AKP’nin Türkçesi
AKP, iktidara geldikten bu yana Türkçenin kurallarına uygun davranmamakta, güzel Türkçemizi hiçe sayan bir dil kullanmaktadır. İlk kural tanımazlık, girdiği ilk genel seçimlerde başlamıştır: Seçim otobüsleri üzerine yazdıkları şu cümle, Türkçede bileşik yazılmaması gereken bir sözcüğün birleşik yazılması ile gerçekleşmiştir: “HERŞEY TÜRKİYE İÇİN”. Sonraki genel seçim dönemlerinde de “HERŞEY” sözcüğünün bitişik yazılması yanlışı sürdü.
Bir sözcüğün yanlış yazılması o kadar da önemli değil diye düşünebiliriz. Ancak ya bu durum başka yanlışların ilk adımı olacak ise dilimizin kurallarına karşı saygı beklemek hakkımız olur. Nitekim adını kurallara aykırı yazan bir öğretim üyesinin Parti’ye akıl hocalığı yaptığı ortaya çıktı. Bu kişi Mümtazer Türköne’ydi ve adını hep “Mümtaz’er” biçiminde yazıyordu. Ve Milli Eğitim Bakanlığı’nda Türk Kültürünü gece gündüz törpüleme çalışmalarını yürüten bakanı göklere çıkaran yazılar yazmaya başlamıştı. Demek ki akıl hocasının kural tanımazlığı doğrudan Parti’ye yansıyordu.
AKP, Türkçeye ya da dile dikkat etmemeyi sözcük seçiminde de sergiledi. Başbakan, kendisine dert anlatmaya çalışan seçmenine, “Ananı da al, git!” deyince durum netlik kazandı. Arkasından “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir.” cümlesi sözcük seçiminde özene aldırış edilmediğini ortaya koydu. Hele “şehit” yerine “kelle” denilmesi özensizliği zirveye taşıdı. Sözcük seçiminde AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik hakaret taşıyan ifadeler kullanarak hem partisine, hem edebiyat hocalığına, hem siyasi nezakete zarar vermeye başladı. En çirkin ifadeyi de Sayın MHP Genel Başkanı’na karşı kullandı. 17 Mayıs akşamı TV’lere yaptığı açıklamada “Bahçeli Zıvanadan çıktı.” deyiverdi. Bu nasıl bir hitap? Anlamı nedir? Ayıp olur mu, olmaz mı? Bunları hesap etmedi. Nasıl olsa millet bizi beğeniyor, yanlış da yapsak seçiyor; öyleyse ölçüsüz de konuşabilirim düşüncesi Çelik’in üslubunu belirliyor.
Sanırım Çelik, “zıvana”yı AKP çizgisi sanıyor. Bahçeli’nin AKP politikalarını eleştirmesi Çelik’i öfkelendirmiş. Çünkü “zıvanadan çıkmak” deyimine Türkçe Sözlük’ün 2235. sayfasında şu anlam veriliyor: “Aklını yitirmek, çılgın gibi davranmak.” Şimdi Çelik’in hareket noktası anlaşılıyor. Herkesin AKP politikalarına uyması gerek. Uymayanın aklını yitirmiş olması gerekir. Bu mantıkla Bahçeli’ye deli diyor. Hatta bu mantıktır ki AKP politikalarını halka anlatmakla görevlendirdikleri kişilere ısrarla akil adam diyorlar. Yani akil demek AKP’li demektir. Başka türlü söylersek AKP’li olmayan akıllı da değildir. Sayın Çelik böyle düşünmeseydi milyonlarca taraftarı olan bir siyasal ve yasal kurumun başındaki kişiye deli anlamına gelen ifade kullanmazdı.
AKP’nin Türkçe konusunda umursamazlığı sesletimde de başını almış gidiyor. Özellikle “AKİL” sözcüğü hep k(e) diye seslendiriliyor. Halbuki bu alıntı sözcük “A-KA-LE” kökünden türemiştir. Dolaysıyla akıl kef’le değil kaf’la yazılır, sesletilir. Öyleyse k(a) diye sesletilmelidir. Şu sözcüğü doğru seslendiren bir AKP’li gördünüz mü? Başka yanlış seslendirdiğimiz sözcüklere bakarak bunun sakıncasız gösterilmesi imkânsızdır. Çünkü akil’in anlamı farklıdır; “YİYİCİ” anlamına gelir. K(a) ile okunursa “AKILLI” anlamı taşır. AKP’de Türkçe bakış açısı olmadığı için akilin Türkçesi var mı, yok mu diye araştırılmamıştır da. Eğer araştırılsayda deve dişi gibi, nurtopu gibi Türkçesi varken böyle tuhaflıklarla uğraşmazdık. Akilin tam karşılığı BİLGEdir.
AKP’nin kısaltmalar konusunda da tutarsız hareket ettiği görülüyor. Bu tutarsızlık önce Parti’nin adında -eskilerin garabet dedikleri- bir biçimde ortaya çıkmıştır. Partinin kısaltması için AKP denilmesi gerekirken pat diye ortaya AK PARTİ çıkmıştır. Ak bölümü kısaltma mı, anlamlı bir sözcük mü -beyaz- belli değildir. Öte yandan “Partisi” biçimi ortadan kalkarak partiye dönüşmüştür. Kural tanımazlık partinin adından ta başta başlamıştır. O yüzden kurallara bağlı olanlar AKP, sallapatı davrananlar Ak Parti demektedir. Parti’nin Genel Başkanı, özellikle iki parti adını da yanlış seslendirmektedir: MHP’yi Mehape, CHP’yi Cehape. Bir Allahın kulu çıkıp da doğrusunu söylememiş ya da söyleyememiş demek ki. Belki de çevresindekiler çekiniyorlar, uyarmaya korkuyorlar. Yanlışlarını da benimsiyorlar böylece. Basından da yürekli kalem çıkmıyor. Böylece kara düzen gidiyor.
Ülkeyi yöneten partinin Türkçede kural tanımazlığının son örnekleri de tamlama yolu ile konulan adlarda ortaya çıkmıştır. Türkçeye asla saygı göstermeyen bir Parti’nin koyduğu isimlere bakın: Garaj İstanbul, Kanal İstanbul, Borsa İstanbul… Türkçede tamlamalarda önemli sözcük sonra söylenir. Bunun nedeni dilimizde önemli öğeye sonra yer vermemizdir. Türkçenin gerçeğe bağlı bir dil olmasından kaynaklanır bu kural. Halbuki örneklerde önemli sözcükler önce söylenerek dilimizle adeta alay edilmektedir.
AKP’nin Genel Başkanı kavramlara da dikkat etmemektedir. Ben nasıl söylersem doğrusu odur sanmaktadır. Son günlerde “Millî içkimiz ayrandır.” cümlesini büyük bir güvenle ortaya atmıştır. Halbuki ayran bir içki değil bir içecektir. Nitekim Türkçe Sözlükte “İÇECEK” maddesinin karşısında ” İçilen her şey, meşrubat” ( S.929 ) yazmaktadır. “İÇKİ” ise “İçinde alkol bulunan içecek.” ( S. 932) olarak açıklanmıştır. Yani şarap gibi. Biri helal içecek, biri haram içecektir dinî açıdan. Kavramları karıştırma iki olumsuz sonuç doğuracaktır: Biri ” içecek” ile “içki” nin birbirine karışması, dolaysıyla dilin oluşturduğu iki kavramdan birinin ortadan kalkması ve dilin yoksullaşmasıdır. Diğeri ise helal ile haramın birbirine karıştırılmasıdır ki dinen caiz değildir.
AKP’nin Türkçeyi iyi kullanamadığı “YÜKSEK HIZLI TREN” saçmalığında da kendini gösterir. Bu sözcük öbeğinda “yüksek” sözcüğüne gerek yoktur; çünkü -lı eki, sonuna eklendiği adlara iki anlamdan birini katar: Olan, bulunan; çokça olan, çokça bulunan. Hızlı Tren de hızı çok olan tren anlamına gelir. Tıpkı tuzlu yemekte olduğu gibi.
Cumhurbaşkanı 17 Mayıs’ta Kayseri’de üniversiteleri değerlendirirken üniversitelerin lise üstü okul olmadığını vurgulamıştı. Söylediklerinde içten ise üniversitelerde üretilen bilgi ve değerlerden yararlanılmasını da sağlamayı kendine iş edinmelidir. İçinden çıktığı Parti’nin kural tanımazlığına karşı gerekli uyarılarda bulunmalıdır.
Türkçenin kurallarına saygı bilime saygıdır. Türkçenin kurallarına saygısızlık da bilime saygısızlıktır. Bilime saygı duyulmayan bir ortamda bilim ilerliyemez. Yanlış uygulamalar doğruların yerine geçerse “Hak geldi, batıl zail oldu.” ilkesi tersine döner. AKP, süratle kendine çekidüzen vermelidir. Türkçeye saygısızlık Türk Kültürüne saygısızlıktır. Türk kültürüne saygısızlık da Türk milletine saygısızlıktır. Gelecek kuşaklar bu tutarsızlıkları ve bunları uygulayanları affetmeyecektir.