İlk defa gidiyorsam misafir olduğum evde öncelikli işim müsaade alıp eğer varsa nasıl kitaplar okuyorlar, hangi dergiler var, onlara bakarım. Zira beğendiğim bir Yunan atasözü var: “Kütüphane aklın eczanesidir” derler. Doğrudur.
O dostlarımın hangi kitapları okuyarak çocuklarına nasıl örnek olduklarını görmek, müsaitse bu konularda sohbet edip karşılıklı bilgi alış verişinde bulunmak, konuşulacak temel konulardan biridir.
Dünyada gelişmiş toplumlarda durum nedir? Biz onlara göre kitap basım ve okuma meselelerinde hangi safhadayız derseniz, içiniz kararır, bedbin olursunuz.

Babür Hüseyin ÖZBEK
Mesela Fransız vatandaşı bir kişi yılda ortalama 7, İsviçreli 10, Japon ise 25 kitap ve üzerinde eser okur. Biz Türkler ise 10 yılda ancak bir kitap okuyabiliyoruz.
Evine zorunlu gıda maddelerini alırken ince hesap kitap yapan Türk vatandaşı, genci, emeklisi; kitaba, dergiye, gazeteye nasıl ve ne kadar para ayırsın? Toplum okusun, aydınlansın derken yukarıdaki gerçeği de göz önüne almalısınız.
İhtiyaçların listesi çıkarıldığında Türkiye’de ilk 100 madde içinde satın alınacaklar arasında kitaba yer yok. O sıralamada ancak 235’inci olarak yer alabiliyor. Bunun manası, “bu halkın böyle bir ihtiyacı yok, ekonomik şartlar müsait değil,” demek yanlış olmaz.
Biz kişi olarak günde ortalama 5 saat televizyon seyrederken kitap okumaya ise yılda, evet bir yılda sadece 6 saat ayırabiliyoruz.
Merak ediyorsanız inceleyin; Birleşmiş Milletler (BM) araştırmalarına göre bizim vatandaşımız yılda 0.45 $ (1 TL), Alman 122, Norveçli 137, Güney Koreli 39 ve Belçikalı 100 $ harcıyor. Dünya ortalaması 1.30 $.(3.20 TL)
Düşünün ki dünya ortalamasının bile altındayız.
ESERLERİN SIRALANMASINDA DOĞAN TEREDDÜT
Bir dergi var, adı Notos. Şubat-Mart sayısında 249 kişinin katıldığı değerlendirme ile 40 kitaplık bir liste çıkarmış. Bazı gazeteler bu sıralamadaki ilk 20’yi haber olarak yayınladılar. Konu ile ilgili olarak Doğan Hızlan 31 Ocak ve 03 Şubat 2014 tarihlerinde iki makale yazdı. Konuyu inceledi, okuyucusunu aydınlattı. İyi de yaptı!
O dergide şu söylenmek isteniyordu; işte Türk edebiyatının mutlaka okunması gereken, raflarda ilk bakışta göze çarpacak eserleri bunlar olmalı, dense de, ifade edilen gerçek amaç: listedeki eserler sıralamaya göre öncelik almalı. Şırınga edilen fikir buydu.
Gerçi Doğan Hızlan’ ında: Rıfat Ilgaz, Orhan Veli Kanık, Fuzuli Divanı, Abdullah Şinasi Hisar, Baki Divanı, Ahmet Mithat Efendi, Mithat Cemal (Üç İstanbul), Necip Fazıl Kısakürek, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ sız bir listenin eksik olacağını yazmış. Doğru ve yerinde bir tespit.
Türk klasiklerinde sıralama yapılırken fikri yapıya göre davranmamalı, ideolojik kaygılardan uzak olmalı. Listede yer alan eserlerin hepsi değerli, ancak o sıralamaya katılmıyorum. İdeolojik bir koku var.
Bu tereddütlerin dışında mesela: 3’üncü sıradaki Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” ile 8’inci sıradaki Sait Faik Abasıyanık’ın “Alem Dağda Var Bir Yılan” ı nasıl ayırdınız. 5’ici sıradaki Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna”sı ile 10’uncu sıradaki Halit Ziya Uşaklıgil”in “Aşk-ı Memnu”sunda hangi edebi kıstaslar ön plana çıkarılarak biri 5 diğeri 10’uncu sırada yer aldı?
Bir örnek daha: 6’ıncı sıradaki Yusuf Atılgan’ın “Anayurt Oteli” ile 16’ıncı sıraya konan Yakup Kadri Karaosmanoğlu’un “Yaban”ın da ki sıralama doğru mu?
Klasik ve modern klasik beraber, “Türk Edebiyatı Klasikleri”ni oluşturan eserleri seçmek üzere oy kullanacak 249 kişi hangi kıstaslarla belirlendi? Çıkacak sonucu önceden az çok merak etti mi? Tereddütlerimi sıralamaya devam edebilirim…
Eğer, ola ki listeyi hazırlayanlarda benim de seçici bir oyum olsaydı ilk 20’de aklıma gelen: Peyami Safa-“Bir Tereddüdün Romanı”, Halide Edip Adıvar – “Sinekli Bakkal”, Kemal Tahir – “Devlet Ana”, Ziya Gökalp – “Türk Medeniyet Tarihi”, Ömer Seyfettin – “Bütün hikâyeleri”, Cemal Kutay – “Türkçe İbadet (Ana Dilimizde Kulluk Hakkı)”, Tarık Buğra – “Küçükağa”, M.Necati Sepetçioğlu – “Bu Atlı Geçide Gider”, Namık Kemal – “Vatan Yahut Silistre”, Sevinç Çokum – “Karanlığa Direnen Yıldız”, Tahsin Yücel – “Yalan” , Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) – Deniz Gurbetçileri” ve Pir-i Reis’in (1465-1554) – “Kitab-ı Bahriye” sine de yer verirdim.
Ama halkı okumaya yönelttiği, o yönde ivmelendirdiği içinde Semih Gümüş’ün davranışını alkışlamak, hakkını teslim etmek gerek.
EN SON HANGİ KİTABI OKUDUNUZ?
Okuyor mu, en son hangi kitabı okudu? Yabancı yayın takip edebiliyor mu, okuduğunu çevresine yansıtabiliyor mu, evindeki kitaplığı; genel, mesleki ve meraklarını da karşılayacak şekilde bir birini yansıtıyor mu?
Görüyorum ki çevremdeki kişilerde bırakın yukarıdaki özellikleri bulmak, çok azında düzenli kitap okuma alışkanlığı var. Ellerinde, çantalarında, arabalarında kitap taşıma merakları yok. Evime yakın olan bir kütüphane var. Oraya bazen haftada, bazen de 10 günde bir uğruyorum. Genelde gelenler yaşlı kişiler, kütüphane tarafından alınan 5 – 6 günlük gazeteyi bedava okumak için geliyorlar. 4 masada internet var. Onları daha genç okuyucular, internet meraklıları kullanıyor.
Maalesef, üzgünüm ama kitap okuyan az!
Gene dünyaya bir bakalım: Fransa da halkın yüzde 21’i, Japonya da yüzde 14’ü, ABD de ise yüzde 12’si kitap okurken, bizde bu oran üzücü ki, ne üzücü! On binde bir.
Anneler, babalar, ablalar, ağabeyler; eğer sizler evde kitap okursanız, bunu özenerek, severek yaparsanız, bilin ki yeni yetişen genç nesil sizi örnek alacaktır. Okuyan, inanan, bilen, bildiğinden emin olarak yetişen nesil de topluma faydalı olur.
Olur ya, belki sizinde kafanız takılabilir, bu iktidar 12 senedir ülkeyi bi şekilde yönetiyor. Başbakan R.T.Erdoğan ve onunla paralel hareketler yapan – yo yo Erdoğan’ın bahsettiği “paralel devlet” değil! İktidarla aynı vagonda bulunan Sayın A.Gül’ü kastediyorum. Onları makinist koltuğunda hızlı tren kullanırken, futbol oynarken, at binerken – attan düşerken (R.T.Erdoğan), alış veriş merkezleri açarken, kurdele keserken bu örnek liderleri gördük.
Ancak onları hiç kitap okurken veya okuma, aydınlanma hakkında fikirlerini toplumla paylaşırken görmedik. Bu mealde bir fotoğraflarına da ben şahsen rastlamadım.
Bizim halkımız bakar, aynısını taklit eder. Ama kitap okumayı değil. Mesela Emine Hanım’ın, Hayrunisa Hanım’ın türbanlarını genç kızlar örnek alıyorlar. Halbuki böyle bir Türk adeti yok. Keşke örtünmek değil, “siyasi simge” türbanı yaymak merakı kadar, okuyarak, eğiterekte örnek teşkil etseler. Ve Güney Doğu Anadolu ağırlıklı “çocuk gelinler” ve “kadın öldürme” utancının bitmesine önayak olabilseler. O bölgede okuma oranı düşük, kütüphane denen “aklın eczanesi” hiçte yeterli değil.
Görüyorsunuz ki kitap okuyan toplumlar: Japonya, Norveç, Hollanda, hep ileri gidiyor, örnek oluyorlar. Atatürk ilkeleri de aydınlık yarınlar için okumayı, bilgilenmeyi, esas değerlere sahip çıkmayı öğütler, sağlık verir.
Yarınlar gene okuyan, beynini geliştiren ve milli değerlerini koruyabilen toplumların olacak.