RÖPORTAJ: SEDA ŞİMŞEK / BUGÜN GAZETESİ sedasimsek@bugun.com.tr
Dershanelerle ilgili düzenleme Meclis’e sevk edildi.
Değişikliğin “teklif” yoluyla değil, “tasarı” yoluyla sunulmuş olması, tasarının arkasında bütün bakanların ve AKP Hükümeti’nin olduğu mesajını veriyor. Öyleyse bu tasarının yasalaşması halinde ortaya çıkacak “hukuki”, “siyasi”, “sosyal” ve “vicdani” sorumluluğa da sadece Milli Eğitim Bakanı değil, Başbakan dâhil tüm kabine üyeleri ortaktır.
TEHLİKELİ OYUNLAR VAR
Tasarıyı inceleyebildiniz mi?
Tabii ki madde madde masaya yatırdık. AKP’nin tasarısı eğitime yapılan bir darbedir. 28 Şubat’ta İHL’leri kapatan zihniyetten bir farklarının olmadığını görüyoruz. Dershanelerin eğitim birliğine aykırı olduğu ifade ediliyor, buna karşın başka bir dilde de eğitim öğretim yapma teklifi Meclis’e getirildi. Burada tehlikeli oyunlar var. Yolsuzluğu aklileştirmeye çalışan ve 11 yılda kendi yandaş zengin sınıfını oluşturan AKP iktidarının derdi Anadolu’nun garip çocuklarının geleceği değil. 11yılda mücahitken müteahhit olan AKP’li sınıf şimdi dar gelirli insanlara, “işçisin sen işçi kal” diyor. Zenginin çocuğu yine kolejde okumaya devam edecek, fakirin çocuğu ise ya açık lise veya açık öğretime devam edecek ya da sanayide bir ustanın yanında çırak olacak. Hükümet bir yandan 3 çocuğu teşvik ediyor, biz de nüfusun artmasını destekliyoruz ancak bir dar gelirli aile 3 çocuğunu aynı anda nasıl koleje gönderebilir? Nasıl okutabilir?
Özel okula dönüşen kurumlara gidecek öğrencilere destek sağlanacağı belirtiliyor tasarıda.
Dershaneden dönüşen okullara devam edecek öğrenciler nasıl belirlenecek? Bütün veliler çocuklarını bu okullara göndermeye kalkarsa ne yapacaklar? Özel okullara giden öğrencilere destek verileceğini söyleyenler devlet okullarındaki kırık camların farkında değiller.
HİÇBİR KRİTER YOK
Dershanelerin özel okula dönüşmesine yönelik teşvikler sunuluyor, mesela hazine arazisinden yer verilmesi öngörülüyor.
Ülkede satılmadık toprak bırakmadılar ki, bu iktidar hangi araziyi dershanelere verecek?
Özel okula dönüşmeyen dershaneler için açık lise alternatifi sunuluyor.
Açık öğretim özel lisesi ile ilgili hiçbir kriter mevcut değil iken, açık öğretim özel lisesine nasıl dönüşüm sağlanacak? Etüt merkezlerinin de 12 yaş ve altındaki öğrencilere hizmet vermesi düzenleniyor. Etüt merkezine 12 yaş ve altının devam ettiği nasıl denetlenecek? Bu soruların cevabı yok. Eğitim sistemimizde bütün problemler çözüldü de sadece dershaneler problemi mi kaldı? Bakın, “sosyal, sanatsal, sportif, kültürel ve mesleki alanlarda bilgi, beceri, dil yetenek ve deneyimlerini geliştirecek” kursların tanımı yapılıyor, bunlar için de öğrencilere parasal destek verilecek mi?
Dershanelerde çalışan öğretmenlerin mağdur edilmeyeceği ve Milli Eğitim Bakanlığı bünyesine sözlü sınavla alınacağına ilişkin düzenlemeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dershane öğretmenlerinin, KPSS şartı aranmaksızın sözlü sınava tabi tutulması öngörülüyor ama sözlü sınavların kriterleri neler? İhtiyaç alanları nasıl belirlenecek? Ne kadar öğretmen alınacak? Sözlü sınavı geçemezlerse açıkta mı kalacak? AKP kendi yandaşlarını mı alacak? Peki, senelerce çalışıp sigortası doğru düzgün yatmayan ve formasyonu olmayan öğretmenlerin durumu ne olacak? Hepsinden daha önemlisi, 300 binden fazla hâlâ umutla dışarıda bekleyen, KPSS puanları olan öğretmen adaylarına ne denecek? Böyle çift başlı seçme sistemi, kaosa sebep olur.
BAKANA ATAMA YETKİSİ
Bakana öğretmen atama yetkisi verilmesine dair görüşünüz nedir?
Tasarının 22. maddesinde personel atamalarıyla ilgili ibareler var. Bakan, öğretmen atama yetkisi sahibi olurken, bu maddeyle galiba kendi çetesini kurma hazırlığı içinde. Okul ve kurum müdürlerinin vali tarafından 4 yıl süre ile görevlendirileceği ifadesi geçiyor. Şimdi ben soruyorum, bu değişiklik, Oslo görüşmelerinde kayda geçen “Milli Eğitim, şunlar bunlar, bakanlıkları kaldırıyoruz, valiliklere ve belediyelere veriyoruz” sözü temel alınarak mı getiriliyor? Oslo’dan mı esinlendiniz? Özellikle AKP iktidarı döneminde valilerin önemli bir bölümünün “devletin valisi” vasfının ortadan kalktığı ve adeta “AKP il başkanlarının bürokrasiden sorumlu yardımcısı” gibi hareket ettiği göz önünde bulundurulduğunda, bu görevlendirmelerin ne ölçüde adaletsiz olacağını tahmin etmek zor değil. Bu süreçte kimilerinin “paşa gönlüne göre” görevlendirilecek olanların en belirleyici kıstasları, “Malum-Sen”e üyelik yahut “vali beyle hemşerilik” ya da “her türlü rüşvet” olacaktır.
Km göstergesinin sıfırlanması bir arabayı yeni yapmaz
En çok tartışılan konulardan birisi de üst düzey bürokratların tamamının görevden alınması.
Motoru eski bir arabanın kilometre göstergesinin sıfırlanması, yeni olmasını sağlamaz. Personelin bir gecede görevden alıp, yandaş ekibini buralara getirecek olması başarı getirmez. Başarı, liyakat ve kalite tutarlılığı ile sağlanabilir. Yarın 60-72 aylık öğrencilerde yaptıkları gibi “pardon” diyecekler. Tasarının yasalaşması halinde, halen görevde bulunan 100 binden fazla müdür ve müdür yardımcısının görevi kendiliğinden sona erecek. Böylelikle ömrünü eğitime ve idareciliğe adamış 100 binden fazla idarecimiz görevlerinden alınacak ve kadrolar, yandaşlar için boşaltılacak. Bir tek müsteşar yerinde kalıyor, düzenleme galiba müsteşar tarafından kendi yerini sağlama almak için hazırlanmış.
Rahatsız oluyorlar
Öğretim elemanlarına yönelik disiplin cezalarıyla ilgili de bir düzenleme yapılıyor.
Üniversitelerin belli konular ile ilgili düşüncelerini ifade etmesinden rahatsızlık duyuyorlar, o sebeple disiplin yönetmeliğinin yeniden düzenlenmesi hiç şaşırtıcı değil. Üniversitelere adeta “Siz susun, fikirlerinizi söylemeyin, biz sizin adınıza doğruyu söyleriz, karar veririz” deniyor. 30 bin kişinin katili, terörist başı süreçte muhatap alınıp müzakere yapılıyor ama üniversitelerde öğretim elemanlarının ideolojik propaganda yapması atılma sebebi sayılıyor.
Yüksek lisans ve doktora için yurtdışına gönderilecek öğrencilere dair de bir değişiklik var.
Gönderilecek öğrencilerin yazılı ve/veya sözlü sınav ile belirleneceği ifade ediliyor. Bugüne kadar yurtdışına gönderilen öğrenciler ALES ve genel ortalama ile belirleniyordu. Artık ALES’in yanında sözlü sınav da yapılabilecek, bu sınavlar şimdiye kadar şaibeli miydi ki artık ALES’e güvenmeyip bir de sözlü sınav yapılıyor? Sözlü sınav ile ilgili tutanaktan başka kayıt sistemi de kullanılmıyor. Bu sınavlar şeffaf hale getirilmeli. Bir başka maddede de yurtdışına gönderilenlerin mecburi hizmetleriyle ilgili. Doktorasını bitirerek geri dönüp mecburi hizmetleri devam eden ve hâlâ doktorası devam eden kişilerin yurtdışında kaldıkları süre memuriyette yükselmeleri için kullanılacak. Her yılı bir kademe ilerlemesine, her üç yılı bir derece yükselmesine esas kılınacak. Mecburi hizmetleri bitmiş kişiler neden bu haklardan yararlanamayacak? Bu hizmet onlara da sunulmalı.
Gayriresmi olur
MHP, bu düzenlemeye toptan muhalif yani
Öncelikle eğitimin kalitesini artırmak gerekiyor. Devlet okullarında kalite arttıkça insanlar zaten çocuklarını dershaneye gönderme ihtiyacı hissetmez. Bugün tartışılacak olan eğitimin kalitesi. Uyuşturucunun ilkokullara indiği bir zamanda dershaneleri kapatmakla eğitimin sorunları çözülmez. Sınavlar olduğu müddetçe dershaneler de olacaktır. Resmi olmazsa gayriresmi olur. Bu bir realite. Dershaneleri sistemin dışına çıkarmak, merdiven altına itmek Türkiye’nin yararına değil zararına olur. Türkiye’de asıl fırsat eşitliğini ortadan kaldıran özel okul sistemidir. Özel okulda okuyan bir öğrenciyle, mahalle mektebinde okuyan bir öğrenci
aynı sınava giriyor.
Paralel varsa oligarşik yapıdır
Prof. Dr. Zühal Topçu, yolsuzluk operasyonunun “hükümete darbe” olarak yorumlanmasını eleştirdi. Zühal Topçu, ‘paralel yapı’ söylemi için ise “Bir paralel yapı varsa, eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in de dikkati çektiği AKP ve Başbakanlık’taki oligarşik yapıdır” dedi
17 Aralık, dershanelerle ilgili tartışmanın bir devamı mı sizce?
17 Aralık’ta bir yolsuzluk ve rüşvet operasyonu yapıldı. “Paralel yapı” yaptı deniyor. Bir paralel yapı varsa, eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin Bey’in de dikkati çektiği AKP ve başbakanlıktaki oligarşik yapıdır. Başbakan kurmaya çalıştığı yeni Türkiye’de rüşvetin AKP’ye serbest olacağını sanıyor. Hitler’in propaganda bakanının yolundan gidip, “Bir yalan yeterince tekrar edilirse herkes ona inanır” diye düşünüyorlar. Başbakan Pinokyo’yu geçti, yalan söyledikçe burnu uzuyor, millet de bu yalanları yutmuyor.
Hükümete yönelik bir darbe girişimi olarak nitelendiriliyor.
Ortada hükümete karşı bir darbe yok. AKP’nin rüşvet çarkına çomak sokulması var. Bunun cezası da görevden almalar, tayinler ve sürgünler oldu. Ampulü güneş zannedenler ona haddinden fazla değer verenler bugün bin pişman. Toplumun ahlak anlayışına yöneldiler. Bazı din adamları rüşvete kılıf arıyor. Adalet mülkün, devletin temelidir. Bugün İçişleri ve Adalet Bakanları, rüşvet ve yolsuzluk iddialarının üstünü örtmekle sorumlu özel yetkili bakan gibi hareket ediyor. Yalan, talan ve iftira dolu havuzda hep birlikte boğulacaklar. Gün gelir devran döner ve kapatılan bütün dosyalar bir bir açılır.
MHP de 2011 seçimlerine giderken kaset olayları yaşadı, şimdi dönüp baktığınızda ne düşünüyorsunuz?
MHP 2011 seçimlerinde kaset olaylarının mağduruydu ve üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen şu ana kadar aydınlatılamadı. Suçlular bulunamadı. Bumerang gibi AKP’ye yöneldiğinde, bir anda yasalar çıkarıldı. O zamanlar özellikle siyaset meydanında kullandıkları argümanlar şu anda kendilerini vuruyor. “Bunlar özel değil genel” diyorlardı, biz de o sözü şimdi kendilerine iade ediyoruz.
İhtiraslar seçimgüvenliğini TEHLİKEYE SOKUYOR
Kendi içinizdeki toplantılarda Başbakan’ın Devlet Bey’in konuşmalarıyla ilgili telefon görüşmelerini konuştunuz mu?
Konuştuk. Hatta Genel Başkanımız espri de yaptı, grup toplantısında söylediği gibi, Başbakan’a rahatsızlıklarını doğrudan arayıp bize bildirmesi için bir “Alo Fatih hattı” düşündük. Türkiye basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 154. sırada. Bir alt yazıya, Sayın Devlet Bahçeli’nin konuşmasına dahi tahammülsüzlük, kamuoyu yoklamalarında MHP’nin oylarıyla oynanması ve daha bilmediğimiz birçok konu, basının acıklı halini ortaya koyuyor. Devletin kurumları tahrip oluyor, insanların devlete güvene sarsılıyor. Bu ihtiraslar seçim güvenliğini de tehlikeye sokuyor.