Doğrusu bizim başbakanın konuşmalarına artık akıl erdirmek mümkün değil! Kabul etmek lâzım ki, adına osmanlıca da diyebileceğimiz özellikle Anadolu türkçesini, gramer kaidelerine kadar en güzel kullananlardan birisi Tayyip Bey’dir. Esasında bildiğini bilmediğine karıştırmasa sırf Türkçesi için kendinlerini dinleyebirim. Çok da zevkli olur; çünkü Allah vergisi olan hitâbeti maaşallah çok iyi.. Doğrusu hakkını yiyip haramzade olmanın da çok manası yoktur. Bu kadar düzgün türkçe konuşmak gerçi türkçülüğün dikâlâsıdır ama şimdilik bunu geçerek biraz “Siyasi Türkçülük”ü açalım.
Ülkeyi idâre eden en önemli makam sâhibinin ”En büyük düşman” ilân ettiği şey herhalde memlekette bütün belâların kaynağı,geri kalmışlığımızın sebebi,terörün ta kendisidir.. Başka bir yorum getirmek mümkün değildir. Çünkü karşılığında onun gibi en büyük düşman edilen “Kürtçülük”; bir lideri ve partisi olan,ilklegal faaliyetleri bulunan,Kandil denilen karargâhta adeta ordu barındıran; geride kalan 30 yılda 30 bin insanın heder olmasına sebeb olan,uluslararası uyuşturucu ticaretinin finanse ettiği ve yine Avrupa birliği ve daha başka dış ülkeler tarafından da siyasi-lojistik destek gören bir kuruluş var…Öyle değil mi?Ama müsaade ederseniz şu siyasi türkçülüğün biraz tarihine de bakalım..
Bildiğimiz gibi Osmanlı Devleti bir imparatıorluktu.Bu büyük devlet yükselme devrinde Avrupa-Asya-Afrika kıtaları üzerinde sanırım 22 bin kilometrekare büyüklüğünde devasa topraklara sahipti.Bu devlet herşeyi ile “Türk”olan bir devletti.Şu anda bu devleti “Anasır “devleti sanan başbakan ve gibiler hanedanın hahatta bulunan mensuplarına baksın ve ondan sonra o lâflarla konuşsunlar..Devletin resmi dili Selçuklu ve Timur’un Çağatay İmparatorluğu gibi “Farsça”değil türkçeydi.Gerçi Selçuklu’nun farsçası ile Emir Timur’un Samanoğulları’ndan gelen fars kökenli, tacikçesini gerçek İrani’ler abanlamıyorlardı ki bugün de böyledir.Tabir yerinde ise o farsça da “Türk Farsçası” gibi.Yani bizim “Osmanlıca”nın Arapça olmaması da öyle..Hiçbir Osmanlı padişahı türklüğü İle öğünmemezlik etmediği gibi türk menşeyli olamayan ricalin dahi türklükle bir problemi tesbit edilememişitir.Bir Osmanlı âlimi olan İdrsi-i Bitlisi ve yine Osmanlı olmasının ötesinde Safevî bağlantısını da iyi bildiğimiz Şerefhan bu hususa verilecek en canlı örneklerdir.İşin ilgi çekici yanı “Siyasi kürtçülüğün önderi” kabul edilen bu şahıs “Şerefname”de aynı Apo ghibi KürtlerEe ağır hakaretler savurmaktadır.Neyse..
Bizim devlet duraklama devrinde kan kaybedip gerileme devrine girince yaprak dökümü de başlamışt.Saraydan vüzereya,medreselerden orduya, hülasa devaire kadar çarelerlar aranmaya başlamış ve bu arayışilar tıpkı şimdiki gibi adeta yabancıların gözetiminde ve yol göstericilğinde olmuştur.Zaten toplumda buraların dışında düşünecek insan yani aydın da yoktu.İşte önce tanzimat sonra ıslahat dediğimiz düzenlemeler bu arayışların sonucudur.Şöyle bir bakın çok değişen bir şey yoktur..Yani ha öncekiler ha sonrakiler..Galip çıkltığımız Kırım Harbi sonunda ıslahat hareketlerinde özellikle “hiristiyan azınlıklar” hususunda diretmeler vardı ama bundan sonra Lozan’da çözülmüş sanılan bu talep ve diretmelerin bugüne kadar sonu gelmemiştir.Gerçi bu işlerin son muhatabı dersini iyi çalışmışa benziyor ki bu husus feveranı ve telâşından açıkça görülmektedir.Şuraya varmak istiyorum ki bu başbakanın “Siyasi Türkçülük” diyerek önüne bir kulp taktığı Türkçülük işte devletimizin bu bunalımlı yıllarında bizzat takdir ettiklerı II.Abdülhamid Han zamannında önce saraydan neşet etmiştir. Macar bilim adamı şarkiyatçı ve Türkolog Vambery’i saraya davet edip konuşan,çare olur mu diye refaranslarla,Osmanlı devlet adamı veya bir derviş sıfatiyle Orta Asya’ya gönderen bizzat Sultan Abdülhamid’tir.Çünkü Macar İlimler Akademisi ona sadece Osmanlı İstanbul’u görevini tevdii etmişti.Sünni bir derviş kılığında Vambery’in İran-Türkmenistan-Türkistan seyahatında yaptığı tesbitler bugün bile geçerliliğini korumaktadır.İşte tam bu zaman sonrasında Amerikalı gazateci Macc Gahan’ın Hıyve’nin hunharza Çarlık tarafından istilasına şehâdet etmesiyle Asya’da bir Türk gerçeğinin ortaya çıkması ,bizde ilk Türkçüler denilen Ali Suavi-Necip Asım-Azerbycanlı Hüseyinzade Ali Bey zayıf ta olsa bir ilgi yaratmışlar; hatta Suavi “Hıyve” diye bir de kitap yazmtır.Rus Meşrutiyeti öncesi veya sonrasında da Çarlık topraklarında ve Kırım-İdil Tatarları kontrolünde Gaspralı İsmail Ve Yusuf Akçura’n ın çalışmalarını biliyıoruz.Ağaoğlu Ahmet ve Akçuralı vasıtasiyle İstanbul’u da tesiri altında alan bu hareket işte Türkçülüğün ta kendiydi.
Orta Asya dönüşünde Vambrey’e İngilizler el atmış ve onun tesbit ettiği gayet ciddi ve ilmi bilgilerden faydalanarak Rusya’da bir Türkçülük tasarladıkları zaman 2.Meşrutiyet öncesi Türkiyesinde bu görüşlere rağbet edenlerin sayısı artmamıştır.Hatta bu ekolu devam ettiren Ağaoğluı Akmet,Akçujralı Yusuf ve Ziya Gökalp’in fiilen destekledikleri İttihat Terakki partisi Balkan Savaşı’ndan sonra tam olarak iktidara oturduğu halde yine de diğer unusurların canını sıkacak bir Türkçülük yoluna gidilmemiştir.1.Cihan Savaşı handikabı devlet-hükümet ve aydınlarımız üzerinde İttihad-ı Türk,İttihad-ı İslâm ve İttihad-ı Anasır olamak üzere üç cerayanın ortaya çıkmasına sebeb olmuşsa da son ana kadar “Anasır” siyâseti ağır basmış Türkler nezdinde bile en zayıf kalan cerayan ne yazık ki “Türkçülük”olmuştur.
İşte kısaca türkçülüğün tarihi budur.Bizim başbakan serdettiği bilgileri nasıl ve nereden edinmiştir ki “Siyasi Türkçülük”ten bahsetmektedir.Her insanın yaradılışında olan mensup olduğu mİlleti sevmenin bir Türk olarak adı ne olur,nasıl ifâde edilir bilmiyorum ama herhalde “türkçülük”den başka tanım bulm ak mümkün değildir.Başbakanımızın neyi kasdettiği çok belli değil ama zamanın İngizlerinin Vambrey’e yaptırtdığı,Çarlığın da Gaspralı’ya müsaade ettiği kültürle siyasetin karıştığı Türkçülük ise, bunu bizim Anadolu’da bilen bile yoktur. Cumhuriuyet döneminde ise Bolşeviklerle olan malüm münasebetlerimiz yüzünden böyle bir şeyden bahsetmek mümkün değildir.İsmet Paşa devrinde Türkçüler yargılanmış,Menderes devrinde cemiyetleri kapatılnmış 12 eylül’de ise Türkçülükle mücadele ettiği için başa Özal getirmiştir.
Lafı biraz uzakttık ama Allah rızası için bizim başbakanın düşman ilân ettiği ve tehlikede kürtçülükle eş tuttuğu “ Siyasi Türklçülüğün”,bırakın emarelerini muhatapları veya mensupları kimlerdir?Bir siysi islamdan bahsedilebiliyor:İslâm şeriatının devlete uygulanması..Örnekleri de var..İleride beride temsil eden örgütleri de mevcut..Hatta ABD’nin icâd ettiği bir “Ilımlı İslâm” var ki resmen ve fiilen yabancı güdünümnün birinci basamağının Hırtistiyan hakimiyetinin “Suudi “versiyonudur,ki çok kullanılmış ve eskimiştir.
Yanılmıyorsam sayın Başbakan başka bir şeyi kasdediyorlar. Tahmin edelim mi diyorum ama koskoca başbakan söylediğini bilmez mi?Yâni “arife tarif mi gerekli”..Sanıyorum “Irk” ve “Irkçılık”ile kafayı bozmuşlar..Birgün de bunu yazalım..