“Çukurova Kitap Fuarı” Pazar günü bitti. 6 gün yarım mesai Ötüken Standı’nda imza günlerinde bulundum. Adana’nın şu anda bütün imkânlarını kendilerine yönlendirdiği MHP Büyükşehir Belediye Başkan Adayı sayın Hüseyin Sözlü maalesef bizim standı şereflendirmedi. Alındım doğrusu.. Kalemimizi daha ilk günden emirlerine tahsis ettiğimiz evlâdımız maalesef bizi boynu bükük bıraktı. Sağolsun benim cürüm Ali Uğur Akbaş da gelmeseydi belki “Fuar”boşa geçecekti. Halbuki “Ötüken”in her satışı Sözlü’ye yüzlerce getirecek… Sağlık olsun yine de duacılarıyız.
İlk iki gün boştu. Birçok insanın haberi bile olmamıştı. Son gün saat 19.00’da birçok geri dönen oldu. Fakat Cumaa ve Cumartesi günü görmeliydiniz izdihamı ve ilgiyi.. Ülkücüler ve özellikle yeni milliyetçileri imza kuyruğunda görmek ne büyük mutluluk. Bazı resimleri “Fesbuk”a koydum. İsteyen sevincimizi paylaşabilir. İnşaallah seneye ve Mart ayında “ İstanbul Fuarı”nda bu görüntüler bir nostalji olarak kalacak.
Yazarımız Ali Bademci Adana Kitap Fuarında
Tabii olarak “Atsız”eserleri “Ötüken”in favori kitapları.. Siz o “Sansür” diyenlere bakmayın. Atsız kitaplarından “Bozkurlar-Deli Kurt-Ruh Adam” son iki gün yok sattı. İkinci sırada ilk olarak bu fuarda satışına başlanan “12 Eylül İşkencesinde Ülkücü Bir Gazetecinin Dramı” kitapçığımız geliyor. ”Cengiz-Timur eserimiz de son iki gün bitmişti. İstanbul’a sadece 4 takım “Enver Paşa” serisi gönderdik. Ne kadar etkiliymiş ki her okuyucu “Haber Türk” programlarımzdan bahsetti. Kısa da olsa “Okuyucu Görüşleri”nden pek faydalanmış olduk. Bu tip programları israrla talep edenler var.. Ben de ağırlık vereceğimi vaad ederek en az iki ayda bir değişik konularda 6 saat “Tarihin Arka Odası” programında olacağım.. Tabii ki sevgili Murat Bardakçı izin verirse; ben dahi hazır olabilirsem. Bu ay bir “Suriye’de Türkmenler ve Bayır-Bucak Türkleri” programı sözümüz var. Allah nasib ederse şöyle Şubat sonuna doğru. Sanırım ve kaabil olabilirse ondan sonra “Cengiz-Timur”seyircinin ve okuyucunun tabii hakkı.. Hayırlısı olsun..
Herkesin gönlünde bir takım kahramanlar vardır… Benim de ”12 Eylül” kitapçığımın kahramanları tabii ki evvela mübarek şehitler Tevfik Pampal ve Mahmut Özelkan.. Özelkan’ın eşi “Merih” geldi.. Canım kardeşim dakikalarca ağlaştık. Dedi ki” İki evlilik geçirdim. Biri şehid ikisi de beni yalnız bırakarak bu dünyadan göçtüler. Ama ikisi de bana gelirken çehizleri sizin sarı kapaklı Enver Paşa”nızdı. Hadi gel de ağlama.. Gönlümün canlı kahramanı Şahin Bilgiç o güzel evladı ile birlikte 2 saat beni bir daha fethetti.. Kadir Akgöllü kahramanım yoklar arasında.. Yerine Sayfi Atmalıoğlu-Mahir Panayır-Yüksel Bucak ve daha niceleri geldiler.. Onları bir daha sevgi ile anıyorum.
Fuar’dan çıkardığım neticelere gelince kesinlikle “Türkçülük”yükselişte. Görüyorum ki milli duygular siyasete de aksetmiş. Ülkücü gençler bizim “İşkence” gibi arı ve duru Türkçe ile yazılmış “Gönül Mektupları” istiyor. Gönül mektupları ise gönül şahlandığı, duygular depreştiği anlarda yaşanır. Merak ediyorum doğrusu 30 Mart’da “Kimler ayaklar altına alınacak!” … Bizlerse yine birer derviş olarak kalacağız. Ne demiştim “İşkence”nin önsözünün sonunda ”Ben de şu fani dünyadan üç kelimelik veda ile gideceğim: Ahh.. Milletim Canım Benim”…Bu duygularla geleceğiniz aydınlık olsun..