
Bazı Güzel Şeyleri de Görmeli
Kenan Eroğlu
Monşer(1): Siz ve sizin gibi bazı arkadaşlarınız ne kadar çok basit şeylerle mutlu oluyorsunuz bir türlü anlamıyorum. Yok, köprü yapılmış, yok tünel yapılmış, yok tank yapılmış. Boğaza köprü yapmakla, dünyanın en büyük hava limanını yaptık diye ilkokul öğrencileri gibi seviniyorsunuz. Bunları yapmakla milliyetçilik olmuyor. Halkın ihtiyaçlarına bakmak lazım. Boğaz köprüsünden fakır halk tabakaları mı geçiyor ki onunla övünüyor, bununla övünüyorsunuz.
Odgurmuş(2): Bu ve buna benzer konular iftihar konusu değilse, peki siz söyleyin, yapılan boğaz köprüsü, yapılan hava alanını takdir etmek gerekmiyorsa biz neyi takdir edeceğiz. Yapılan her şey sonuçta bu ülkeye yapılıyor ve bu ülkede kalıyor. Yapan kişiler yarın bu fani dünyadan geçip giderler ama eserler ve hizmetler kalır.
Monşer: Ben sizleri gerçekten anlamıyorum. En ufak bir meseleyi sevinme ve mutlu olma konusu yapıyor ve onunla hem övünüyor ve seviniyorsunuz. Hem de mutlu oluyorsunuz. İnsansız hava aracı yaptık diye neredeyse zil takıp oynayanlar var. Bu kadar saçmalık olmaz. Biraz ciddi olsanız daha iyi olur.
Odgurmuş: Milletini seven insanlar, bu ülke için bu ülke insanı için yapılan her şeye sevinirler ve mutlu olurlar. Çünkü yapılan bir eser sonuçta ülkemize yapılmıştır ve yapılanlardan ülkemizin insanları faydalanacaktır. Siz muhalefet hastalığına tutulmuş olduğunuz için yapılan her işe önemsiz şeyler gibi bakıyorsunuz. Bazen de görmezden geliyor yok farz ediyor, bazen de durum üzerinden dalga geçiyor önemsizleştiriyorsunuz. Peki, insanımız ona sevinmesin, buna sevinmesin de neye sevinsin.
Monşer: Neymiş Dolar artık yükselmiyormu, Amerika dolaylı yollardan bize saldırıyormuş. Amerika Almanya’ya saldırıp Euro’nun değerini düşürebiliyor mu? Amerika Japonya’ya saldırıp Japon Yen’inin değerini düşürebiliyor mu? Cevap: Hayır. Neden? Çünkü Almanya ve Japonya’nın ekonomik, hukuksal, ticari anlamda gücü var.
Odgurmuş: Almanya ve Japonya ile Türkiye’nin durumunu kıyaslayamazsınız. Biz neredeyse 70 yıldır kalkınma, ilerleme çabası içerisindeyiz. Bugüne kadar pek bir şey ortaya koyamadık. Almanlar ve Japonlar geçmişte kalkınmayı başarmışlar ve ekonomilerini oturtmuşlar. Onlar çalışıp ülkelerini kaldırıyorken, biz milletin şapkasıyla giyim kuşamıyla uğraşıyorduk.
Monşer: Türkiye 1997 yılında cep telefonu üreten bir ülkeydi. Aselsan’ın üç yıllık çalışması ve 5 milyon dolar harcamayla ortaya çıkan “1919” modeli Danimarka’da test edildi, İngiltere’den “onay” aldı. Böylece Türkiye, dünyada cep telefonu üreten 9 ülkeden biri oldu. Bizde %100 Milli Teknoloji böyle mi oluyor. Neden devam etmedi. Devam etseydi şimdi dünya çapında telefon üretmiş bir ülke mi olacaktık. Sizin kalkınma ve teknoloji anlayışınız bu mu?
Odgurmuş: Elbette sadece telefon yapmakla kalkınma olmaz. Topyekûn bir kalkınma gerekir. Kabul etmek gerekir ki Türk özel sektörü hem dünya çapında işler yapıyor hem istihdam sağlıyor hem de istihdama katkıda bulunuyor. Biz burada parti-pırtı konusundan söz etmiyoruz.
Monşer: O zaman bu cahil gerici halkı yer yer sevince gark eden o başarı dediğin şeyler sadece bunlar mı? Ya da başka neler vardır söyle de biz de bilelim.
Odgurmuş: “Monşer” siz pek görmek istemiyorsunuz ama internette şöyle bir dolaşmanız yeterlidir. Kısaca söz edecek olursak: Akdeniz’de en büyük filosu olan Türk Deniz Kuvvetleridir.
“Preveze, Ay ve Gür sınıfı 12 denizaltı ile NATO’nun denizdeki en etkin vurucu gücü konumunda. Sadece birkaç ülkenin sahip olduğu su altından uydu telefonuyla görüşme teknolojisi de mevcut. Bu teknolojiyi alana kadar mesaj yoluyla iletişim kurabiliyordu. Böylece aylarca güneş görmeden binlerce mil kat ederek harbe hazırlanan gemi personeli dünya ile irtibat kurabilecek. Dünya’da 5 ülke donanmasında yer alan ve 365 metre derinliğe kadar inebiliyor”.
“2011 verilerine göre; İngilizlerin 10, Fransa’nın 11, İtalya’nın 6, Almanların 4 ve İsrail’in ise 3 denizaltısı mevcut. Elimizdeki 12 denizaltı gemisi ile mevcut şartlarda gayet yeterli bir sayı ancak nükleer denizaltılar karşısında durumu tartışılır. Sayı ve teknoloji açısından ise elinde 8 denizaltı bulunan Yunanistan’dan üstünüz.”
Monşer: İşe bak bir gemiyle denizleri mi fethedeceğiz?
Odgurmuş: Elbette sadece bu değil. İnternette her türlü bilgiyi bulma imkânı elbette var demiştim. Aselsan ve Savunma sanayi sitelerinde ise çok açıklayıcı bilgiler bulunmaktadır. Olaylara sürekli olumsuz bakınca tabii ki bu durum görülmez.
Monşer: Amma uzattın ha, bu bahsettiklerinizi ben neden göremiyorum. Aynı ülkede yaşamıyor muyum diye şüpheye düşüyorum.
İnternette dolaş bakalım, orada imal edilmiş, toplu iğne, raptiye imalatı gibi haberler varsa onları da sırala istersen. Ayrıca Karadenizli vatandaşların yaptıkları silahları da söyle istersen. Bu sıraladıklarının tamamı Türkiye’de mi yapılıyor veya yapılma yoluna girmiş öyle mi?
Odgurmuş: Monşer beğenmediniz her halde. Biliyorum siz zaten tüm olaylara politik olarak yaklaşıyorsunuz, karşısında olduğunuz kişiler tarafından yapılan her şeye karşı çıkıyor ve küçümsüyorsunuz. Hâlbuki milli konularda birlik beraberlik içinde kenetlenmek gerekmez mi? Bunlar savunma sanayi konusunda Ülkemizin geldiği yeri göstermesi bakımından elbette önem taşıyor. Silahlı Kuvvetlerimizin elinde en yeni, en modern ve yerli silahların olması bizi sadece memnun eder. Milletini ve memleketini seven herkesin de bu gelişmelerden memnun olması lazımdır.
Ülkenin savunması her türlü siyasi mülahazaların dışındadır. Her kim bu ülke için en ufak bir hizmet ve eser ortaya koyuyorsa o kişiyi sadece takdir etmek gerekir. Biz özel sektörümüzü ve başarılarını da bu yüzden hem takdir ediyor hem de alkışlıyoruz.
…
(1)- “Monşer”: “Batı özentisi içinde olan”, “cehaletinden rahatsız olmayan”, biraz sağcı, biraz solcu, biraz ülkücü, biraz liberal, biraz Kemalist, biraz laik ve her halükârda halkını geri-sürü gören hayali bir şahsiyet
(2)- “Odgurmuş”: Kadim kitabımızKutadgu Bilig’de “Kanaat Akıbet” manasına gelen şahsiyet.