
BİR ÇİLELİ ADAM DAHA
‘’Her devrin mazlumu, mahkuru, mahkûmu ve mahpusu, BÜYÜK DOĞU ideolocyasının çilekeş mimarı: Necip Fazıl KISAKÜREK…
Kendi kaleminden: ‘’1943:Allah demek yasak… ilk Büyük Doğu… İlk hapis (1 gün)… 1944: Vekiller Heyeti kararıyla kapatılış, bir yüksek mektepteki hocalıktan kovuluş ve asker edilip Toroslara sürülüş… 1945: Amerikan diktacı cebrî (hürriyet)… İkinci çıkış…
1960: Elmalûm… Destanlık çapta hususiyetleriyle Davutpaşa kışlası, Balmumcu garnizonu ve oradan Toptaşı Cezaevine teslim. Sekizinci: (1 sene 6 ay)…
NETİCE: 33 yıl maddî ve manevî çile; 8 defa da hepsi 3 yıl 6 ay 20 gün hapis, 10 kere batış ve çıkış…’’
İşte Büyük Doğu ve mimarının 33 senelik çileli geçmişi. Dün kendisini hâkim kabul edenlerin gözünde, bugün mahkûm.
Ve O’nun gözünde MHP ve Türkeş; ömrü inkisarlarla dolu fikir adamının samimî ve gerçek teşhisi:
BU DA BENİM BEYANNAMEM:
Pılı-pırtı odalarının raflarında dizili, kapağı arkasına devrik ve içi boş, hattâ süprüntü dolu teneke konserve kutuları halindeki partiler arasında, bugünden itibaren MHP, nazarımda bambaşka bir mâna ve hüviyet sahibidir. Onu, Müslümanlık ve Türklüğün gerçek hakkını vermeye namzet bir topluluk olarak anıyor ve canımın içinden selâmlıyorum.
Bu beyanname, tâ Cava’daki mü’minle, Amerika’daki zenci Müslüman’a kadar bütün İslâm âlemini ihtizaza getirecek ve oluş dâvasını temellendirecek kıymette tarihî bir hadisedir. İdeal yumağımızın her lifini içinde saklayan bir tohum, İslâm âleminin Türkiye’den beklediği zuhur ve tecellinin tohumu…
Türkeş, beyannamesinde dört ana esası, bir binanın dört direği halinde vazetmektedir:
1-1960 gece baskınının sorumluları arasında değildir.
2-Posa ve kabuk kavmiyetçiliğinden uzak ve ruhî muhtevaya tâbi mânada milliyetçidir.
3-Başını dayadığı tek ruhî muhteva, yine tek kelimeyle ve bütün ölçüleriyle İSLÂM’dır
4-Son 150 yıllık taklit devremizin bütün sahtekarlıklarını tezgâhlayacak bir tarih (revizyon)una taliptir.
Ne Mebus, ne Senatör, ne Bakan, ne şu, ne bu! Allah’ın bana biçtiği manevî makam ve memuriyeti bunlardan hiç biri tercime edemez. Bu bakımdan en canhıraş ihlâs ve hasbilik kürsüsünden haykırıyorum: 40 yıllık mücadele ve yepyeni bir gençlik inşası hayatımda, bugün bu beyannameden, ve beyannamenin sahibine ve partisine taktığı şeref ve mesuliyet bazubendinden sonra artık, emin olmaya yakın bir ümit nefesi alabilirim.
150 yıldır her gün biraz daha artıcı bir hasretle kurtarıcısını bekleyen Türk Milletine ‘’beklediğin geliyor’’ müjdesini vermenin ilk ümit günü bu tarihî andır.
‘’Emin olmaya yakın Ümit’’ ışığının çaktığını gördüğüme ve bu ışığı nice defa hayal edip de karanlıklara düştüğüme göre, bundan böyle yeni inkisarlara tahammülü kalmayan yanık yüreğimi dâva yolunda en küçük istikamet hatâsına razı olmaz bir hassasiyetle bu beyannamenin halkaladığı sıcak avuçlara bırakıyor ve 40 yıllık emeğimin semeresini bu çevrenin aksiyoncu ruhundan bekliyor ve istiyorum.
İçi alev alev Müslüman, dışı pırıl pırıl Türk ve içi dışına hâkim, dışı içine köle, yeni Türk neslinin çanağı olmak ehliyeti hangi topluluktaysa ben oradayım.
Allah’ın inayeti ve Resûlünün ruhaniyeti bu yoldakilerin üzerine olsun…
TECELLİ…
Aynı yolun yolcusu iki çileli insan, aynı mahallede birbirlerini aramakla geçen 33 seneden sonra, şimdi yan yana, omuz omuza Türk milletini uyanışa davet etmede… Dün Kayseri ve Konya, yarın belki Adana, Maraş ve İstanbul’da tekrarlayacaklar çağrılarını. Gönüllerinde aynı inanç, aynı büyük umut:
‘’Yarın elbet bizim, elbet bizimdir,
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir.
ÜLKÜCÜYE KASİDE:
SEN,
Allahsızın nefret,
Vatansızın vahşet,
Namussuzun dehşet,
Yüreksizin heybet,
Başıboşun mihnet,
Devrimbazın zulmet,
Eyyamcının şirret,
İnmelinin sıklet,
Anarşistin devlet,
Komünistin illet,
sandığı ve tanıdığı sen, bütün bu menfilerin topyekûn ve müşterek düşmanı olduğuna göre, acaba nasıl bir ‘’Müspet’’ belirtmekte veya belirtme yolunda ilerlemeye davetli bulunmaktasın?…
Bunca hıyanet tipinin bir arada düşmanı olabilmen, riyazî bir katiyetle ispat eder ki, sen, sanıldığın ve tanındığın gibi olmak, böyle bir sanılma ve tanınmanın kıymetini gerçekleştirmek borcundasın!
Sanıldığın ve tanındığın gibi ol!
Allah seni düşmanlarınca sanıldığın ve tanındığın üzere yetiştirsin!..
‘’Allahsızın, vatansızın, namussuzun, yüreksizin, başıboşun, devrimbazın, inmelinin, anarşistin, komünistin gözünde ben buyum!’’
demekten üstün bir hüviyet ve hak tespiti olamaz!
(Tez)ini kötülerin (antitez)inden devşirmek nasibi ne büyük talih!…
Allaha hamdet!…
…………………………………………………….
Ülkücü Kadro Dergisi Sayı: 12 1 Haziran 1977