ortak düşmana karşı birleşme taktiği uygulama yollarını ararlar.
Karşılarında kim olursa olsun.
Her şeyin bir eksiğini bir yanlışını mutlaka bulurlar.
Odgurmuş: Çok ilginç tesbitler bunlar.
Ögdülmüş: Evet çok ilginç değil mi? Ama daha bitmedi;
Karşılarında bulunan hiç kimseyi asla sevmezler, karşılarındakinin hiçbir hareketini, hiçbir bakışını ve hiçbir tavrını asla sevilmeye değer bulmazlar.
Karşılarında kim olursa olsun onu bir böcek gibi hem küçük görürler hem de onu ezilmeye mahkûm farz ederler.
Karşıların güçlü bir gurup varsa onların kendi aralarında ikilik yaratmaya çalışırlar. “Ahmet iyi ama Mehmet kötü, Ali iyi şeyler söylüyor ama Veli aslında hiç iyi şeyler söylemiyor” gibi aslı astarı olmayan şeyler uydururlar. Ve karşıdakinin itibarını sarsarlar.
Söyledikleri ve iddia ettikleri konuların doğru olup olmamasının bir önemi yoktur. Bunu zaten kimse gidip ölçemez. O halde, karşılarındakini yerden yere vururlar.
Yuvarlak cümleler kurarlar. Kurdukları cümleler bazen her manaya gelebilir.
Hiçbir şekilde müşahhas örnekler üzerinde durmazlar, genel olarak suçlamayı tercih ederler.
Karşıdakini suçlarken büyük büyük suçlarlar, ne kadar büyük suçlarlarsa o kadar çok inananı olur diye düşünürler.
Çünkü ne kadar büyük suçlarsan, bir kısmı insanların aklında mutlaka kalacaktır diye düşünürler
…
Tuttukları takım maçı kazanırsa, “seyirciyi-halkı överler, halk gerçeği görüyor, halkın sağduyusu şaşmaz” derler.
Tuttukları takım eğer maçı kaybederse; O zaman arslanlar gibi kükreyecek. Hakemden başlamak üzere tüm oyuncuları, tüm yedekleri, seyircileri, hava durumunu, sahadaki çimleri, yağan yağmuru ve hatta saha görevlilerini yenilgi ile ilişkilendirirler ve dahi halkı suçlayarak, halkın cahilliğinden, halkın-seyircinin geriliğinden, 2 paket makarnaya satıldığından, karşıdaki partinin mazisindeki yanlışlardan abartarak bahsederler, bunu sık sık dile getirerek, dünyanın çeşitli ülkelerinden örnekler bularak karşılarındakini hükmen mağlup sayacak duruma getirirler.
Hatta yine tuttuklkarı takım kaybederse, o günlerde yazı ve konuşmalarında “havadan sudan”, “şarkıdan türküden”, “uzaydan toprak altından”, “kuş ve böceklerden” bilimsellik içeren(!) yazılar yazarlar, konuşmalar yaparlar, kendilerine “ne büyük adam-yazar her konudan anlıyor” dedirtecek konular bulurlar, yazarlar.
Çünkü dışarıdan bakan birisi bunların okudukları okulu ve diplomalarını bilemez-göremezler. Meslekleri ile ilgili neden herhangi bir yazı yazmıyorsun demezler. Hangi uzmanlık konularında, çeşitli strateji, taktik, jeopolitik, istihbarat, güvenlik, Anayasa hukuku, ekonomi, dış politika vs konularında kurs ve eğitim almadığını da kimse bilemez.
Nasıl olsa kimse bunlara “Milletin için faydalı bir iş yapmak istiyorsan, önce elindeki işi iyi yap” veciz sözünü hatırlatamaz.
Bu yüzden bun çok iddialı laflar ederler, çok önemli kaynaklardan bilgiler almış olduklarını ima edici söz ve davranışlar içinde olurlar.
Hiçbir zaman herhangi bir olay veya konunun tamamını vermezler, hiçbir açıklayıcı söz söylememeye dikkat ederler. Mutlaka, edindikleri bir bilgi kırıntısının yarısını hatta üççeyrekte birini vererek ve insanları-okuyucularını merak içinde bırakırlar.
Veee, Ancak bu sayede çağdaş ve de ilerici bir yazar(!) olduklarını topluma kabul ettirir ve piyasada kendilerine yer bulurlar.