“ŞU AKP iktidarının aleyhinde tek satır yazmayım” diyorum ama bırakmıyorlar; ille de yaz diye diretiyorlar…
Sonra da şikâyetçi oluyorlar:
-Neden bizi yazıyorsun kardeşim, yazacak başka konu mu bulamıyorsun?
Bulamaz olur muyum…
Ama hangi konuya değinmeye kalksam altından AKP iktidarı çıkıyor, gel de yazma…
* * *
Hem sonra, her taşın altından AKP iktidarının çıkmasından tek şikâyet eden ben değilim ki…
Milyonlarca yurttaş iktidarın tutumundan, politikalarından, uygulamalarından, söylemlerinden rahatsız ve de şikâyetçi…
Unutulmasın ki basın, halkın gözü, kulağı ve ağzıdır.
Görevini de bu üçlünün değer hükümlerine uygun biçimde yapar; yani görür, dinler ve söyler…
Halk adına işte ben de onu yapıyorum…
* * *
Oltama iktidar takılıyorsa bunun günahı vebali kimin boynuna…
Halkı kandıran, oyalayan, ülkeyi çıkmaz sokaklara sürükleyen, karanlıklara iten, geçmişin dehlizlerine götürmeye kalkan, çağdaşlığın ipini çekmeye çalışan, eşitsizliği yaşam biçimi haline getiren, cumhuriyete ve onun kazanımlarına sırtını dönen, milli varlığımızı inkâr eden, Türklüğe cephe alan, teröristle kol kola giren, komşularımızla dostluğumuzu bombalayan, çıkar çetelerine kapısı açık, diktaya hevesli bir siyasal anlayışın değil mi…
Bu anlayış ferman fermâ olmayı sürdürürse ondan şikâyetçi olunmaz mı!
Halk ve onun temsilcilerinden biri olan basın, elbet de bu durumdan şekvâ edecektir…
Bütün bu yanlışlardan ve çirkinlikten kendini kurtarırsan makam-ı muâlla senin için; yoook
kurtaramadın, o zaman kalemlerin ucunda olmaya alışacaksın…
AKP de alıştı ya, kalemlerimizin ucundan ayrılmıyor..
Bu durumu şu saatten itibaren şikâyet konusu yapmanın ne âlemi var!
* * *
Haysiyet Divanı’na kesin ihraç istemiyle verilen Kütahya Milletvekili İdris Bal istifa gerekçesini açıkladı; Bal’ın, iktidar partisinin ipliğini pazara çıkaran sözleri yabana atılamaz.
Bal, partisinin iki yüzlü siyaset izlediğini, kutuplaşmalara yol açtığını, halkı böldüğünü, demokrasi diyerek geriye gidişi hızlandırdığını, gelişen durumun ve gelinen noktanın kuruluş dönemindeki vizyonu ezip geçtiğini söyleyerek istifasının gerekçesini özetlemiş oldu…
Sonra da şikâyetçi oluyorlar:
-Neden bizi yazıyorsun kardeşim, yazacak başka konu mu bulamıyorsun?
Bulamaz olur muyum…
Ama hangi konuya değinmeye kalksam altından AKP iktidarı çıkıyor, gel de yazma…
* * *
Hem sonra, her taşın altından AKP iktidarının çıkmasından tek şikâyet eden ben değilim ki…
Milyonlarca yurttaş iktidarın tutumundan, politikalarından, uygulamalarından, söylemlerinden rahatsız ve de şikâyetçi…
Unutulmasın ki basın, halkın gözü, kulağı ve ağzıdır.
Görevini de bu üçlünün değer hükümlerine uygun biçimde yapar; yani görür, dinler ve söyler…
Halk adına işte ben de onu yapıyorum…
* * *
Oltama iktidar takılıyorsa bunun günahı vebali kimin boynuna…
Halkı kandıran, oyalayan, ülkeyi çıkmaz sokaklara sürükleyen, karanlıklara iten, geçmişin dehlizlerine götürmeye kalkan, çağdaşlığın ipini çekmeye çalışan, eşitsizliği yaşam biçimi haline getiren, cumhuriyete ve onun kazanımlarına sırtını dönen, milli varlığımızı inkâr eden, Türklüğe cephe alan, teröristle kol kola giren, komşularımızla dostluğumuzu bombalayan, çıkar çetelerine kapısı açık, diktaya hevesli bir siyasal anlayışın değil mi…
Bu anlayış ferman fermâ olmayı sürdürürse ondan şikâyetçi olunmaz mı!
Halk ve onun temsilcilerinden biri olan basın, elbet de bu durumdan şekvâ edecektir…
Bütün bu yanlışlardan ve çirkinlikten kendini kurtarırsan makam-ı muâlla senin için; yoook
kurtaramadın, o zaman kalemlerin ucunda olmaya alışacaksın…
AKP de alıştı ya, kalemlerimizin ucundan ayrılmıyor..
Bu durumu şu saatten itibaren şikâyet konusu yapmanın ne âlemi var!
* * *
Haysiyet Divanı’na kesin ihraç istemiyle verilen Kütahya Milletvekili İdris Bal istifa gerekçesini açıkladı; Bal’ın, iktidar partisinin ipliğini pazara çıkaran sözleri yabana atılamaz.
Bal, partisinin iki yüzlü siyaset izlediğini, kutuplaşmalara yol açtığını, halkı böldüğünü, demokrasi diyerek geriye gidişi hızlandırdığını, gelişen durumun ve gelinen noktanın kuruluş dönemindeki vizyonu ezip geçtiğini söyleyerek istifasının gerekçesini özetlemiş oldu…
Tabii ki AKP’nin her tarafına bulaşan kara, bu birkaç saptamadan ibaret değil…
İktidar, vesayete karşı çıktı ama yeni bir vesayet oluşturmaktan kaçınmadı…
Statükoculuğa cephe aldı ama yeni bir statüko oluşturdu…
Mezhep farklılığını kullanmaya kalktı…
Yargı üzerine etkili olmak için değişikliklere gitti; yargıyı, askerin, aydınların, yazarların, bilim adamlarının, gençlerin, yandaş olmayanların ensesine Damokles’in kılıcı gibi asmaya kalktı…
Bal AKP’yi, siyaseti dine dayalı yaparak derin uçurumlar açılmasına neden olmakla da suçladı ve vekil olarak bütün bu yanlışlara ve çarpıklara itaate zorlanmayı insan onuruyla bağdaştıramadığını anlattı…
Erdoğan‘ın “Yapay milliyetçilik” yaparak gerçek milliyetçiliği karalamaya kalkışmasını da affetmesinin mümkün olmadığını söyledi.
……………………..
Bütün bunların bir arada yaşandığı bir siyasal çatının altını düşünün…
Böyle bir siyasal kaosun yaşandığını gördüğünüzde o çatının altında siz durur musunuz, yoksa Bal’ın yaptığı gibi o anlayışı bir saniyede kaderiyle baş başa bırakır mısınız!
İdris Bal gibi, artık halk da bunu yapıyor, sandığa AKP’den koparak gidiyor!
* * *
TARAF gazetesiyle muhabirini bavulcu yapan ve bu mesleğe (!) alıştıran demek ki Milli İstihbarat Teşkilatımız’ın içinden birileri…
Peki kimler?
Belgeleri neden sadece Taraf’a ve muhabirine servis ediyorlar da diğer haber merkezlerini bilgilendirmiyorlar?
Gelişmeler beraberlerinde birçok soruyu da getiriyor. Gülen Cemaati’ni bitirmeyi konu alan MGK kararının altında Tayyip ve Abdullah Beyler’in imzalarının bulunması başlı başına irdelenecek bir konuyken servis edilme biçimi ortaya çıkınca daha derin irdelenmesi gereken konu haline geldi…
İlk soru:
-MİT’te de cemaatçi- cemaatçi değil mücadelesi var mı?
İkinci soru:
-İyi bir gelecek vadeden Mit Müsteşarı Hakan Fidan teşkilâta hakim değil mi?
-Neden Taraf? MİT bu gazeteyi ve o gazeteciyi kullanıyor mu; öyleyse bu konuda karşılıklı rıza var mı!
-Belgeyi servis edenlerin amacı ne; Erdoğan ve arkadaşlarını zor durumda bırakmak mı, cemaati yıpratmak mı, yoksa tarafları birbirinin üzerine salarak ikisinin tepişmesini sağlamak mı!
Biliyorum; bu sorulara resmi yanıtlar gelmeyecek…
Belki yakamıza yapışıp özel (!) biçimde -gözdağı da vererek-bilgilenmemizi sağlarlar ama verdikleri bilgileri yazmamıza izin de vermezler…
………………………… .
Ben yine de sorduğum dört sorunun yanıtını kafama göre vereyim…
Birinci sorunun yanıtı, “Yok”…
İkinci sorunu yanıtı, “Hakim”
Üçüncü sorunun yanıtı, “Basının yumuşak karnı”
Dördüncü sorunun yanıtı, ” Yok öyle bir şey, nereden çıkarıyorsunuz”
Nasıl, mutmain oldunuz mu!?
* * *
FETHİYESPOR‘lu topçuları kutluyorum…
Fenerbahçe’yi yendikleri için değil, güzel bir futbol sergiledikleri için…
Daha önemlisi, sahaya YÜCE ATATÜRK yazan tişörtlerle çıktıkları için…
Türklüğü, Atatürk’ü, cumhuriyeti, laikliği, çağdaşlığı ve milliyetçiliği inkâr edenlere böyle şamar atılırdı, Fethiyeli gençler bunu yaptı…
Elleri ve ayakları dert görmesin!