Türkiye’nin “Siyasi Hayat Hikâyesi” ve MHP
Şükrü Alnıaçık
Dünyanın en bağımsız Milliyetçi hareketi olan MHP’ye “vagonluk” isnad veya tavsiye edecek kadar gözünü kavga hırsı bürümüş olanlara bir kısa “hayat hikayesi” anlatmak farz olmuştur.
– Atatürk, “Türk Milletini muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarabilmek için” 1909’da başlayan “çok partili siyasi hayat“a 1923’ten 1946’ya kadar ara vermek zorunda kalmıştı.
Bu tek partili yıllar, Türkiye’de “İnkılap” dönemidir. 1938’e kadar siyasetteki tek canlı damar, “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk” damarıdır. Ancak 1936’da daha Atatürk hayattayken Recep Peker’i İtalya’ya gönderen İnönü’deki “Faşistleşme eğilimi” yüzünden bu damar parçalanmaya başlamıştı.
-1936’da Recep Peker’in hazırladığı, Başvekil İsmet İnönü tarafından da imzalanrak Atatürk’e sunulan “TBMM’nin üzerinde bir Faşist Konsey kurulmasını öngören rapor,” Cumhurbaşkanı Atatürk tarafından sert bir dille reddedilmişti . Atatürk, “Başvekil hazretleri anlaşılan yorgunluktan, önüne gelen raporları okumadan imzalıyor” sözleriyle, gelecekteki “derin” tehlikeleri işaret ediyordu.
Atatürk’ün “erken” ölümünden sonra İnönü’deki bu her ölümlüde olabilecek Nazi-Faşist eğilimi, II. Dünya Savaşını “liberallerle komünistlerin” kazanması nedeniyle Türkiye Tarihini derinden etkilemiştir.
Konunun Taksim’le bir alakası var mı hocam? Diyenler, Taksim’in hemen altındaki “İnönü Stadı“nın adının nereden geldiğini ve Taksim Gezi Parkının hikayesini bizahmet araştırsınlar.
– Savaştan sonra Yedi muhalif Milletvekili, CHP hükümetine güvenoyu vermeyince Demokrat batının gözünü de boyamak isteyen Milli Şef, “zayıf bir muhalefet partisi fena olmaz” diye düşündü.
– 7 Ocak 1946’da, muhaliflerden Dördünün başını çeken Celâl Bayar genel başkanlığında Demokrat Parti kuruldu.
– Sonra meşhur “sopalı seçimler” yapıldı. Oylar jandarma gözetiminde açık verilirken, sayım, “parti devleti” gözetiminde kapalı yapılmıştı. Dolayısıyla CHP, 1946 Seçimleri’ni ben diyeyim %70, siz deyin % 85 çoğunlukla kazandı.
– İlk Yedi muhalifin arasında “iki de delikanlı” vardı. Yusuf Hikmet Bayur ve Şehit Bakanımız Gün Sazak’ın babası Emin Sazak… 20 Temmuz 1948’de DP’den ayrıldılar. Başlarına Mareşal Fevzi Çakmak’ı yanlarına da Osman Bölükbaşı’nı alarak “Millet Partisi“ni kurdular.
– Böylece Kurtuluş Savaşı’nı yapan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, üçe ayrılmış oldu.
1-CHP, 1938 “Mussolini ruhu“yla İnönü’ye kalmıştı.
2- DP, “46 ruhuyla” Celal Bayar’daydı.
3- MP’nin başında ise “Kuva’y-ı Milliye Ruhu“nun temsilcisi Yusuf Hikmet Bayur vardı.
– Millet Partisinin sembol ismi Mareşal Fevzi Çakmak’tı. 1924’te “Askerler ya meclise ya kışlaya” komutuyla asli görevine dönmüştü. Fakat İsmet Paşa’yla ilgili derin kaygılar, 22 yıl sonra O’nu tekrar siyasete döndürmüştü. 46’da Demokrat Parti Milletvekili olduktan sonra Sorbonne mezunu, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, Tarihçi Yusuf Hikmet Bayur’la birlikte “Millet Partisi“ni kurdu.
-Mareşal’ın vefatından bir süre sonra 1954’te Millet Partisi Laikliğe aykırılık iddiasıyla kapatıldı. On gün sonra Osman Bölükbaşı, aynı omurga üzerinde Cumhuriyetçi Millet Partisini kurdu. Bu parti 1958’de Köylü Partisiyle birleşerek CKMP oldu.
– 1965’te Alparslan Türkeş, Ahmet Er, Muzaffer Özdağ, Dündar Taşer gibi 27 Mayısçılara karşı kader birliği ettiği dava arkadaşlarıyla birlikte “Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi“nde siyasete başladı ve aynı yıl partinin genel başkanı oldu.
– CKMP, 1969 Kongresinde Milliyetçi Hareket Partisi adını aldı.
Günümüzde 1923 Ruhunun devamı olduğunu, Cumhuriyet değerlerinin sahibi olduğunu iddia ederek siyaset sahnesinde yer alan siyasi partilerin tarihi yolculuğu incelendiğinde:
1- İnönü CHP’si, 1969’da Ortanın Solu’na, 70’lerde Sosyalist Enternasyonale kayarak son zamanlarda da turuncu devrimin Demokratik Türkiyesi oyununa gelerek Atatrük CHP’si olmaktan çıkmıştır.
2- Bayar-Menderes DP’sinin AP döneminde de devam eden popülist, ilkesiz oy avcılığı nedeniyle çeşitli cemaatlerle uzlaşarak 1923 ruhundan hızla uzaklaşmıştır. “46 ruhu” en son AKP’nin dilindedir.
3- “Kuva’y-ı MilliyeRuhu” diyebileceğimiz Millet Partisi çizgisi ise Mareşal’ın dürüstlüğünden, Bölükbaşı’nın sert muhalefetinden, Alparslan Türkeş’in yiğitliğinden taviz vermeden büyümeye, gelişmeye devam etmiştir. Bu ruhun ve kırılamayan ana damarın bugünkü karşılığı MHP’dir.
-Milliyetçi Hareket Partisi, “Jakoben Laikar” Cumhuriyetçilerde ve “Küçük Amerikacı” Liberallerde artık mevcut olmayan “milli ana damar“ın temsilcisidir.
MHP’nin ne birine ne ötekine benzemeyen, zaman zaman ikisiyle de örtüşebilen, bazen ikisiyle de çatışabilen “kendine özgü” bir siyaset izlemesi, sağlam omurgasından ve fikir damarlarında dolaşan asil kandan gelmektedir.
Eğer burası Afganistan Somali filan değilse İktidar yolu, kara gömlekli haramilikten değil, milletin sandığa tevdi ettiği helal oylardan geçiyor.
Kimsenin şüphesi olmasın ki; MHP yönetimi, hem “Türkiye’nin siyasi hayat hikayesi“ni hem demokrasinin değerini hem de MHP’nin özgül ağırlığını “herkesten fazla” biliyor.