BAZILARI köşe yazısı diye makale yazar. O tür yazılar âdeta malûmun ilâmıdır; okurun beynine idman vermez, sadece yorar…
Köşe yazısında bilimsel ağırlıklı konular yerine güncel konular ele alınmalı. Ben onu yapıyorum ve okurlarımın düşünce parkına hareketlilik getirdiğimi sanıyorum.
Buna neden değindiğime gelince; bir yayın organında tersinin savunulduğuna tanık oldum. Bir iki meslektaşım, köşe yazılarının “Sade suya tirit” tadında olduğunu, okurların ise bu yazılarda bilimsel bazı verilere dayalı değerlendirmeler aradığını ileri sürüyordu.
Aynı kanıda değilim; işlenen konuda bilimsel verileri arayanlar zaten akademik değeri olan kitapları, dergileri ve makaleleri hayatlarından eksik etmezler.
Köşe yazarları de bu gerçeği dikkate alır…
O nedenle köşe yazılarında konular, makale yazısı formatında değil köşe yazısı formatındadır…
AKP- Cemaat kapışmasına yandaş olan yazarlar, birbirlerinin yazılarını eleştirirken bu konuyu ön plana çıkarınca ben de, “Bulaşayım bakalım, ne olacaksa olsun” diye düşündüm ve minicik yani bir iki cümleyle de olsa konuya ilişkin görüş bildirme mecburiyeti hissettim; bunun da, görüşümü taşıyan arîza olduğunu lütfen kabul buyurun efendim…
* * *
Geçelim güncel konulara…
Başbakan Almanya’ya uçtu; uçmadan önce de konuştu.
Şu cümlelerinden kim ne anladı acaba:
–Paralel devlet soruşturması burada sadece İçişleri Bakanlığı değil, tüm istihbari çalışmalarımızın bundan sonraki hassasiyeti mevcut eksikliklerin giderilmesi sureti ile bu yöne çok daha farklı şekilde eğilmek.
Bir diğer cümlesi de şu:
–Anketleri falan bu millet yutmuyor artık. Her ay 4 anketi var bizim partinin. Bu 4 ankette biz karşılıklı olarak çaprazlama yaparız, adımlarımızı buna göre atarız…
MİT’in, Reza Zarrab’ın bazı kabine üyeleriyle ilişkisinin hükümet aleyhinde kullanılabileceği yönünde kendisini bir raporla uyarıp uyarmadığı sorusuna da şu yanıtı verdi:
-MİT bir defa uyarı yapmaz. Tespit yapar. MİT’in bu tür raporlarına nüfuz edebilecek kadar paralel yapının temsilcisi durumuna düşüyorsunuz. Müşterek çalışıyorsunuz, söylemediğimizi söylettiriyorsunuz. Başkalarına da bunu yaptırıyorsunuz….İsmi geçen zatla ilgili bana bugüne kadar herhangi bir suç duyurusu da gelmemiştir.
Üç cümle de, eleştirilecek malzemeyle dolu…
Birincisinden anlaşıldığına göre istihbari eksikleri giderici çalışmalar sürüyor; mesela eli kulağında olan internete sansür yasası onlardan biri…
……………………….
İkincisinden çıkan anlam da dikkate değer; Nabız yoklaması esaslı anketleri çaprazlama yapıyorlarmış…
AKP’ye leke olarak sürülen “Yolsuzluk, rüşvet ve karapara aklama” işlerinin de çapraz yapıldığını gördük.
Hem de ne çapraz…
Bir ayağı İran’da, bir ayağı Türkiye’de…
Bir ayağında bakanlar, diğer ayağında mahdumlar…
Pergel gibi!
………………………..
Üçüncü cümlesi de tutarlı değil…
MİT, uyarı değil de tesbit yaptıktan sonra ne yapar; ipin ucunu koyuverir mi?
Yoksa ilgili mercilere uyarıda bulunur ve yaptığı tesbite ilişkin önlemlerin alınmasını mı ister….
Demek ki MİT’in görevleri arasında uyarmak da var…
Ayrıca Erdoğan, nasıl bir yanlıgı içinde olduğunu da göstermektedir. Reza Zarrab adındaki şüpheli hakkında kendisine bir suç duyurusu yapılmadığını savunuyor…
Ne biçim ifade bu…
Başbakanlık suç duyurusu yapılacak merci değildir; o duyuru, cumhuriyet savcılıklarına yapılır, bir de ihbar şeklinde kolluk kuvvetlerine. Başbakan bunlardan hangisidir!?
Başbakanlık merci-i kül yani bütün işlerin yapılması için başvurulacak makam kabul edilemez…
Hem sonra, kuvvetler ayrılığını da göz ardı etmemek lâzım…Yargıyı yürütmenin emrine sokan anlayış işte böyle, suç duyurularıının dahi kendisine yapılacağını söyler…
ŞAŞKINLARDAN BİRİ
—————————
TARİH 25 Aralık 2013…
TOKİ’nin başından alınarak Çevre Bakanı yapılan Erdoğan Bayraktar ile oğlu, 17 Aralık Operasyonu’na takıldırlar; adları bu operasyona karışınca da Erdoğan Bey, Başbakan tarafından görevinden azledildi.
O gün istifa ettiğini açıkladı ama bugüne kadar istifa mektubu bir türlü ortaya çıkmadı. Böylece yaşananın istifa değil azil olduğu kesinleşti…
Bayraktar, birçok AKP’li gibi Erdoğan’ın hemşehrisi; üstelik 20-25 yıldır birlikteler. Eski bakan “40 yıldır” diyor ama ikisinin de yaşı ona müsait değil, bu konuda Erdoğan’ın “20-25 yıldır” beyanına iltifat etmek lazım.
Başbakan “Biz ne yollardan geçip geldik” diyerek hayli manidar ifadelerle yakınlık derecesine dikkat çekmiş oldu.
Bayraktar istifasından haftalar sonra Meclis’e gitti ve AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli ile görüştü.
Orada “Önce Allah’ın, sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın sayesinde sayesinde, genel müdür, meclis üyesi, TOKİ Başkanı, milletvekili ve bakan olduğum gerçeği ortadadır” dedi, bu ifadesini mesaj olarak sosyal medyada paylaştı.
Bayraktar nihayetinde Erdoğan ile de görüşerek partide kalmasını kesinleştirdi. Artık şaibeli olduğuna aldırmadan partisinin seçim çalışmalarına da katılacak…
Ne dünya bee…
Adın pis işlere karıştı diye azledileceksin, istifa ettim diyerek yalan söyleyeceksin, sonra da partili arkadaşlarından ve genel başkanından af dileyerek geri döneceksin…
Aklına hiç, halktan bağışlanmayı dilemek gelmeyecek mi!
ÇAKMAK PAŞA HOŞGELDİ
——————————
EMEKLİ Tuğamiral Cem Aziz Çakmak elli yaşında zorla emekli edilen kahraman askerlerimizden bir…
18 yıl denizlerde yaşamış; o günleri “Demirle suyun iç içe olduğu bir ortamda yaşadım” diyerek anlatıyor. Denizde yaşadığı her yılın karşılığı olarak da tam 18 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmış…
Suçu darbe yapmak için çete oluşturmak; kısa adıyla Balyoz Davası diye anılan davanın sanıklarından…
Suçlu mu?
Kendisi yanıt veriyor:
-Bir anda hapse düştük, hem de herkesin uydurma olduğunu bildiği delillerle. Bakın bu devletin bütün yetkilileri delillerin sahte olduğunu biliyordu. Hâlâ da biliyor. Ama insanlar hâlâ hapiste. Böyle bir şey olabilir mi?
Çakmak Paşa’nın ve arkadaşlarının başına gelen, bu tek cümlede gizli de değil, açık…
İnternet’e girerek kendisiyle yapılan röportajı okuyun; ibretlik bir durumla karşı karşıya kalacaksınız…
Paşa da birçok masum gibi içeride hastalanmış, kuru öksürükle gelen akciğer kanserinden musdarip. Artık tedavi altında. Allah onu ve arkadaşlarını ailelerine, ülkemize ve milletimize bağışlasın…
* * *
DERKENAR: Çakmak Paşa sadece Deniz Kuvvetleri’nden 137 denizcinin yargılandığını bunların 91’inin Kurmay Albay rütbesinde olduğunu açıkladı. Yazık ettiler komutanlarımıza, ordumuza ve milletimize. Gelecek kuşaklar herhalde bu marifeti üstlenenleri hayırla yâd etmeyecektir.