GÖRMEDİM, DUYMADIM, BİLMİYORUM
Babür Hüseyin ÖZBEK
Çankaya’da bir tarikat mensubu var. Görünen o ki, eğer şimdiki giderse diğer bir tarikat mensubu RTE gelecek. Şu anda Türkiye ekranında görünen ve yakın gelecekte gerçekleşmesi muhtemel netice de bu. Koro sanki aynı kalıp ve ölçülerde aynı şeyi söylüyor, aynı şeyleri beraber yapıyorlar. İkisi de Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) bölgedeki Amerikan menfaatlerini kollayıp gözetmedeki has elemanları. Biz istiyoruz ki Türk çıkarlarını korusun, gözetsin ve o yönde yüreklere su serpsin. Ama nasıl?
Kişiyi nasıl değerlendirirsiniz, ölçüleriniz, değerlendirme normlarınız nedir derseniz; tam sağlıklı olmamakla beraber (kerhen yapmıyorsa) önce geçmişini, sonra bir konuşmasını veya yazıyorsa birkaç yazısını okuyup, süzgeçten geçirmek yeter. Mesela Abdullah Öcalan, mesela Bülent Arınç, mesela Sırrı Süreyya Önder…BOP’un yan ürünleri. Türkiye’de yaşayan, konuşan, yazan ve fakat Türk menfaatlerini bilmeyen, tanımayan kişiler.
***
Uzun yıllar ülkeyi yönetmiş, sonra muhalefet olmuş; köklü değerleri temsil ettiğini söyleyen bir partinin sözcüleri, paralelindeki yazar-çizerler 1970-80’lere kadar kullanılan kelimelerle donatılmış cümleleri artık kurmuyorlar. Yurtseverler, vatanseverler diyorlar. Güzel de yeterli ve doyurucu değil. Türk milliyetçisi, Türk milliyetçileri…gibi özlü, can alıcı sözcükler belli ki onları rahatsız ediyor. “Ne mutlu Türk’üm diyene.” demeyi hemen hemen lügatlarından, dağarcıklarından atmış gibiler.
Ana muhalefet, durması gereken yerde değil. Etkili, seçim döneminde kitleleri arkasında sürükleyecek, RTE iktidarını sandığa gömecek bir çıkış yapması bu gidişle, böyle devam ederse zor. Atatürk’ün partisinde Sezgin Tanrıkulu, Hüseyin Aygün…gibi PKK’ya yakın durma gayreti içindeki zatların ne işi var?
“Altı ok” un ilkelerine ters bile gelse Güneydoğu’daki Kürt rey potansiyeli için belki anlamak mümkün, fakat bu zatları güzel İzmir’e, canım Ege’ye nasıl anlatacaksınız? Bu gidişle, böyle iktidar olabilir misiniz?
***
Siyasetin geleceğini dini temellere göre kurup, ona göre politika üretmek üzere siyasetçiler yetiştirme gayreti içine giren iktidar ve iktidar partisi paralelindeki toplum kuruluşları, Türk ve Türklük miğferinde, Irak Türkmen Cephesi, Suriye Türkmenleri…gibi, böyle bir sıkıntıları, istek ve merakları yok. Sözcüleri, yönlendirilmiş hazır kıta taraftarları, din içerikli, dini dünya görüşünü ön planda tutan bir yaşam tarzını öğütleyip, öğretiyorlar. Artık yeni nesiller de hep böyle yetişsin istiyorlar.
KÜRT ÇAMURU, ARAP BATAĞI
Güneydoğu ha gitti, ha gidiyor! Hudutlar değişmedi, belki kolay da değişmeyecek. Ama bu iktidarın ülke temelleri içinde açılmasına yol açtığı yıkıntılar da –ki bölünüp yıkılmazsa- değerleri hızla değişen toplumu, eski rotasına koymak zor olacak. Belki çok canlar gidecek, ağır bedeller ödenecek. Şimdilerde hafif hafif esen ve sonra kasırgaya dönüşeceğe benzeyen Irak ve Suriye çıkışlı Kürt fırtınası ha geldi, ha geliyor.
Tunceli Pülümür’de dağların zirvelerine kahraman edası ile çekilen ve o ilin milletvekili Kamer Genç’in, “Bu ne?” diye sorduğu paçavra PKK bayrağını iktidar görmüyor mu yoksa “Açılım süreci” mi bozulur? Yok yok, Başbakan, Genel Kurmay Başkanı ve İçişleri Bakanı’nın gözleri perdeli görmüyorlar, duymuyorlar. Önlerindeki radar skobunda sadece “Taksim Gezi Parkı” gösterileri var. Sistem ona kilitlenmiş. Sadece oradakiler suçlu.
Otonom Kürdistan’ın başkenti Erbil’ de, 19 Ağustos 2013’te başlayıp üç gün sürecek bir Kürt Ulusal Konferansı toplanacak. Sözcüleri dört ülkede yaşayan Kürtler’in Türkiye öncülüğünde birleşmesinin Türkiye’yi güçlü kılacağını, dünyada daha öne çıkaracağını; bundan hem Türkler’in ve hem de Kürtler’ in karlı olacağını kulaklara fısıldıyorlar. İyi de sonra ne olacak? “Birleşik Büyük Kürdistan” kurulup yeterince güçlenince ayrılacak; T.C. nin temellerine koyduğu dinamiti patlatacak.
Bu sahte ve aldatıcı bir politikadır. “Misak-ı Milli”ye aykırıdır. Tunceli ve Diyarbakır’ın güneyinin tamamen kopmasıdır. Korkum odur ki: “Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olacağız”.
Ortadoğu da Kürt çamuruna, Arap batağına; özetle kan deryasına davet ediliyoruz. O coğrafyada müreffeh, huzurlu, yarınlarından emin bir Arap devleti var mı ki biz Türkler olacağız? Görmek, bakmak ve duymak lazım. Yoksa, felaket kapımızda!
“KARAVANA” ATIŞLARA DEVAM
Yaz mevsiminin ortalarındayız. Ramazan ayı dolayısıyla her akşam veya günaşırı RTE, iftar yemeklerini konuşma platformuna, partisinin 2013 yaz propagandasının yapıldığı bir mekâna çevirdi. Ülke ne kadar iyi yönetiliyor, işleri nasıl başarıyla hallediyorlar, biz insanlar ne kadar mutlu ve güvendeyiz. Yapılan konuşmalarda, verilen mesajlarda bu ve bunun gibi propaganda yüklü ve gününü gün etme politikası var.
İslam dünyasına, özellikle 23 Arap ülkesine “Örnek olma iddiası” taşıdığınız günler oldu ve belki hâlâ o iddiadasınız.Olmaz, mümkün değil! Önce kendi ülkenizi adil yönetin: Balyoz, Ergenekon, Casusluk Davası…gibi hem haksız, hem şerefli TSK mensuplarını yerle bir eden, ülkenin askeri gücün bilerek veya bilmeden zaafa uğratan tutumunuzu gözden geçirin ve düzeltin. Hatadan dönmek erdemdir.
Konuşmanın, atıp tutmanın ötesinde siz RTE olarak hiçbir Arap ülkesinde beklediğiniz etkiyi yaratamadınız. İşte Mısır, işte Suriye ve işte Libya; bakalım daha arkadan hangi Arap ülkesi sökün edecek. Hep güçlü görünüp, namlunun tetiğini çektikten sonra sonucun “Karavana” olduğunu, bakan herkes görüyor da siz niye görmüyorsunuz? Hayret ki ne hayret!
Kürt politikacı BDP’liler, paralellerindeki PKK ve KCK hep “Kalıcı barışın sağlanması” ndan bahsediyor, merkeze aldıkları bu üç kelime ile her şeyi anlatıyorlar. İyi de siz niye anlamak istemiyorsunuz Sayın Başbakan? Onlar otonomi istiyor, artık Türk Devleti’ni, TSK’yı ve Ankara’nın kendilerini kontrol etmesine karşılar. Katile, pardon kendi kahramanlarına özgürlük istiyorlar ama siz “Görmedim, duymadım, bilmiyorum”u oynuyorsunuz. Ama karşı cephe ülkeyi ha böldü, ha bölecek. Dileğim o ki; yanılmak istiyorum
Sürekli cephe genişliyor. Savunma hattı zorlaşıyor. Cep telefonunda lideri – kendi kahramanı Öcalan’ın resmini taşıyan Suriye Kürt Harekatı PYD lideri Salih Müslim hududun güneyinde başka, Türkiye’ye girince başka konuşuyor.
Güvenirliği yok.
Sanki bizi yöneten iktidarın kıblesi doğru. Pruvası Arap, Amerikan veya Amerika’daki akıl hocası Fethullah Gülen olan iktidardan ne isteyebilir, ne bekleyebilirsiniz.