OOFFF OF, vallahi içimiz daralıyor…
Başbakan, AKP’li olmayan kişi ve kuruluşları yerli yersiz ve dayanaksız iddialarla karalamaktan ne zaman vazgeçecek!?
Hukukçular Derneği’nin sertifika töreninde konuşurken yine aynı üslûbu kullandı ve bu defa yargıç ve savcıları ayrıştırıcı lâflar etti…
Toplumun her kesimini birbirine hasım hale getirmek herhalde kişiyi ve partiyi siyasal ikbale taşıyacak yol değil. Ama nedense Erdoğan 12 yıldan beri bu yol ve yöntemi seçmiş bulunuyor…
Konuşmasında ağır ithamlar ve karalamalar vardı…
Asılsız iddialara dayalı olarak çizdiği senaryolarda yer alan olgular inandırıcı da değildi.
Öyle anlaşılıyor ki Tayyip Bey bu üslûbundan vazgeçmeyecek ve iktidardan gidene kadar sürdürecek.
Öyle ya; can çıksa huy çıkmaz!
* * *
Cemaatin devlet hayatına girmesine kim neden oldu?
Erdoğan ve AKP…
Ağzına gelen ağır sıfatları yüklediği ve hakaretler ederek dışladığı cemaati 12 yıldan bu yana başlarına taç yapan da Erdoğan ve AKP değil mi?
Ya emniyet ve yargı dahil, bürokrasiyi cemaate mensup insanlarla dolduran kim?
Erdoğan değil de Sarkozy mi?
O zaman şu yakınma ne; buyrun beraber okuyalım:
–Aylardır yargı içindeki bu korkunç yapılanmadan bahsediyoruz. Delilleri ortaya koyuyoruz. Binlerce, onbinlerce insanın hukuksuzca dinlendiğini anlatıyoruz. Bu ülkenin cumhurbaşkanını, başbakanının, genelkurmay başkanın, bakanlarının, parti genel başkanlarının, bürokrat sanatçı gazetecilerinin dinlendiğini anlatıyoruz. Ortaya belgeler koyuyoruz. Nihayet kendilerinin de dinlendiğini fark edince Adana’da bazı yürekli savcı ve hakimlerimizin olaya el attığını görüyoruz.
Bu oluşum kimin eseri?
Bütün bunlar olurken ses çıkarmayan iktidar, öküz ölüp ortaklık bitince mi aklını başına topladı!
Cemaati “Koşut devlet” konumuna sürüklediler şimdi de ipini çekiyorlar…
Böyle cellâtlığa ne ad verilir düşünün
* * *
Erdoğan’ın bir iddiası daha var ki eller tutar yanı yok; “17 Aralık yolsuzluk operasyonu bir darbedir” demeyi sürdürüyor.
İşitilmiş şey değil, böyle darbe mi olur?
Darbe konusunda enva-ı çeşidini yaşamış bir ülkede, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, karapara aklama ve ihalelere fesat karıştırma gibi adi suçların emniyet ve yargı tarafından ortaya çıkarılmasına darbe demek ve insanları buna inandırmak mümkün değildir…
Bu lâflar da o nedenle herkesi kahkahaya boğmaktadır.
Bu mantık sayet emniyet ve yargıya monte edilirse, ülkede bir daha ne yolsuzluk ve hırsızlık olaylarının üzerine gidilebilir, ne de rüşvet ve diğer soygunların…
Hayatımıza da iktidarla kol kola girmiş kepazelikler iyice egemen olur!
* * *
Bir cemaatçi milletvekiline bindiği uçakta yapılan muameleye ne diyeceksiniz?
Yolsuzluklara adı karışanları çete gibi görmeyen ama cemaati son çete diye niteleyen iktidar mantığı, kin ve nefret içerisinde olmaktan kendisini alamıyor bir türlü.
Yer değiştirdi diye uçaktan indirilen vekil Amerika’ya uçacaktı…
“Tehlikeli yolcu” dediler engellediler ve böylece adamın seyahat özgürlüğüne limon sıktılar…
Rivayet ama söylemiş de olabilir; bunun üzerine şöyle demiş o vekil:
-Besledik büyüttük danayı, tanımaz oldu anayı * * *
ANAYASA MAHKEMESİ iki önemli konuda iptal kararı verdi…
Biri, HSYK‘nın yapısını değiştiren yasada Adalet Bakanı’nına ilişkin hükümlerden ibaret…
Bu kararla öncelikle Bekir Bozdağ’ın süngüsü düşmüş oldu…
Diğer iptal ise BTK yasasıyla ilişkili; verilen kararlar yeni düzenlemeleri gerektirecek…
Bu konuda bir AKP’linin itirazına takıldım; “Meclis’te 300’den fazla vekil HSYK’da anayasaya aykırılık görmüyor ama mahkeme üyeleri görüyor, çok garip” mealinde bir lâf etti…
Garip olan aslında bu adamın mantığı değerli okurlar, pardon mantıksızlığı…
300 küsur vekil dediği insanın hepsi AKP’li; peki hepsi anayasa hukuku üzerinde görüş beyan edecek yetkiye ve bilgiye sahip mi?
Parlamentoya bu kadar zıpçıktı bir akıl hiç yakışmıyor…
300 vekili Anayasa Mahkemesi’nin de üzerinde, bilgi ve birikim hazinesi gibi gören insandan vekil olursa, iktidar da işte böyle olur, memleket de!
* * *
SİYASAL konu değil ekonomik konu ama aklım takıldı bir kere…
Fransız kökenli “Büyük bakkal” dediğim süpermarketin dün verdiği reklamda dikkatimi çeken çok önemli bir noktaya değinmek istiyorum…
Yerli ürün yeşil sivri biberin kilo fiyatı 3 lira 95 kuruştu…
Keza kırmızı biberin de 4 lira 95 kuruş…
Buna karşılık Şili’den ithal yeşil sivri biberin kilo fiyatı 6 lira 90, kırmızı biberin kilosu da 8 lira 90 kuruş olarak etiketlendirilmişti..
Memleketi ne hale getirdiklerini görün; biberi de ithal ediyoruz, karpuzu da…
Pembe dolmalık biber California’dan getirilme, fiyatı 6 lira 95 kuruş.
İthal domates, erik, üzüm, kavun…
Tükettiler tarımı…
İthalatınız yüksek, ihracatınız az olursa dış ticaret açığınız da dağ gibi olur. Kapatmak için de “Rant vergisi” ihdas etmeyi düşünürsünüz…
Daha ne diyelim; bari bir deyimle bitirelim:
–Bizim gelin bizden kaçar, tutar ele kıçın açar…