
YOKTUK; insanın özel hayatı bazen, istemedik ve beklenmedik olaylar yüzünden karmakarışık oluyor, şaşırıyor ve tıkanıp kalıyorsunuz; taahhütlerinizi bile yerine getiremiyorsunuz…
Öyle oldu, mecburiyetler peş peşe gelince sahne-i matbuattan bir süre çekilmek zorunda kaldık.
Çok şükür şimdi rahatız; sıkıntıları attık, sağlığımız da yerinde. Başbakanımızın dediği gibi durmak yok…
Yazmaya devam!
* * *
Yokluğumuzda o kadar çok konu birikmiş ki hangi birini ele alarak başlayacağımı bilemiyorum. İyisi mi bugün farklı bir şey olsun, ortaya karışık bir salata yapalım diye düşündüm…
Öyle oldu, mecburiyetler peş peşe gelince sahne-i matbuattan bir süre çekilmek zorunda kaldık.
Çok şükür şimdi rahatız; sıkıntıları attık, sağlığımız da yerinde. Başbakanımızın dediği gibi durmak yok…
Yazmaya devam!
* * *
Yokluğumuzda o kadar çok konu birikmiş ki hangi birini ele alarak başlayacağımı bilemiyorum. İyisi mi bugün farklı bir şey olsun, ortaya karışık bir salata yapalım diye düşündüm…
Ne dersiniz yapalım mı!
* * *
Sondan başlayalım…
Nihayet hanım vekillerden dördü Meclis’e, halk tarafından AKP’nin simgesi kabul edilen türbanı bağlayarak geldi…
Çok şükür olay filan da olmadı…
Böylece, Atatürk ve arkadaşları tarafından 90 yıl önce kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti‘nde Erdoğan’ın tipik ayrımcı söylemi sayılan “Benim başı örtülü bacım” tanımına sarılan AKP’li dört hanım vekil ilk gövde gösterisini yapmış oldu. AKP’de başını örtmeyen hanım vekiller ise Erdoğan’ın başı açık bacıları olarak kaldı…
Hâce olmasına rağmen MHP’li bacımız Meral Akşener başını örtmemişti. Kuliste de Meclis’in MHP’li Başkan Vekili Akşener’in durumu AKP’lilere konu oldu…
Herkes hatırlayacaktır; vaktiyle MHP’li bir hanım vekil dışarıda başörtüsü kullanıyor, Meclis Genel Kurul’una geldiğinde örtüsünü çıkarıp açık başla yasama görevi yapıyordu… Üstelik bu hanım vekil önemli bir doktordu ve çalışırken de hastanede başını açıyordu… Unutulacak gibi değil, yobaz tayfa bu hanım vekil hakkında utanmadan, sıkılmadan ve Allah’a şirk koşarak densizlik örneği nice çirkin yakıştırma yapmıştı…
Yaşadıklarımız da gösteriyor ki demokrasimizin birinci gereksinimi olgunlukmuş…
Zaten parlamentomuzu da öne taşıyan bu olgunluk değil mi; muhalefet bu olgunluğu göstermeseydi Meclis’te kim bilir neler yaşanırdı…
* * *
ERDOĞAN’ın her söylemi ayrıştırma içerikli…
“Cumhuriyet zenginlerin olduğu kadar fakirlerin de cumhuriyetidir…”
Toplumu ayrıştırma amaçlı son cümlesi bu…
Başbakan ağzını her açtığında kendisine yakın bulduğu her bireyi ve tüzel kişiliği sahiplenerek uzak bulduğu bireyi ve tüzel kişiliği dışlamayı seviyor; demek ki siyasal taktiği bu…
Dikkat etmiş olmalısınız; bugüne artarak gelen toplumsal sancının nedeni, siyasetçilerin lafların nereye gideceğini kestirmeden konuşmaları…
Bu kategorinin lideri de yine Erdoğan!
* * *
MARMARAY hizmete girdi…
Aynı gün Cumhuriyet Bayramı idi; cumhuriyetimizin 90’ıncı yaşını da coşkuyla kutladık…
Denizin altından gidecek trenin bayram günü hizmete sokulmasının nedenini biliyor musunuz?
Söyleyim; cumhuriyeti kutlayacak yurttaşların sevincinin karşısına, “150 yıl önce düşünüldü” denilen bir Osmanlırüyasını sahiplenenlerin de sevincini dökmek…
İkinci bir neden daha var; biliyorsunuz önümüz seçim…
Seçmenin gözü boyanmalı ki oy torbası şişsin…
Marmaray’ı bu nedenle Cumhuriyet Bayramı‘nda hizmete soktular…
Üç gün sonra da AKP’li kadın vekillerin Meclis’e türbanlı olarak girmeleri planlanmıştı, onu da başarıyla uyguladılar…
Bu arada askerlik süresi kısaltılarak oy torbası iyice şişirildi…
Bir solukta 213 spor tesisi açtıklarını (!) da unutmayın.
AKP iktidar olalı, doğru dürüst bir büyük projenin hayata geçirildiğini ve hizmete açıldığını görmedik Marmaray dışında…
Mizansen -Mise en scéne- hep aynı…
Bir düzine adam podyuma çıkacak, ellerinde makas, Erdoğan tekbir getirince “Kırt” diye herkes kurdelenin bir yerinden kesecek…
Ne o…
-Buyurun, tesisler açıldı…
Toplu açılışı da bunlar moda haline getirdi; bir kötü alışkanlıkları da bu…
Özel sektöre ait AVM’leri bile projeden sayıp açıyorlar…
Cumhurbaşkanımızın “Marmara ray” diye telâffuz ettiği Marmaray‘ın kaça mal olduğunu ve altına girilen borcu halkımızın ne kadar zamanda dişinden tırnağından artırarak ödemek zorunda kalacağını bir başka yazımda anlatacağım…
* * *
GEÇENLERDE Başbakan “Next Level” adındaki AVM’nin açılışını yaptı. Merkezin adını beğenmedi, sahiplerine“Değiştirin” dedi. Adamlar harıl harıl isim arıyor, bakalım ne koyacaklar…
O gün, yani açılıştan sonra AVM gezilecekti. Victoria Secret adındaki mekânın kepenkleri hemen kapatıldı.
Neden acaba?
Başbakan’ın, mekânı oluşturan görüntüleri görünce tepki vereceğini düşünüp, “Hiç görmesin” demiş olabilirler…
Bilemiyorum; kapatmanın gerekçesi -büyük ihtimal- yine kadına ilişkin bir konu olabilir…
Takıntıları kadın ya…
* * *
COĞRAFYA bilen siyasetçimiz de az..
Sadece siyasetçimiz değil, gazeteciler, televizyoncular, bürokratlar da coğrafi bilgilerden yoksun…
Tutturmuş gidiyorlar; “Marmaray iki kıtayı birbirine bağladı” diyorlar, yazıp söylüyorlar…
Başbakan da aynı anlama gelen cümleler kurdu kaç defa…
İki köprü için de aynı lâf; köprülerin Asya ile Avrupa kıtalarını birbirine bağladığını iddia ediyorlar. Üçüncü köprüyle iki kıta birbirine daha sıkı bağlanacak demek ki…
İki gözüm arkadaşlar, Asya ile Avrupa birbirinden ayrı iki kıta değil ki…
Taaa kuzeye çıkın, mesela Rusya’dan bir araca binin, uzun yolculuğa dayanabilirseniz sağa sola sapmadan, denize girip çıkmadan, havalanmadan kara yoluyla Avrupa kıtasına geçin, Finlandiya’da balık yiyin Rusya’ya, Asya kıtasına dönün…
Beyler, Avrasya denilen alan ikiz kıtadır, ikiz…
Yani, doğuştan birbirine bağlı iki kıta…
Yaradan öyle yaratmış; cühela şimdi de Allah’ın hikmetini sahiplenmeye kalkıyor…
Fesuphanallah!
* * *
İZZETTİN Doğan, Cem Vakfı Başkanı, bilim adamı, Alevi…
Galatasaray Lisesi’nde okurken halim selim biriydi, yaş olarak da bizden küçüktü. Alevi olduğunu kimse bilmezdi…
“Dersim bilinmeden Türk Tarihi bilinmez” diyerek bir hikmet yumurtladı…
Tunceli tarihine ilişkin söylediği her cümle doğru idi ama Kürt kökenli yurttaşlara sempatik gelmek amacıyla kullandığı Dersim adı yanlıştı. Bölgeye Dersim adını veren Kürtçülerdir. Oysa bölge “Ağvara” adıyla bilinir. Tunceli’nin adı değişecekse Dersim değil Ağvara olmalıdır…
İkincisi de şu; Türk Tarihini iyice öğrenmek için Dersim’den yola çıkmak şart değildir. 1071’den 100 yıl önce de Türkler Anadolu’da vardı.
Tarihi öğrenmek için Orta Asya’dan, yani anayurdumuzdan yola çıkmak gerekiyor!
İzzettin kardeşime bu cümlem inşallah rehber olur!
—————————— ———————