
SAFTER TANIK
“Devlet; milletin hukuki ve siyasi açıdan teşkilatlanması sonucu doğan, tüzel kişiliğe ve egemenliğe sahip bir varlıktır.
Devlet,basit bir ifade ile milletin en büyük siyasi teşkilatıdır.
Siyasi iktidar; devlet yönetimini ve gücünü kullanma yetkisini elinde bulunduran kişi-partiyi ifade eder. Buna siyasi otorite de denir.
Devlet; halkın, huzur-refah-mutluluğunu sağlamak zorundadır. Aksi halde halkın devlete olan güven-umudu kaybolur. Bunu sağlamayan siyasi iktidar da iktidarda kalamaz. Şeyh Edebali’nin milleti yaşat ki, devlet yaşasın; sözü de bunu doğrular özelliktedir.
Birilerinin bildiği ya da söylediği gibi, siyasi iktidarın yetki alanı keyfi sınırsız değildir. Yetki alanı; anayasa, yasalar, devletin görev-hedefi- devlet kararlarıyla sınırlıdır. Muktedirliği; liyakati, iç-dış dinamikler ve dengelere bağlıdır.
Değişim-gelişim; anayasada, bir değişikliği gerekli kılar. Anayasada sık-sık değişikliğe gitmek; sorunu çözmez, yeni beklenti ve sıkıntıları getirir. Temel ilkelerde değişikliğe gitmek ise devlet içinde başka bir millet ve devleti doğurur.
Gıdada; üretici-satıcı fiyatları arasında, anormal bir fark var. Tekelci piyasa, zincir marketlerin piyasadaki etkinliği ve sermaye gerçeği ise bunun nedenidir. Uzun sürmesi, halkı rahatsız eden bir durumdur. Bu öyle çözümlenemeyecek bir sorun değildir. Ancak; bunun için, bir devlet irade-kararlılığının ortaya konması gereklidir.
Gıdada olduğu gibi, emlak ve kira fiyatlarında da AB’nin gelişmiş ülkeleri ile yarışır hale geldik. Emlak stoğu, inşaatı devam edenler, kentsel dönüşüm çalışmaları dikkate alındığında; konut-kira fiyatları düşeceği yerde yükseliyor. Bu, anormal bir durumdur. Nedeni ise kaynağı belirsiz sıcak para girişidir. Boş lüks konutların çokluğu da bunu gösteriyor.
Devlet; halkın, konut edinme ve kira sorununu çözmek zorundadır. Zira barınma, insanın temel ihtiyaçlarından biridir. Bunun yolu ise; lüks değil, ucuz maliyetli-sabit gideri düşük sosyal konut üretmektir.
Ufak bir olayda bile; malın-hizmetin fiyatı yükseliyor, döviz kaçışı başlıyor. Bu; birilerinin söylediği gibi, ekonomiye olan güvensizlik ile değil, manipülasyon ya da operasyonla ilgilidir.
Kısaca; siyasi iktidar sermayeye hükmetmeden devlete, gıdaya hükmetmeden topluma hükmedemez. Bu iktidarın muktedirliğini ve kaderini belirleyen iki temel kuraldır.
Siyasi kutuplaşmanın nedeni karşıtlığa dayalı siyasettir. Muhalefetinbunu bir siyaset stratejisi olarak izlemesi bir fayda sağlamaz. Zira bu taraftarını konsolide ederken karşı tarafta da konsolidasyonu sağlar, artı puan kazandırmaz. Bir de devlete-millete zarar verir.
1980 sonrasında; ülkemizde, bir müteahhit-belediye-siyaset ekseni oluştu. Bu git-gide partinin değil belediyenin siyasete hükmettiği bir aşamaya geldi. Bunun nedeni emlak rantıdır. Sorunun köklü çözümü ise emlak rantının son bulmasıdır. Batı’da böyle bir şey yok. Zira bu kamunun hakkıdır deniliyor
Yasalar; basit, anlaşılır, caydırıcı olmalıdır. Bir de; yasalarda, sık-sık değişikliğe gidilmemelidir. Aksi halde; bu, yargı-adaleti tartışılır hale getirir. Bizde yargı-adaletin tartışma konusu hale gelmesinin en önemli nedeni de budur.
Bizde; din-siyaset ayrımı şeklinde tanımlanan laiklik, sekülerizm ile eş anlamda kullanılıyor. Bu da ideolojik bakış-tanımla gereksiz-anlaşılmaz bir tartışmayı getiriyor.
İdeal toplum, ideal yönetim yoksa demokrasi değil, demokrasi oyunu vardır. İnsanlar istediğini değil, önüne konulandan birini seçer. Bu en demokratik ülkede bile böyledir.
İnsanlar; basit bir olayda bile, devletin kişi-kurumunu yanında görmek ister. Bulamayınca da siyasi iktidarı suçlar. Bu halkımızın bilinçli olmasa da devlet ile hükümeti birbirine karıştırmadığını gösterir. Bir de devleti bilinçli olarak kötüleyen-küçük düşürmek isteyenler var. Bunlarbölücüler –anarşistler-Marksistlerdir. Nedeni ise hedef-ideolojik bakışı ile ilgilidir.”.
Çoğu zaman; dara düştüğümüzde,“devlet nerede, nerde bu devlet?” denir. Bazen;devleti kötüleyen, küçük düşürmek isteyene rastlıyoruz. Bu halkımızın devletten olan bekleyişi, devletle siyasi iktidarı birbirine karıştırma, devletin görev-hedefi, ideolojik bakış ile mi ilgilidir? İşte bugünkü yazım, bu konu hakkındadır.
Devletin Sözlük Anlamı
Devlet kelimesi; Arapça kökenli bir kelime, güç veya iktidarı ifade ediyor. Ayrıca büyüklük ve mutluluk için de kullanılıyor.
İlkçağlarda kullanılan “polis, civitas, imperium, statum” gibi kelimeler de devlet anlamı taşıyor.
Türk ve Çin kaynaklarından; Göktürk ve Uygurlarda, devlet yerine il kelimesinin kullanıldığı anlaşılıyor. Bu kelime; aynı zamanda, bugünkü modern devlet anlayışına da yakın bir anlamdadır.
Neden?
Eski Türklerde; halk-toprak, devleti var eden iki unsur. Üçüncü unsur ise kağanlık idi. Devlet idaresi yerine“il tutmak” kavramı kullanılmış. Yine eski Türklerde; devlet, Tanrı’nın kendilerine verdiği bir armağan idi. Zaman zaman Tanrı’ya “il veren Tanrı”şeklinde hitap etmeleri de devleti kutsal saymaları ile ilgilidir.
Devletin Ortaya Çıkışı
Devletin; ilk olarak ne zaman, nerede, nasıl ve ne şekilde ortaya çıktığı tartışmalıdır.Bununla ilgili dini-felsefi-ideolojik birçok görüş var.
İnşacı Görüş
Faşizme göre; devlet, bir toplum için olmazsa olmazdır. Yani devlet milletin varlık sebebidir. Bunun için; her şey devletle, her şey devlet için olmalıdır.
Dini Görüş
Teokratik düşünceye göre; devlet, ilahi bir kurum ve ilahi iradenin bir ürünüdür.
Aile Kuramı
Nasyonal Sosyalizme göre; devlet, tek bir ailenin büyümesinden ya da aynı kandan gelen birçok ailenin bir araya gelmesinden doğar.
Güç ve Mücadeleye Dayandıran Görüş
Anarşistlere göre; devlet, bir toplumda güçlülerin güçsüzlere zorla kabul ettirdikleri bir düzendir. Haliyle devletin olmadığı bir toplumu savunurlar.
Biyolojik Kuram
Platon’a göre; devlet, doğal-biyolojik yasalar sonucu, kendiliğinden ortaya çıkan canlı bir organizmadır.
Bunu da; “İnsan, sosyal bir varlıktır. Sosyal varlık oluşu, toplu halde yaşamaya zorlar. Toplu halde yaşaması, beraberinde işbölümünü getirir. İşbölümüne gitmesi, gelişme-zenginleşmeyi doğurur. Gelişme- zenginleşme, adalet ile iç ve dış güvenliği gerekli kılar. Bunun için bir yasakçıya ihtiyaç vardır. O da devlettir” şeklinde açıklar.
Ekonomik Gelişme ve Sınıf Çatışmasına Dayandıran Görüş
Marks’a göre; devlet, burjuva sınıfının işçi sınıfı üzerinde tahakküm kurmak ve artı değerine el koymak için kullandığı bir araçtır. Bunun için; Marksistler, dünyada sınıfsız-eşit bir toplum var oluncaya kadar devleti geçici olarak görür.
Bireyin Akıl ve İradesine Dayandıran Görüş
İbni Haldun’a göre; devlet bir ihtiyaçtan doğmuştur, bireyin akıl ve iradesinin ürünüdür.
Bunu da; “İnsanların topluluklar halinde yaşaması bir zorunluluktur. Allah; yeryüzünde halife kıldığı insanı, dünyayı bayındır hale getirmek için gönderdi. Devlet, tanrının emrettiği ve peygamberlerin yerine getirdiği bir şey değildir. Toplumsal yaşamın pratik ihtiyaçlarından doğan bir üründür. Bu; böyle olmasaydı, Peygamber gönderilmemiş olan Mecusiler gibi kavimler, devletler kurup yeryüzünü bayındır hale getiremezdi.”şeklinde açıklar.
Pozitivist Kuram
Seküler düşünceye göre; devlet, toplumun hukuksal örgütlenmesi ve temel örgütünü kurması ile doğar. Jean Bodin, Thomas Hobbes, John Locke ise bunun öncüleridir.
Klasik Devlet Tanımı
Devlet; bir toprak parçasında yaşayan halkın, düzen ve bağımsız bir yaşam için kurduğu en büyük teşkilattır.
Hegel’in Modern Devleti
Bugünün modern devlet tanımı; Alman düşünürü Hegel’in, “devlet, milletin en büyük siyasi teşkilatıdır” ifadesine dayanır.
O’na göre;devlet, milletin hukuki ve siyasi açıdan teşkilatlanması sonucu doğan tüzel kişiliğe ve egemenliğe sahip bir varlıktır. Bundan anlaşılacağı gibi devlet soyut bir kavramdır.Bunu somutlaştıraniseHükümdar, Yasama-Yürütme-Yargı Organları, Asker, Polis, Bayrak, Milli Marş, Dil, Başkent vb şeylerdir. İşte; bunlar,varlığının kanıtı olan unsurlardır.
Devletin Görev ve Hedefi
Devlet; halkın, huzur-refah-mutluluğunu sağlamak zorundadır. Aksi halde halkın devlete olan güven-umudu kaybolur. Bunu sağlamayan siyasi iktidar da iktidarda kalamaz. Şeyh Edebali’nin “milleti yaşat ki, devlet yaşasın” sözü de bunu doğrular özelliktedir.
Devlet-Hükümet-Devlet Başkanı
Devlet, toplumun en büyük tüzel kişiliğidir.
Hükümet; devletin en yüksek icra organı, devlet başkanı ise devletin en son irade merkezidir.
İktidar-Siyasiİktidar
İktidarın sözlük anlamı, bir işi yapabilme gücü-yetki-yeteneğidir. Siyasi anlamı ise; devlet yönetimini ve gücünü kullanma yetkisini elinde bulunduran kişi-partiyi ifade eder. Buna siyasi otorite de denir.
Siyasi İktidarın Yetki Alanıve Muktedirliği
Birilerinin bildiği ya da söylediği gibi, siyasi iktidarın yetki alanı keyfi- sınırsız değildir. Yetki alanı; anayasa, yasalar, devletin görev-hedefi ve devlet kararları ile sınırlıdır. Muktedirliği iseliyakati, iç-dış dinamikler ve dengelere bağlıdır.
Güçler Ayrılığı
Devlette; yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç güç vardır. Bunlar, karşılıklıdır. Ancak; biri diğerinin rakibi-dengeleyeni değil, bir organizmanın organları gibi tamamlayıcısı konumundadır. Birinin bağımsız bir varlık haline gelmesi ise devleti sıkıntıya sokar.
Anayasa
Anayasa; devletin, milli ruhunu içerir. Her ülkenin farklı anayasaya sahip olmasının nedeni de budur.
Anayasa, devletle vardır; devlet, anayasayla varlığını sürdürür.
Güçlerin kaynağı, anayasadır; doğru ve gerçek anayasa ise güçler arasında beraberliği kurabilmiş bir anayasadır.
Değişim-gelişim, anayasada bir değişikliği gerekli kılar. Anayasada sık-sık değişikliğe gitmek; sorunu çözmez, yeni beklenti-sıkıntıları getirir. Temel ilkelerinde değişikliğe gitmek ise devlet içinde başka bir milleti ve devleti doğurur.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi
Dünyada; parlamenter, yarı başkanlık ve başkanlık olmak üzere üç hükümet sistemi var. Bizdeki cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, başkanlık hükümet sisteminin bir çeşididir. Parlamenter-yarı başkanlık sisteminden farkı ise; başbakanın olmayışı, cumhurbaşkanının hem icranın başı hem de son karar merkezi olması ve önemli yetkiler ile donatılmasıdır.
Eleştirilerin neden odağında?
Parlamenter hükümet sistemini savunanlar; cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ülkeyi otoriter yönetime sürüklediğini, devletin işleyişinde bir sıkıntıya yol açtığını söylüyor. Bir de;bunu,her türlü olayın kaynağı olarak görenler var.
Sistemin artı-eksisi nedir?
Sistem, karar alma-icrada bir suratı getiriyor. Cumhurbaşkanına aşırı yük getirmesi ve kontrolün azalması, hata yapma ihtimalini artırıyor. Bir de; kişiden kişiye değişmekle birlikte bakanlar-bürokratların, risk alma çekincesinden kaynaklı insiyatif kullanmasını engelliyor. Bu da; tedbir, gecikme-aksama gibi sorunları doğuyor.
Eksileri dikkatealındığında;yarı başkanlık sistemine geçmenin daha doğru olacağını düşünüyorum. Siyasi iktidar, gelecekte böyle bir karar alırsa da şaşırmam.
Sistemiher olayın nedeni olarak görmek, çözüm olarak parlamenter hükümet sistemine geçişi ileri sürmek ise abartılı bir ifadedir. Zira her olayın farklı bir nedeni vardır.
Halkın gündeminde olan nedir?
Fahiş gıda-kira fiyatları; halkın sürekli gündeminde olan, halkı rahatsız -mutsuz kılan olaylardır.Siyasi iktidar buna mutlaka bir çözüm bulmak zorundadır.
Fahiş Gıda ve Kira Fiyatları
Gıda fiyatlarındaki anormal artış;bankaların 2021’deki kur yarışında, zincir marketlerin bu yarışa katılması ile başladı. Neden olarak da kur artışı ileri sürüldü.Anlı şanlı ekonomistler;krizin düşük faiz, diğer bir ifade ile heterodoks ekonomik uygulamadan kaynaklandığını söyledi.
23 Seçimleri sonrasında; yüksek faiz,tabiri caizseOrtodoks ekonomikpolitikalara geçildi. Kurda önemli bir artış olmadı. Ancak bollukta bile gıda fiyatları artışını sürdürdü, üretici ile satıcı arasındaki fiyat farkı ise dikkati çekti.
Bunun; tekelci piyasa, zincir marketlerin piyasadaki etkinliği, sermaye gerçeği gibi birçok nedeni var. Ancak bunun böyle devam etmesi halkı rahatsız eden bir durum. Bu durum; “hükümet bunuçözemiyor mu, yoksa çözmek mi istemiyor?” gibi bir soruyu akla getiriyor. Bence bu çözülemeyecek bir sorun değildir. Ancak; bunun için, bir devlet irade- kararlığının ortaya konması gereklidir.
Gıdada olduğu gibi, emlak ve kira fiyatlarında da AB’nin gelişmiş ülkeleri ile yarışır hale geldik. Kira bedeli, mal sahibinin insafına bırakılmış. Bu; başta turizm olmak üzere hizmetler sektörüne darbe vuruyor, kiracıyı canından bezdiriyor.
Emlak stoğu, inşaatı devam edenler, kentsel dönüşüm çalışmaları dikkate alındığında; konut-kira fiyatları, düşeceği yerde yükseliyor. Bu, anormal bir durumdur. Nedeni isekaynağı belirsiz sıcak paranın girişidir. Boş lüks konutların çokluğu da bunu gösteriyor.
Devlet; halkın, konut edinme ve kira sorununu çözmek zorundadır. Zira barınma, insanın temel ihtiyaçlarından biridir. Bunun yolu ise; lüks değil, ucuz maliyetli-sabit gideri düşük sosyal konut üretmektir.
Manipülasyon
Ufak bir olayda bile; malın-hizmetin fiyatı yükseliyor, döviz kaçışı başlıyor. Bu; birilerinin söylediği gibi, ekonomiye olan güvensizlik ile değil, manipülasyon ya da operasyonla ilgilidir. Akıl-mantık da bunu gösteriyor. Tedbir ve müdahaledeki gecikmeden ise hükümet kadar bürokratlar da sorumludur.
Bürokratik bir sorun mu var?
Bürokratlar, devletin çıkar ve ihtiyacını en iyi bilen kişilerdir. İşlerin yürütülmesinde; devletin hafızası, ana direğidir.
Sorunu ilk fark eden, tedbir alması ve müdahale etmesi gereken kişi-kişilerdir. Olaylar, ihmal-müdahalede bir gecikmeyi gösteriyor. Bu da bürokratik bir sorunun varlığını ifade eder.Ancak; hükümet, devletin işleyişini etkin-verimli kılmak, ihmal-gecikme-aksamaya neden olan ilgili kişi-kişiler kurum-kurumlardan hesap sormak zorundadır.
Kısaca; siyasi iktidar sermayeye hükmetmeden devlete, gıdaya hükmetmeden topluma hükmedemez. Bu;iktidarın, muktedirliğini ve kaderini belirleyen iki temel kuraldır.
Öne Çıkan Olaylar ve Tartışmalar
Siyasi Kutuplaşma
Siyasi kutuplaşmanın nedeni, karşıtlığa dayalı siyasettir. Muhalefetin bunubir siyaset stratejisi olarak izlemesi bir fayda sağlamaz. Zira bu taraftarını konsolide ederken, karşı tarafta da konsolidasyonu sağlar, artı puan kazandırmaz. Bir de devlete ve millete zarar verir. Çözümü ise her iki tarafın, uzlaşmacı bir tutum-davranış sergilemesidir.
Yolsuzluk
Yolsuzluk; bizde olduğu gibi, dünyanın da önemli bir sorunu. Bunu farklılık gösterse de her ülkede görüyoruz. Ahlaki yozlaşma ise bunun en başta gelen nedenidir.
CHP’li belediyelere yönelik yolsuzluk operasyonu, bu konuda en öne çıkan soruşturma oldu. Bunu; bir taraf siyasi olarak değerlendirir iken, diğer taraf adli bir durum olarak değerlendiriyor. Benim yolsuzluk var ya da yok demem haddi aşmak olur. Zira bu yargının işi, ancak bir şey de söylemem doğru olur.
1980 sonrasında; ülkemizde bir müteahhit-belediye-siyaset ekseni oluştu. Bu; git-gide partinin değil, belediyenin siyasete hükmettiği bir aşamaya geldi. Bunun nedeni emlak rantıdır. Sorunun köklü çözümü ise emlak rantının ortadan kalkmasıdır.
Öyle ki Almanya-Fransa gibi Batı ülkelerinde, “emlak rantı” diye bir şey yok. Yeni yerleşime açılan alanlar kamulaştırılıyor. Zira bu kamu hakkı olarak kabul ediliyor. En liberal ABD’de ise artan oranda yüksek vergilendirmeye tabi.
Dolandırıcılar, Haraç-Uyuşturucu Çeteleri
Her ne kadar güvenlik kuvvetlerimizin ciddi bir mücadelesi var ise de halkımızı huzursuz eden olaylardan biri ise dolandırıcılar, haraç-uyuşturucu çeteleridir. Olaylar-güvenlik operasyonları,bunun önemli bir boyuta geldiğini gösteriyor.
Bu; küresel sistemin hastalıklarından biri, dünyanın da önemli bir baş belasıdır.Olaylar-operasyonlar; bunların, kontrolsüz ülkeleri mesken tuttuğu-dijital sistemden istifade ettiğini, küreselleştiğini gösteriyor.Bu da mücadelede yeniden bir yapılanmayı, tüm kurum ve araçlardan istifade etmeyi gerekli kılıyor.
Yargının Siyasallaşması Tartışması
Yargı; idari açıdan yürütmeye bağlı olsa da, bağımsız bir işleyiş-kararmekanizmasına sahiptir.
Her ülkede; siyasi iktidarın, yargı üzerinde öyleya da böyle bir etkisi vardır. Ancak; hâkimler, kanun adamıdır. Yasa-delile göre karar verir.
Yasalar; basit, anlaşılır,caydırıcı olmalıdır. Bir de; yasalarda, sık-sık değişikliğe gidilmemelidir. Aksi halde; bu, yargı ve adaleti tartışılır hale getirir. Yargı-adaletin tartışma konusu hale gelmesinin en önemli nedeni de budur.
Siyasi İktidarın Meşruiyeti
Bazıları, “siyasi iktidar meşru değildir” diyor. Bu; ideolojik bakışı göre bir anlam ifade etse bile, siyasi realiteye aykırıdır. Zira demokraside siyasi iktidarı belirleyen seçimler ve millet iradesidir. Buna rağmen “siyasi iktidar meşru değildir” demek, millet iradesini reddetmektir.
Sekülerizm-Laiklik Tartışması
Sekülerizmin; dinsizlikten, din ve dünya işlerinin birbirinden ayrılmasına kadar birçok tanımı var. Bu; idealistler ile materyalistlerin, “din ve devleti” farklı tanımlamaları ile ilgilidir.
Bizde; “din-siyaset ayrımı” şeklinde tanımlanan laiklik, sekülerizm ile eş anlamda kullanılıyor. Bu da ideolojik bakış-tanımla gereksiz ve anlaşılmaz bir tartışmayı getiriyor.
Demokrasi Tartışması
Cumhuriyet, halka dayalı bir yönetim olmasına karşılık, demokrasi halka dayalı bir yönetim şeklidir.
“Halkın yönetime katılımı nasıl olacak?”, “Kararlar nasıl alınacak?”, ”Bunun ekonomik-sosyal-kültürel kriterleri ne olacak?” vb sorular, farklı demokrasi türlerini getirirken, düşünür ve ideologların bugün bile tartışılan demokrasi tanımlarını getirdi.
Günümüzde; yönetim şekli ne olursa olsun, her yönetim en demokratın kendisi olduğunu söylüyor. Oysaki bir ülkede tam demokratik yönetimin olması için ideal toplum ve ideal yönetiminolması gerekir.
İdeal toplum; eğitimli, bilinçli, erdemli, medeni, örgütlü bir toplumdur. İdeal yönetim ise; liyakatli-erdemli yöneticilerden oluşan, başkalarının düşünce-hak-hukukuna saygı duyan, halkınhuzur-refah ve mutluluğunu görev-hedef edinen adil bir yönetimdir.
Kısaca; ideal toplum, ideal yönetim yoksa demokrasi değil, demokrasi oyunu vardır. İnsanlar istediğini değil, önüne konulandan birini seçer. Bu en demokratik ülkede bile böyledir.
Halkın Devlete ve Hükümete Bakışı
İnsanlar basit bir olayda bile devletin kişi-kurumunu yanında görmek ister. Bulamayınca da siyasi iktidarı suçlar. Bu halkımızın bilinçli olmasa da devlet ile hükümeti birbirine karıştırmadığını gösterir. Bir de devleti bilinçli olarak kötüleyen, küçük düşürmek isteyenler var. Bunlar; bölücüler, anarşistler ve Marksistlerdir. Nedeni ise hedef ve ideolojisi ile ilgilidir.

