
“Gelişmiş bir hukuk devleti” olmak, ülkeyi yöneten ve yönetmeye talip olanların ülküsü, varacağı son nokta olmalı.Yol üzerinde çıkacak engeller, evrensel kuralların ışığında tespit edilmiş, bizim değerlerimize ters düşmeyecek şekilde oluşacak prensiplerle çözülmeli.

Babür Hüseyin ÖZBEK
Türkiye’nin bağırsakları kirli; buradan başlayarak vücudun değişik organlarını tümörler sarmış, yanlışlıkla bile neşter atılsa hesapta olmayan başka hastalıklara rastlanıyor. Bu kanserli dokuları kim, nasıl temizleyecek. İktidar mı? Zor. Tuttuğu yol, dayandığı kaynaklar çürük. Zaten inandırıcı değildi; şimdiki uygulamaları kendini sokan, intihar eden akrep gibi davranıyor. Beyler, R.T. Erdoğan ve onun ekibi, “İnandırıcı değilsiniz, Gideceksiniz!”
Neden mi?
Açık veya gizli dökülen/yerleştirilen mayınlar patlamaya başladı. Zincirleme bir reaksiyon gibi; bir kere sebep olup o yolu açtınız mı, sizi de havaya uçurur, altındaki karinayı deler su almanıza sebep olur. Sonuçta batarsınız. Sadece siz batsanız neyse, size güvenen, oy veren halkta zarar görür.
Dört bakan rüşvet yüzünden istifa etti. Siyaset, bakan oğullarının yatak odalarındaki kasalara dolar, avro istif etmek değildir. Konuşmalar tutarsız, Başbakan, “Bize darbe yapıldı” diyor. Hani siz “kudretli Başbakan”dınız. Görevinizi yapın! O darbecileri tutuklayıp hesap sorun. Oturduğunuz makam icraat makamı değil mi?
İnandırıcı değilsiniz, çünkü 3-5 değil içi döviz dolu 7 kasanın bakan oğlunun evinde ne işi var?
Demokrasi ile yönetilen, halkı için çalıştığını sık sık dile getiren bir ülkenin iktidar nimetleri ile de yetinmeyen bir bakanına, 700 bin T.L’lik saat hediye ediliyor. İddialar açık, savunmalar cılız. İnandırıcı değilsiniz.
İktidarın yumuşak karnında iki zayıf nokta var. Sanki bedendeki tümörlü kısım buraya toplanmış. Önce biri patladı, cerahatini dışarı yaydı; halka aldatıldığını göstermek ister gibi kendini ortaya koydu. Pensilvanya çıkışlı ilk darbe 17 Aralık 2013’te geldi. 12 yıllık ortaklık birden bozuldu, birbirlerinden habersiz yerleştirdikleri mayınların ilkini Hocanın Ekibi patlattı.
Bu Cemaat’in ilk atağıydı. O sarsıntının artçı tesirleri hâlâ devam ediyor. Fethullah Hoca ; “Ben de varım, ne dersem yapılacak ve gereksiz dayılanılmayacak.” demek istiyordu. Bakalım, gücünü zaman içinde yaşayıp göreceğiz.
İkinci zayıf nokta R.T. Erdoğan’ın oğulları. Büyük oğlu A.Burak Erdoğan 2000’li yıllarda, “Yumurtalıklarından rahatsız askere gidemez” diye Kasımpaşa Deniz Hastanesi’nden “Çürük” raporu aldı. Çocuğu olmaz, askerlik yapamaz diyen heyete, tıp ilmine inat o kişinin ertesi yıl 2001’de evlenip çocuğu olunca o diplomalılar neler yaptılar, kim bilir o kıymetli kâğıtları nereye koydular. Hele o 42 milimetre kalınlığında çok da albenili sarı sırmaları taşıyan zat!…
Şimdilerde ise 1980 doğumlu küçük oğlu N.Bilal Erdoğan meselesi başını ağrıtıyor, seçimler öncesi iktidarı sarsmaya devam ediyor. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş, 24 Aralık 2013’te 100 milyar dolarlık olduğu iddia edilen “2’inci Büyük Yolsuzluk Operasyonu” nu başlattı. Mahkeme tarafından uzun takip sonucu oluşturulan dosyalardaki delillere dayanarak verilen 30 kişiye ait, “Arama ve gözaltına alma kararı” uygulanmadı, durduruldu. O dosya ve dosyalardaki deliller ne oldu, karartılmadı mı?
İktidar, hükümet tutarlı davranmadı. İş Başbakan’ın oğluna dayandı mı kanun, nizam, demokrasi, eşitlik bu gibi kavramlar uygulanmıyor; şahsa “N.Bilal Erdoğan’a özel bir icraat” gündemde yerini alıyor.
Dillere pelesenk olan, “Tarafsız ve bağımsız yargı herkes için gerekli hukuk…” R.T. Erdoğan’ın oğulları ve çevresi için geçerli değil.
İnandırıcı mı olmak istiyorsunuz, bırakın HSYK’ya müdahele etmeden, yönlendirmeden, oğlun Bilal adaletin önüne çıksın, temizliğini ispat etsin. Ondan sonra şimdi söylediklerini söyle: “Vurgunda, soygunda yer almıyoruz.” de, biz de inanalım!
Hiç yapılmaması gereken şeyler yapıyorsunuz; binlerce yıllık birikimlerle oluşan devletin hukuk sistemini berhava ettiniz.Çıkarlarınız için, sırf oğlunuzun soruşturmasını şimdilik de olsa durdurmak için bombaladınız. Onlar haklı mı, doğru mu yapıyorlar, bu başka bir mesele. İşte telafisi zor kararların birkaçı:
İki gün önce Diyarbakır’da sürmekte olan KCK davasında sanıklar ortak bir açıklama yaptılar: “ Bu mahkemeyi tanımıyoruz.”
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım Yargıtay kendisi hakkındaki karar onaylandıktan sonra: “Ben bu kararı tanımıyorum.” dedi
Ve bunlar gibi daha çok göreceğimiz kötü örneklere yol gösteren, sebep olan kişi, maalesef sizsiniz Sayın Başbakan. Oğlunuz hakkında soruşturmayı yürüten savcıları görevden aldırdınız. Bu sizin icraatın başındaki kişi olarak yargıyı tanımadığınız anlamına geliyor. Aynı gün, aynı mealde yargıyı tanımayan, işin içinden çıkılmaz hale getiren durumlar yaşandı.
Ve siz Sayın Başbakan, “Oğlum yolsuzluğa karışırsa evlatlıktan ret ederim.” dediniz. Allah aşkına bu nasıl bir tutum,yaptıklarınızın, konuştuklarınızın inandırıcı olmadığını nasıl görmüyorsunuz? Bu halkı ne zannediyorsunuz?
İktidar olmak ayrı, muktedir olmak ayrı. Siz görünüşte iktidarsınız, ama muktedir değilsiniz. Şablonda görünen, ekranlara yansıyan bir AKP – Cemaat – PKK, KCK üçlü koalisyonu var ve siz de bu koalisyonun Başbakan’ısınız. “Ben iktidarım, güçlüyüm” demeye hakkınız yok. İnandırıcı değilsiniz.
Adaletin kendi mecrasındaki akışını darbeli matkap gibi kesmeniz siyasi tansiyonu yükseltti. Uyguladığınız dolar güdümlü hormonlu ekonomi sizi değil ama yoksul, dar gelirli ve emekliyi inletecek. Türk ekonomisinin güdümünde olduğu Amerikan doları 8 Mayıs 2013’te 1.79 T.L. iken, 8 ay sonra 17 Aralık 2014’te 2.22 T.L. oldu. Bunun manası yakıta, ete, ekmeğe, giyime, beyaz eşyaya, zorunlu her şeye beklenenin üzerinde zam getiriyor.
Diğer taraftan kuraklık beklentisi var, tarım etkilenecek gıda fiyatları artacak. Barajlarda su seviyesi düşüyor, elektrik kesintileri kapıda. Devamında ise susuzluk gelecek.
“Yeterli suyumuz var.” gibi gerçek dışı, doyurucu olmayan açıklamalarla geçiştirilecek şeyler değil bunlar.
Ekonomistler, “Sıcak para gelmezse dolar yükselir.” diyorlar. Hormonlu ekonomi zorda. Faizler yükseliyor, enflasyon işçiyi, köylüyü ve emekliyi ezecek.
Hem uygulamanız, hem yarınlara ait tutarlı olmayan plan ve projeleriniz inandırıcı değil. Böyle devam ederseniz gideceksiniz; hem de palas pandıras!