İşte MHP yerine duruyor. Kim diyordu böyle gitmez diye; bu şekilde yürümez diye. Demek bunlar düşman sözü olmasa da dost sözü, gözü ile de bakmak sanırım mümkün değildir. Bu memlekette Rahmetli Ecevit gibi lise mezunları bile bir devri etkilemiş, Atatürk’ün bile görüşlerini sarartmışsa neden MHP yürümeyecekmiş? Mesele tesanüt içinde çalışmak ve Başbuğ’un direktifleri istikametinde “Hiç arkaya bakmadan yürümek”tir. Liderin doğru görüşlere sahip olması, hedefleri rasyonel biçimde tespit etmesi veya ettirmesi bu birlik coşkusu için vazgeçilmez ana prensiptir. Peki, istişare kadroları görevlerini yapabiliyor mu? Teşkilâtlarda tam bir birlik sağlanmış mı? İşte bu hususların mercek altına yatırılması ve sağlam bir süzgeçten geçirilmesi şarttır. Adımları cesaretle atmanın hiçbir devirde zararı görülmemiştir. Yeter ki cesaret akılla kaplanmış olsun.
Ben bu konuyu müstakil bir yazı ile inceleyecektim; yine de yapacağım. Lâkin bu yazı çerçevesinde söylenecek en önemli söz artık MHP’de bir lider problemi olmadığıdır. Duyuyor ve gururlanıyorum. Sayın Genel Başkan, bugüne kadar kenarda köşede unutulmuş, bir zamanlar tehlike görülen, davanın hesabını yüz akı ile vermiş insanları arayıp hal hatır sorabiliyor. İşte Türkeş’in koltuğu böyle doldurulur. Sahi MHP’nin hikmeti vücudu nedir? Tabii ve en derin sebep, 1940’lardan sonra Mustafa Kemal’in koltuğunun şahsından kaynaklanan fikirlerle mücehhez kişiler tarafından doldurulmamasıdır. 1980’e dayanan CHP bu değil miydi? Atatürk’ün bir adım daha ileriye götürülmesi gereken fikirleri yerine kokmuş, çürümüş Marksizm kalıntısı, ucube “Sosyal Demokrasi” Leninizm’in uzantısı, hatta posası değil de nedir? Bu sebeple, millet ilgi göstermedi ve saman alevi gibi söndü gitti. Ecevitlerin manevi evlâdı Hüsameddin Özkan şimdi siyasetin elmalı şekerine bile muhtaç kaldı.
Bana sık-sık “hayalperest adam” derler. Neden? Yani dünyada bütün gerçeklerin ve oluşumların temeli tasavvur değil mi? Meselâ “Milli Mücâdele” bir tasavvur değil miydi? Mustafa Kemal’e Hilafetin yardım ettiği şeklindeki bayatlamış görüşleri geçin! İstanbul Hükümeti, madem bu kadar hevesliydi neden bizzat Halife İngilizlere sığınmak yerine bir “Kurtuluş Hareketi”ni göze alamadı? Eğer bu düşüncenin tersi fikirde iseniz, en basiti, Milli Mücâdele’ye karşı “Bolu ve Düzce İsyânları”nı izah edemezsiniz? Yani İstanbul’un beyannamelerinde “İstiklâl”mi yazıyordu? Halide Edip Hanım gibi aydınların en iyileri bile “Amerikan Mandası” derken Mustafa Kemal, üç-beş arkadaşı ile “Ya İstiklal Ya Ölüm” diyerek rütbelerini sıyırıp atmadı mı?
Üzerlerindeki kahpeliği temizleyemeyenler, şimdi Gazi’nin ana ve babası ile uğraşıyorlar. Saraydan kız alamamış diye Osmanlı ile hesaplaşmayı uygun görmüş! Bunlara kargalardan sonra dünya bile gülüyor! Çerkez bozuntuları, Abaza sünepeleri şimdi boş buldukları meydanda 36 millet edebiyatı ile kendini kandırıyor. Hep okumaktan-yazmaktan bahseden “Eski görüşlerinden nadim olmuş” zavallılar Gazi’nin Nutku’nu, Lord Kinros’u, Toynbe’yi neden tavsiye etmeyip de, satır aralarında kalan küsurat görüşlere ve ihanet layihalarına inanır gözükürler?
Efendiler, MHP kemâle ermiş, görüşlerini netleştirmiş her bakımdan bir kadro hareketidir. Heyecanlı ülkücülerin ufak tefek hatalarını bazen saçlarınızı yolan şımarık torunlarınızın veya küçük evlâtlarınızın yaramazlıklarına bağışlayın. MHP gerçekten “Kökü mazide bir atidir”.. Bunun için Gazi’den örnekler verdik. Biliyor musunuz, Atatürk ve sadece üç-beş samimi arkadaşı, öyle “Osmanlı’nın Haramzadeleri” de değildir. Altlarında saraylı olanların, gerçekte hiçbir sebeple devamı da değildir. Çünkü onlar bile Gazi’ye tepeden bakmış ve kendilerini heder etmişlerdir. Tabii ki İttihad Terakki ve başta Enver Paşa’yı işaret ediyoruz. Mustafa Kemal’in intikam peşinde olduğunu söyleyenlere karşı Enver’in Naciye ile evlenmesi çok mu iyi olmuştur? O ideal abidesi insan, cinsellik adına Fars kültürünün her türlü pisliklerinin bulunduğu Türkistan Şark-i Buhârâ’sında bırakın birine meyletmeyi kendini “Naciye”nin mendilini koklamakla mezara gömmüştür. Çok acı ve acı olduğu kadar da ittihamlar bile içeren son mektuplarını onun tarihi şahsiyetine gölge düşürür diye 2000 sayfa bulan yazdıklarımıza dahil etmemişizdir. İyi ki Naciye’yi Mustafa Kemal almamıştır? Var mı diyeceğiniz? Yoksa yazmağa devam edeyim mi? Bugünkü MHP ”Enver Paşa Olayı”ndan da tarihi derslerini almıştır. Tıpkı Gazi Mustafa Kemal gibi, Paşa’nın Batum’dan yazdığı ağza alınmaz lâflara karşılık, O’na “Komutanım” diye hitap edebilmiş ve şehadeti münasebetiyle “Çok Yiğit Adamdı” diyebilmiştir. İşte MHP budur.. Millete bunun anlatılması lâzımdır. Dünyada 5000 mensubunu kaybetmiş hiçbir hareket saha dışına atılmamıştır. Yeter ki kitlelere meseleler doğru anlatılabilsin.
Devlet Bey’in son bir ay içinde konuşmalarına dikkat ediniz. Görevimiz bu görüşlere ilaveler yaparak daha da olgunlaşmasını sağlamaktır. Bütün bunlara karşılık teşkilâtların doğru çalıştığını söyleyebilir miyiz? Maalesef bu soruya müspet cevap vermemiz için daha vakit erkendir. Ama görülen hataların gayet zecri tedbirlerle önlenmesi şarttır. Artık tepenin tabandaki yılana müsaade etmemesi zamanı gelmiştir. Hasta olan uzvu kesip atmak ata kanunumuzdur. Kesip atacağız. Acımadan yılmadan.. Cemaat kalıntılarını, Atatürk düşmanlarını, Milli Mücadeleyi muvazaalı göstermek gibi fikir ve düşüncelerin sahibi aşağılık mahlûklara meyilli olanlar cehennem olsun gitsin. Dini bütün, milliyetçiliğini ayaklar altına aldırmayan, hırsızlık yapmayan evvelce kaçırılan adamlar gelsin. Sadece Türklüğün değil mamur Müslümanlığın da adresi MHP’dir. Allah kelâmını istismar etmeyen, kadınlarımızı bir mal gibi görüp aşağılamayan, iktidar nimetleri ile “mut’a”lı avratlar ithalatçısı olmayan, düzgün Müslümanların kesinlikle adresi MHP’dir. Her ortam da söyledim. En son TRT’de 24 Ağustos 2013 günü 45 dakika anlattım. Ben şahsen ümmetçiyim, hilafetçiyim, Türkçüyüm, turancıyım, hatta “Türk Irkı Yoktur “diyen köpeklere karşı ırkçıyım da! Ne olacak yani fikirlerimden ötürü bana zencir mi vuracaksınız? Ama.. Ama nasıl biliyor musunuz? Siyasi değil kültürel boyutlarda.. Türk çağında ırkımın kahramanları Muhammed Harezmşah Ürgenç’e, Emir Timur Tirmiz’e; Bağdat Halifeliğini islâmi huzur için götürmek isterken, bu ideali Yavuz İstanbul’a taşımakla gerçekleştirmedi mi? Bakınız kimse Ravza-i Mutahhara’yı nakletmek gibi bir saygısızlığa teşebbüs etmedi? isteselerdi olabilirdi, hiç de zor değildi. İşte Turan da, Türkçülük de, heyula bir görüş olan ırkçılık da bu pencereden görülmelidir.
Kurumsal olarak ben bilemem. Karışma yetkim, bilgim ve siyasi yeteneğim de yoktur. Ama Türk milleti böyle olmak, MHP’de milletinin bu görüşlerine kulak vermek zorundadır. Bu hareketi küçültmez büyütür. Çünkü amacını aşan ifâdeler olsa da aslımız budur. Artık “Ayıp olmasın” diye Türk olduğumuzu söylemekten imtina etmek devri gelip geçiyor. Her geçen gün fikirlerimizden uzaklaşmanın cezasını çekeriz..
Nerden nereye geldik yine.. Zaman da doluyor mekan da.. Ama âciz kulunuz belki de zırvalamaya devam ediyor. Ne yapalım bugünlük de hoş görün, hata varsa affedin.. Elbette yanlışımızı görürsek doğruya iltica etmenin sünnetinin farkındayız. Tekrar tekrar ifâde ediyorum ki mahalli seçimler âdeta uluslararası bir nabız yoklamadır. Bu coğrafyada ya varız ya yokuz! Her şeyimizle..! Osmanlı kanunnamelerindeki “Ekradı Etrak”ı ile.. Veya “Ekrad-ı Türkmani” ile.. Eğer hain değilseniz, gelecekteki evlâtlarınızı düşünüyorsanız “Hayır” diyemezsiniz. Kimsenin, kimsenin ekmeğinde, evinde, barkında gözü yoktur. Ama vatan vatandır.
Baki olan Hüdâya emânet olun..