Monşer: Bazen bana karşı “Her şeyi bildiğini iddia eden Monşer”nitelemeleri yapıyorsunuz. Bunun sebebi nedir? Neyi kastediyorsunuz?
Odgurmuş: Evet doğrudur, böyle bir adlandırma ya da niteleme yapıyorum. Fakat söze başlamadan “Monşer” kelimesini hangi manada kullandığımızı açıklamamız gerekir.
Bana göre Monşer: “Biraz sağcı, biraz solcu, biraz 1970’li yıllar ülkücüsü, biraz batıcı, biraz liberal, biraz laik, biraz Atatütk’çü Kemalist fakat her halükârda halkına yabancı, halkını geri ve aşağı gören halkından kopuk hayali bir tip”
Hayali tip diyorum. Bu Biliyorsunuz; “Monşer” Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde “Davranışlarında Batı özentisi içinde bulunanlar” anlamını taşıyor “Azizim dostum” manasına da kullanılan kelime, Fransızca da “sevgilim” manasına da geliyormuş. Diplomasi dilinde ise, diplomatların birbirine karşı “çıtkırıldım” hitap sözcüğü olarak kullanılmış.
Gündelik dilde “Monşer”, “kibarlık budalası” veya “cehaletinden rahatsız olmayan” tipleri adlandırmak için kullanılıyor. Biz de bu son cümlede ifade edilen şekline küçük katkılar yaparak “Monşer veya Monşerler” dedik.
Monşer: Eeee.
Odgurmuş: Hani ben size Monşer diye hitap ediyorum ya:
Monşer: Evet öyle diyorsunuz. Çünkü ben her şeyi bilen ve her konuya akıl erdirebilen önemli bir şahsiyet ve aynı zamanda da en seçkin köşe yazarıyım. Fakat sakın benim tahsilimi vs. sorma. Ben tıpkı Zülfü Livaneli gibi hayat Üniversitesi mezunuyum
Odgurmuş: Ben size eskiden Üstad diye hitabediyordum ya; Bir kere: “Üstad” deyince en başta Necip Fazıl Kısakürek akla geliyor. Necip Fazıl sizin gibi her gün bir kılığa girip etrafa tenkidler yöneltmiyordu. Hâlbuki Necip Fazıl kıblesini bu milletten yana doğrultmuş ve milli davaların takipçisi olmuş bir şahsiyetti. Ama siz, Milli meseleler olduğunda pek ilgi göstermeyen ve de hatta olaylara sol penceren bakıyorsunuz. Çünkü sol kaynaklardan ve Türklük düşmanı olarak bilinen yazarlardan, Marksist olduğu bilinen yayın organlarından ve internet sitelerinden besleniyor sürekli onları okuyor onları yakından takip ediyorsunuz. Yalnız bununla kalsa yine iyi fakat siz tanıdığım kadarıyla, biraz sağcı, biraz solcu, biraz ülkücü, biraz liberal, biraz ulusalcı, biraz laik, biraz kemalist, biraz hümanist. Hatta halkını “geri, koyun, sürü ve aşağı” gören, “benim oyumla dağdaki çobanın oyu aynımı” diyen, vatandaşa “karnını kaşıyan adam” diyen, “iki paket makarnaya satılan gericiler” diyerek aşağılayan. Özellikle de başı kapalı vatandaşlarımızdan çok çok rahatsız olan, Vatandaşla tokalaştığında elini ıslak mendille silen, Ankara’da hapis yatan sol guruba mensup mahkûmları ziyareti sırasında onlara ”siz de kim oluyorsunuz, eğer Türkiye’ye komünizm gelecekse onu da biz getiririz“ diyenlerdensiniz.
Siz, tahsilinize terbiyenize ve de haddinize bakmaksızın, çevremizde sıkça gördüğümüz gibi; bir gün strateji uzmanı, diğer gün jeopolitik uzmanı. Bir gün siyaset uzmanı, diğer gün dış politika uzmanı, bir gün deprem uzmanı, diğer gün tarih uzmanı, bir gün Abd uzmanı diğer gün Sovyet Rusya uzmanı, bir gün Ortadoğu uzmanı gibi, bir gün biyoloji konusunda uzman, bir gün kimya konusunda uzman gibi hareket ediyorsunuz. Hâlbuki hangi okulları bitirdiğiniz bile belli değil. Bu kadar kılığa nasıl giriyorsunuz?
Ben sizin bu önemli! Meziyetlerinizi! Saymakla bitiremem.
Ben sizin için daha pek çok şey söyleyebilirim ama neyse.
İşte bu yüzden “Monşer” kelimesi tam manasıyla sizi düşüncelerinizi ve yaklaşımlarınızı yansıtıyor.
Bir diğer durum da şu ki; Ben size önceden “Üstad” deyince “mason localarında” belli bir dereceye yükselen kimseler da akla geliyordu. Onlarda bu çeşitli derecedeki yöneticilerine de aynı adı veriyorlar ve onlar için “Üstad, Üstad-ı azam” vs. diyorlar. Bu çağrışımı da yanlış buldum.
Monşer: Bu gün iyi gününüzdesiniz herhalde, hakkımda ne çok şey sayıp döktürdünüz. Ne çok meziyetlerim varmış da benim haberim yokmuş.
Ben elbette; Çağdaş, demokrat, ilerici, batıcı, laik ve liberal fikirler taşıyan bir insanım. Elbette laiklikten ödün vermem, laiklik elden giderse tüm sihirler bozulur. Varımızı yoğumuzu kaybederiz. Ülkede sizin gibi gericiler oldukça benim savaşım sürecektir. Siz elinizden ne geliyorsa yapsanız da cumhuriyetin kazanımlarını kanımızın son damlasına kadar savunacağız. Ben buyum. Sen ne dersen de.
Sonra sen bana “Üstad” desen ne, “Monşer” desen ne, “Mankurt” desen ne, demesen ne, başka bir şey desen ne, ben o “karnını kaşıyan adamlarla” aynı kefeye girmek istemem, o gerici ve o yobaz takımı ülkeyi ele geçiriyorken, kimse kılını oynatmıyor. Biz bu devleti çooook zor şartlarda kurduk, 1923 de yeniden bir millet yarattık. Türk diye bir ad yoktu yeni bir ad aldık. Ölmüş bitmiş bir imparatorluktan batıyı örnek alarak yeni bir sistem kurduk,
Medeni Kanun İsviçre’den alınarak 17 Şubat 1926’da kabul ettik.
Borçlar Kanunu İsviçre’den alınarak 8 Mayıs 1928’de kabul ettik.
İcra ve İflas Kanunu İsviçre’den alınarak 9 Haziran 1932’de kabul ettik.
Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu İsviçre’den alınarak kabul ettik.
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Almanya’dan alınarak 4 Nisan 1929’da kabul ettik.
Ticaret Kanunu Almanya’dan alınarak 10 Mayıs 1928 ‘de kabul ettik.
Ceza Kanunu İtalya’dan alınarak 1 Temmuz 1928’de kabul ettik.
İdare Hukuku Fransa’dan alınarak kabul ettik.
Bak tarihleri ile verdim. Biz batıyı örnek almayacaktık da doğuyu mu örnek alacaktık. Elbette batıyı örnek alacaktık. Bu kanunları İran’dan mı alacaktık. Yoksa Suudi Arabistan’dan mı alacaktık. Biz bu kanunları getirirken de senin gibi karşı çıkan pek çok gerici çıktı ama biz onların her birini “Üç Aliler”le bertaraf ve ikna ettik. Görüyorsun ne fedakârlıklara katlandık.
Odgurmuş: Sizin bana kendinizi anlatmanıza gerek yok, ben sizi de, sizin gibileri de, “3 Alileri” de yeteri kadar tanıyorum. Şu kanunu şuradan aldık, bu kanunu buradan aldık diye övünüyorsunuz. Bu durum övünülecek bir durum mudur ki? Bizim kendimizin kendimize has kanunları nizamları yok mu da oradan buradan kanun alıyoruz. Bizim 600 sene ayakta kalan ve dünyaya nizam veren Devlet-i Aliyye (Osmanlı Devleti) kanunları olmadan mı idare edildi.
Sayın Monşer Efendi; siz Zülfü Livaneli ile aynı mektepte mi okudunuz. Onun da tahsili belli olduğu halde sol jargonda protest şarkılar söylediği için biraz tutuluyor, hatta köşe yazarlığı bile yapıyor. Siz onunla tahsil bakımından farklı olabilirsiniz hatta siz de bir gazetede bir köşe kapmış da olabilirsiniz. Bu durum fazla bir şey değiştirmez. Halkımızın iradesine hiçbir zaman saygı duymadınız. Halka rağmen halkçılık, millete rağmen milliyetçilik yapıyorsunuz, Türk milletini tanımadan millet hakkında yargılarda bulunuyorsunuz. Hayalinizde yarattığınız bir halk ve millet için Don Kişot gibi yel değirmenleri ile savaşıyorsunuz. Belki siz, sizin gibi tüm dünyaları muhalefet olan insanlar tarafından biraz seviliyor olabilirsiniz fakat bu sizin hakkınızdaki düşüncemi değiştirmez. Siz bu milleti tanımıyor ve tanımak istemiyorsunuz. Batılıların ve solcuların Türk milletine baktığı gibi bakıyorsunuz. Siz Çanakkale’yi ne çabuk unuttunuz, o batılı ve medeni diyerek örnek aldığınız müstevliler hepsi birlik olarak tüm orduları ve modern donanmaları ile üzerimize geldiler. Bu yüzden mi batıyı örnek aldınız. Sonra Milli Mücadele sırasında da o çağdaş ve gelişmiş batı değil miydi ülkemizi tamamıyla paylaşıp bize orta Anadolu’da küçük bir arazi parçası bırakanlar. Bunlar ne çabuk unutuldu. Lozan görüşmelerine giden heyet giderken başlarına Kalpak giydikleri halde dönerken Avrupai bir “kuyruklu frak” ve “Fötr Şapka” giydikleri doğru değil mi. Lozan da ne değişti de heyetimizin kıyafetleri de değişti. Yoksa lozanda böyle giyinmeyi şart mı koşmuşlardı? Anadolu’da insanlar üstlerine giyecek bir çul çuval bulamazken onlar batı taklitçiliği yaptılar.
Monşer: Amma uzattın ha artık yeter. Sonuç olarak ne söylemek istiyorsan onu söyle bak yoruldum, dinlenmem lazım.
Odgurmuş: Sizin için ve sizin içinde bulunduğunuz düşünce dünyanızı yansıtması bakımından başka tabirler kullanmak istemiyorum. Bir de bazen “Mankurt” diyebilirim ki bu tabir de size biraz uyuyor.