“Kutadgu Bilig ve Yusuf Has Hacip”
Kenan Eroğlu
Kutadgu Bilig ve Yusuf Has Hacib’i ne kadar tanıyoruz. Türk dili ve edebiyatının olduğu kadar Türk kültür tarihinin de bu en önemli eserini ve onun yazarı olan Yusuf Has Hacib’i ne kadar tanıyoruz. Bizim toplum için Kutadgu Bilig hala el sürülmemiş bir hazine gibi karşımızda durmaktadır. Bu önemli ve muazzam eser hakkında duyduğumuz üç beş kelimenin dışında ne biliyoruz. Bu büyük eserin ne zaman, nerede ve ne için yazıldığı konusunda ilgili olanlar dışında pek bir bilgiye sahip olmadığımız bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Bu yüzden milli şuur sahibi insanların bu büyük eseri ve bu büyük eserin yazarını tanımaları gerektiği Kanaat’ını taşıyorum. Bu konuda tanıtıcı yazılar yazmayı da milli şuur sahibi birisi olarak milli bir görev olarak telakki ediyorum.
Biz Türkler kendi geçmişimizi tanıdıkça hem geleceğimizi kurmada hem de kendi benliğimizi bulmada önemli bir yol kat edeceğiz. Geçmişimiz bilinmeden gelecek için önemli hamleler yapılamaz.
Bu yüzden geçmişte kalmış değerlerimiz gün yüzüne çıkartmak ve onları yeniden, yeniden hatırlamak mecburiyetindeyiz.
Bu amaçla Şakir Ülkütaşır tarafından yazılan “Kutadgu Bilig ve Yusuf Has Hacip” konulu yazıyı aşağıda aktarıyorum:
“Yusuf Has Hacib, XI. Yüzyılda yaşamış Balasagun’lu bir şairdir. Sonradan önemli mevki işgal eden bir devlet adamı olmuştur. Bununla beraber, hayatı hakkında gene de yeteri kadar bilgiye sahip değiliz. Yusuf, devrin en işlenmiş dili olan Doğu (Hakaniye) Türkçesi ile yazılan, Kutadgu Bilig (Mesut olmayı sağlayan ilim) adlı manzum eserin nazımıdır. Yusuf, bu eserini 1069 (461) yılında Balasagun’da yazmağa başlamış, 1070 (462) de Kaşgar’da ikmal etmiştir.”
“Yusuf, kitabını ikmal edince bunu, Karahanlı hükümdarı “Tabgaç Buğra Karahan Ebu Ali Hasan Han”a sunmuş, Han da bu eseri çok beğendiği için Yusuf’u takdiren “Has Hacib = Uluğ Hacib” liğe tayin etmiştir. Yusuf, böylece Karahanlıların önemli bir devlet adamı da olmuştur. Yusuf Has Hacib, İslam’dan evvelki eski Türk devlet teşkilatını, Türk içtimai hayatını, bu sahadaki gelenekleri çok iyi bilen bir devlet adamıdır. Eserinde, kendi zamanından dört asır önce gelip-geçmiş olan “Göktürk İmparatorluğu” devlet adamlarının, siyasi ve ictimai mahiyetteki hikmetlerini bile nakletmektedir. Onun, mükemmel bir İslâmî bilgiye sahip ve Acem edebiyatının inceliklerine vakıf olduğunu, eserinden de pek iyi anlamaktayız.”
“Kutadgu Bilig, şeklen de büyük ve manzum bir edebi eser olup, 6645 beyitten, yani 13290 mısradan mürekkeptir. Mesnevi tarzında Aruz ile yazılmıştır. Vezni, üç “Fa’ülün” ile “Fa’ ül” dır. Dil Doğu (Hakaniye) Türkçesi denilen çok temiz, edebi bir Türkçedir. Onu, Uygur metinlerinin yenisi sayabiliriz. Karahanlılar, İslamı kabul, daha açık bir ifadeyle Orta Asya Türkleri arasında İslamiyet taammüm ettikten sonra, bilhassa yazı-edebiyat diline Arap ve Fars sözleri de karıştı. Bu itibarla Kutadgu Bilig, İslamı kabulden (920-940), hele dini ilimlerin revaç bulmasından sonra yazılması dolayısiyle içine bazı Arapça (bilhassa dini) ve Farsça (bilhassa edebi) kelimelerin de girmesi tabii oldu. Buna rağmen Kutadgu Bilig, yine Türk dili, eski Türk ictimai hayatı için baha biçilmez bir kaynak, bir hazinedir; Türk edebiyatının dev şaheserlerinden biridir.”
“Kutadgu Bilig, ilk yazılışında Uygur harfleriyle yazılmıştır. O devirde Karahanlılar ülkesinde resmi ve halk yazışma işlerinde bu alfabe hakimdi. Fakat dil, tamamen Türkçe idi. Yusuf, Kutadgu Bilig’i on sekiz aylık sürekli bir çalışmadan sonra yazıp bitirmiştir. Bitirme tarihi eserin sonunda şöyle tesbit ediliyor:”
“Yıl altmış iki erdi tört yüz bile
Bitiyüb tüketdim bu söz olgöre”
Kitabın başka bir yerinde de bu hususta yine:
“Yıl altmış iki erdi tört yüz bile
Bu söz sözledim men tutup can süre”
“Denilmektedir.
Kutadgu Bilig, ilk Türk-İslâm eseri olduğu için Yusuf, bu arada şu mütalaaları da ilave ediyor ve: “Arapça (Tazi dili ile), Tajikçe (yani Farsça) kitaplar öküş (çok), bizim tilimizde (yani Türk dilinde) bu birinci ukuş (kitap)” diyor. Maahaza, bu arada, Türkçenin noksanlığından şikâyet ederek şöyle “kesik (eksik, noksan) takı (dahi) kördüm bu Türkçe sözin” demekten de kendini alamıyor.”
“Kutadgu Bilig, küçük-küçük seksen iki fasıldan (tab’dan) mürekkep olup, X. Yüzyılda bir İslam-Türk devleti (932-1212) olarak tarih sahasına çıkan Karahanlıların devlet teşkilatını -bu meyanda sosyal ve kültürel seviyesini- bildiren en kıymetli bir kaynaktır. Bu arada şu noktayı da kaydedelim ki, eser, aynı zamanda, İslamiyet’ten önceki eski Türk devlet teşkilatının ve kültürünün de hemen bütün geleneklerini aksettirmektedir.”
“Kutadgu Bilig’de, hükümet idaresi düsturları (yani devlet vazaifi) ile iyi bir vezirin, kumandanın, subaşının, bitikçinin (kâtibin), elçinin (yalavaçın) vb. vazifeleri, bunların haiz olması gereken vasıfları da birer birer zikredilmektedir.”
“Kutadgu Bilig’de şecaat, namuskârlık, sadakat, azsöz, kader ve kazaya rıza, cömertlik, büyüklere hürmet ve tevazu gibi insani hasletler, en önemli ahlak esaslarını, kaidelerini teşkil etmektedir. Eser, bu yönden de içtimai büyük bir değer taşır. Kitapta, zikredilen bu ahlaki düsturlar meyanında bir hükümdarın, bir beyin halka karşı olan vazifeleri, vezirlerin, muhtelif derecedeki devlet memurlarının bu sahada nasıl hareket etmeleri gerekeceği, devlet ve milleti mutazarrır edecek fenalıklardan kaçınılması gibi esaslar da yer almaktadır.”
Biz bu ve buna benzer yazılarımızla geçmişte yaşamış ve Türk milletine hizmet etmiş fakat nedendir bilinmez bu günlerde pek bilinmeyen ve pek de adları anılmayan büyüklerimizi anmak ve onları yad etmek amacı güdüyoruz. Bu yolla da onlara karşı olan vazifemizi bir nebze olsun yerine getirmenin mutluluğunu taşıyoruz.
(Not: Devam edecek)
…
M. Şakir Ülkütaşır, “Yusuf Has Hacib ve Kutadgu Bilig Üzerine Küçük Bir Araştırma, Türk Kültürü dergisi, Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü yayını, Ayyıldız matbaası, Ankara Aralık 1970, Yıl IX, Sayı: 98, S:93-94.