TÜRK MİLLETİ‘ni bütünüyle kucaklamak yerine ayrıştırmak, gözünü topraklarımıza, cumhuriyetimize, demokrasimize ve özgürlüklerimize dikmiş düşmanların ekmeğine yağ sürmek değil midir…
Bunu AKP’lilere ve Erdoğan’a anlatamadık gitti vesselâm…
Üstelik ayrıştırmaya çalıştıkları Türk Milleti’nin yüzde 99’u Müslüman; yoksa AKP ve Erdoğan Müslümanları bölmek için mi başımıza geldiler…
Şaşırıyor insan…
* * *
Böyle bir misyonu üstlenmelerine onları zorlayan ne!?
Yoksa edindikleri temel görev, Müslüman bir milleti daha bölmeye mi yönelik?
Bütün siyasal gayretleri bunu işaret ediyor.
* * *
İslam coğrafyasına bakıyorsunuz, bölünmemiş ya da bölünmek üzere olan millet yok denecek kadar az. Hemen her Müslüman ülkede insanlar birbirleriyle kapışmış durumda. Müslüman Müslümanı ya boğazlıyor, ya bombalıyor, ya kesiyor, ya kurşuna diziyor…
Korkunç ama gerçek bu…
Başımızda, böyle bir atmosfere ülkemizin de sürüklenebileceğini hesap etmeyen, gerilimden ve onun doğal olarak getireceği ayrışmadan medet uman, ikbal ve saltanat bekleyen bir siyasal anlayış var.
Bu anlayışa hâlâ destek verilmesi şaşırtıcı ve ürkütücü…
Demek ki bu ülkede oy vererek bu bölücü güce eyvallah diyen Müslümanlar çoğunlukta!
* * *
Vahşet, dehşet, baskı, işkence, esaret, haksızlık, hukuksuzluk, hangisinin İslâm’da yeri var!?
Olmadığına göre bizde neden olsun!?
AKP 12 yıldır, bu siyasal figürleri, çirkin ve kendi başlarına birer öge sayılan insanlık dışı motifleri kullanarak ülkeyi yönetiyor; daha doğrusu yönettiğini sanıyor…
Adamların, Frenklerin ideé centrale dedikleri merkezi düşünceleri olabildiğince sakat, din ve insanlık ölçütlerinden uzak!
* * *
Şimdi de MİT Yasası‘nı yenilemek suretiyle toplum hayatının dizginlerini ellerine geçirmeye kalktılar. Yasamaya baktığımızda bunu yapacak parlamenter güçleri olduğu görülüyor.
Yasa çıktığında Türkiye yeni bir dönemi yaşamaya başlayacak. Toplumun maddi ve manevi hayatı bu defa MİT kanalıyla kontrol altında tutulacak…
Yasadan özetle bahsediyorum; kabul edildiğinde ayrıntılarını göreceğiz…
Yeni yasayla istihbarat teşkilâtımıza, yapmaması gereken yeni işler yüklenmiş olacak. Terör örgütüyle masaya oturmak ve TIR’larla meçhule yük taşımak gibi işleri de herhalde sürdürecekler…
Ülkelerin iç ve dış güvenliğine hizmet için kurulmuş benzer yabancı teşkilatların acaba bu tür görevleri var mı diye merak ediyorum.
Koşullar değiştiğinde yeni bir takım işlerin sorumluluğu altına itilecek MİT’ten, asli görevini başarıyla yapmasını beklemek de herhalde yanlış olacak...
Zira kimse, koltuğunun altında ikiden fazla karpuz taşıyamaz!
Üçüncüyü düşürür, karpuzun çat diye ortadan ayrılmasına neden olur!
* * *
ADANA Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü‘yü kutluyorum…
Görevine başlarken “Andımız”ı okumuş ve törene katılan binlerce yurttaşımız da Sözlü‘ye katılmış…
Muhteşem bir tablo…
Düşman çatlatmıştır…
Türklüğe düşmanlık besleyenlere de iyi ders olmuştur!
Dilerim MHP’li bütün belediye başkanları, yardımcıları, görevdeki belediyeciler aynı anlayış ve şevkle işlerine sarılır ve yurttaşlarımıza AKP anlayışına inat, ayrım yapmaksızın hizmet vermeyi sürdürürler.
* * *
ABD‘de yayınlanan İndependent adlı etkili gazetenin yazarı Robert Fisk‘in bir yazısı internete de düştü. Adam Türkiye’nin siyasal, sosyal ve ekonomik anatomisini ele almış ve kendince yorumlar yapmış…
Bu arada doğal olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan‘a da değinmiş ve doğrusunu söylemek gerekirse fazlaca ileri gitmiş.
Fisk’in fışkısını bütünüyle sütunuma aktaracak değilim, yalnız Tayyip bey hakkındaki birkaç cümlesine dokunmak isterim. Diyor ki:
-Erdoğan geçen yıl Gezi Parkı göstericilerini ezmesi için polisi gönderdi; partisinin ve akrabalarının yolsuzluğa bulaştığı iddia edilince çıldırdı ve yüzlerce polis ve güvenlik yetkilisini kovdu veya yerinden etti. Kaçınılmaz şekilde kazandığı yerel seçimlerden önce sosyal medyayı yok edeceğini söyledi. Anlaşılan yeni teröristler Facebook ve YouTube idi ve Türkiye’nin daima yumuşak başlı basınına Saddam Hüseyin’in söylemiş olabileceği türden kelimelerle tehditler savurdu…
Kim ne derse desin Fisk‘in çizdiği son günlerin Recep Tayyip Erdoğan tipi bu…
El âlemin böylesi yorumlarına, karalamalarına, arada bir de olsa hakaretlerine ve üçüncü dünya ülkesi gibi seyredilmemize, siyasetçi ve toplum olarak el ele yol açtığımızı dikkate almalıyız ve ülkemizi de, insanlarımızı da artık, ağızlara sakız olmayacak konuma getirmeliyiz.
* * *
İBRET-i âlem için başlıklı yazımda moda ya sehven bir hata yapmışım. AKP’den istifa eden İdris Naim Şahin‘in adı memleketi Ünye’de stadyuma değil otogara verilmişti. Anlaşılan bendeniz, Hakan Şükür‘ün adının verildiği stadyumdan silinmesi olayının etkisinde kalmışım ki, Şahin’i de otogardan alıp stadyuma taşımışım…
Bu hatamı bana gazeteci yazar arkadaşım ve gönüldaşım İşbara Han hatırlattı…
Ona da uyarısından dolayı teşekkür ediyorum…
Okurlarımın bu hatamı bağışlamasını diliyorum efendim…