Bir Öngörü Bir Öneri!..
Şükrü Alnıaçık
Soğuk savaş sonrası tek kutuplu “global tanzim çağı“nı yaşıyoruz. Demokrasi, tanzimcinin elindeki havuç, zayıf kültürlü kitleler tavşan… Tarihi derinliği olanlar ayakta kalacak, karaktersizler bir mendil gibi kullanılıp sokağa atılacak.
Demokrasi oyununda sandığa dönük kullanışlı algı oluşturmak herkes için son derecede önemli…
Bu yönde operasyonel bir medya gücüne sahip olmadan iktidar olmak ve iktidarda kalmak son derecede zor. AKP bunun farkında ve çeşitli operasyonlarla bir medya gücü oluşturdu. Ancak yandaşlarının entellektüel birikimi,tanzimciyi anlamaya ve gençliği kuşatmaya yetmiyor.
Darbeler, artık tanklara değil, bisikletle gezen veya yürüyen insanlara yaptırılıyor. Göz önünde polis panzeri tarafından ezilen bir tekerlekli sandalye, parlamento binasını ezen bir tanktan daha güçlü!..
Wall Street’te patlayan bir mantar tabancası, pasifiğin derinliklerinde patlayan bir atom bombasından daha büyük bir politik etkiye sahip.
Gezi isyanından 10 gün önce “Sifon Çekiliyor mu?” başlığını atıp, tamamen olay analizi üzerinden, ciddi bir “öngörü“yle kalemimizin güvenilirliğini riske ederken, Erdoğan, Amerika’da silikon vadisinde Google’ın arkasını dolanıyor, medya manşetleri pembe tablolar sunuyor, mesela bir soytarı “Barış sürecine desteğin % 110 olduğunu,” söylüyordu.
8 gün sonra “OccupyTurkey” patladı. CHP, BDP, İP ve ÖDP, neden kapı gıcırtısına oynayan dansözler gibi bu ne idüğü belirsiz harekete eklemlendiler? Neydi peki Occupy? Dünkü yazımızda anlattık. Amerika satın alıyor, Soros bu sefer sağ gösterip sol vuruyordu. Siz hiç Divan otelinden yönetilen devrim gördünüz mü? Solcu Devrimci, “Sağ yumruklu” Occupy posteri elinde konuşuyor: “Helal olsun Ali KOÇ’a Divan Oteli çalışanları hiç kimseyi polise vermedi!..”
Hangi partinin gündeminde varmış Occupy? Aylardır patronlara tekmil verir gibi yürütülen hangi İngilizce yazışmayı takip etmişler? Ne için bu ihtiyatsız topa girmeler?
Baş belası AKP’den kurtulmak için…
Peki 3-0 yenik oynayan ve skora göre küme düşecek olan takımın oyuncuları neden her topa “çift taban” girmiyorlar?
Siz hiç bir cerrahın “hasta acıdan kıvranıyor” diye ameliyata steril eldivensiz, narkozsuz, maskesiz girdiğini gördünüz mü?
Hangi şoför, deposuna, yağına suyuna bakmadan uzun yola çıkıyor?
Hangi Avukat, dava dosyasını incelemeden davaya giriyor ve hangi büyükelçi bir ülkenin kültürünü incelemeden o ülkeye gidiyor?
Repertuvarına çalışmadan sahneye çıkan bir pavyon şarkıcısı dahi gördünüz mü?
Bugün temizlik işçileri bile hava raporuna bakarak; aletini edevatını, günlük çalışma planını ona göre hazırlıyor.
Hangi ciğerparemiz bu kadar plansız iş yapıyor da MHP’den dün başlayan bir hadiseye bugün bütün vücuduyla girmesini bekliyor? Hem de medyada anarşist ruhlu yalan haberler kol gezerken?
Biz memleketin ıslık çalınca gelen siyaset hammalı mıyız?
Bazılarımızı fena halde yaralayan “yabancıya, ünlüye itibar hastalığı“nın farkındayım. Halbuki bir Ülkücü önce “Ocaklı“ya itibar etmelidir. İçimizde hala bazı odundan bozma “kibarcık“ları adam zannedip okuyanlar var. Profesyonel yazarları dava adamı, meccani dava yazarlarını paranın adamı zannedenler olduğu gibi…
Ben buna itiraz ediyorum daima da edeceğim. Ülkücü, artık partisine ve ocağına söylenmeyi bırakıp saf tutmalı, kendisine güvenmeli davasına hizmet etmelidir. Kimse 40 yıldır Türkiye’yi aşkla sevmiyor. Biz artık Anadolu’nun yaşmağındaki dantelin bütün ilmeklerini ezbere biliyoruz.
Borsacılar 8 dakika ileriyi görene milyon dolar veriyorlar. Biz 8 gün önceden Taksim’deki sifon gürültüsünü duyuyoruz ama arkadaşlarımız hala Aydın Doğan’a para, bize akıl veriyorlar. Akıl bence paradan değerlidir. Sağolsunlar, var olsunlar.
Erdoğan’ın gidiş zamanının geldiğini anlatan 20 Mayıs tarihli “Sifon Çekiliyor mu?” başlıklı yazımda, bölgeyle ilgili 10 maddelik bir mantık zinciri oluşturmuş ve sonunu şöyle bağlamıştım:
“Keşke bir Türk başbakanı bütün bunları yaşamasa ve memlekete de yaşatmasaydı. Lakin İsrail’in gecikmeli Mavi Marmara özürü, AKP destekli NATO üyeliği, İmralı süreci ve Suriye krizi birlikte değerlendirildiğinde ortaya bir gerçek çıkıyor. Galiba artık dönülmez akşamın ufkundayız ve son fasıla giriliyor… Galiba artık “sifon” çekiliyor.”
Ondan sonrası için bir önerim olmamıştı; ancak MHP’nin Gezi hadisesindeki isabetli tutumuyla birlikte ümidim arttı ve artık mantıklı bir “öneri“de bulunabilirim:
Anarşistleri marjinal grupları sevmeyen bütün Atatürkçü, vatansever CHP’liler ile PKK’yı, mezhepçiliği, yabancılara toprak satışını, verilen petrol imtiyazlarını reddeden bütün onurlu AKP seçmenleri ve kenarda kıyıda hala ideallerinin hayaliyle yaşayan bütün Türk Milliyetçileri, 2014, 2015 seçimlerinde oylarını bir kez MHP’ye versinler.
AKP’nin pili bitmiştir. CHP’nin böyle bir şansı yoktur. Diğer partiler zaten kariyeristlerin ego tatmin merkezleridir.
Madem ki MHP’yi
a) CHP’liler her daim yanlarında görmek isteyecek kadar çok seviyorlar,
b) AKP’liler Üç Hilalli bayrağı Tayyib’in gözüne sokacak kadar çok beğeniyorlar.
c) Madem ki bütün Atatürkçü gençler, turuncu Türkiye değil, “Atatürk Türkiyesi” istiyorlar…
O zaman hiç durmasınlar, mahalli seçimlerde gönül rahatlığıyla mührü Üç Hilalin altına vursunlar…
Kendisi MHP’ye bir oyu çok görenlerin 44 yıllık şehitler armağanı MHP’yi kendi ayağına beklemesine de Ülkücüler asla seyirci kalmasınlar.