İşte insanlar “Mahalle Mektebi” kültürü ile helâl olmayan paralarla satın alınan gazetelerde “Helâl” mefhumunu esas edinen bir din adına ahkâm keser, Hükümet’e de “Akil Adamlar” gibi herkesin kabul etmeyeceği görevlerle tam siyasi hizip olurlarsa işte böyle gaf üstüne gaf yaparlar. Şu Ahmet Taşgetiren! Kendisi İmam-Hatip menşeli ve aynı zamanda bizim Diyanetin pek tutmadığı Enstitülü.. Yani yarım yamalak bir imam veya müezzin olması gereken vasat bir kahraman. Fakat biraz da zamana uymak zorunda kalarak oldukça politize bir Siyasi-İslâmcı. Bizlerin yaşıtı. Yeniden Mücadele’den Zaman ve Yenişafak’a kadar uzanan, yazılarında ve konuşmalarında “çok bilenler” resmi çizen akıldane. Şimdi Star’da ahkâm kesiyor. Biraz şu arkalarında olduğu adamlara akıl verse de milletin %57’sinin ölümüne ileri sürdüğü rezillikleri görebilse acaba daha iyi olmaz mı?
Bu Taşgetiren Star’daki 10 Nisan günkü yazısında veryansın ediyor Sayın Devlet Bahçeli’ye. Ortalığı boş bulmuş sahte kahramanlar gibi yine akıl veriyor: ”Ah Bahçeli!” Ne varmış Bahçeli’de? Tayyib Bey’in Köşk’e çıkmasını istemiyormuş! Yahu bunun neresi boş laf? ”Millet millet” diyorsun da hangi milleti kastettiğin bile belli değil. Bugün son rakamlara göre AKP’nin aldığı %43 oy bile tam olarak Tayyib Bey’in arkasında değil. Sayın Cumhurbaşkanı ile “Sen mi ben mi?” diye görüşmeler yapıyorlar. Yani Abdullah Bey aday olursa Tayyib Bey bütün AKP oylarını sürükleyebilir mi? Mümkün değil! O zaman bu durumda olan bir insanı eleştirmek sade bir vatandaş için nasıl ”Ah” çekilecek bir durum değilse, etkili ve zinde güçlere sahip, tabanı ve tavanı ile gençlerden müteşekkil bir siyasi partinin lideri neden böyle değerlendirme yapamaz?
Yani bütün doğru işleri, bu memleketi, vatanı, milleti, toprağı ve dini ile tartışılır vaziyete getiren sadece sizler mi bilirsiniz! Hadi git oradan, sen bu aklı cami kapısında kendi kuzularına anlat! Batmanına ve okkana bakmadan esas utanç verici ve ahlaki kurallara sığmayan sizin söyledikleriniz ve yazdıklarınızdır. Devlet Bahçeli’nin hiç de utanılacak yanı yoktur ve ahlakı tescillidir; efendiliği ve dürüstlüğünü hiç kimse ağzından düşürmez. Özellikle aldığı terbiye saygısızlığa engeldir. Esas milletin terazisinin ayarını sizler gibi milleti “İslâm ile aldatanlar” bozmuştur. Aslında “teleme”den örnek vereceğine bir iki Hadis ile işi izah etseydiniz daha inandırıcı olmaz mıydınız? Yarın bir gün hem de İslâm adına Bahçeli gibileri arayacaksınız. Çünkü MHP’siz yıllarınızda bugünün temelleri atılmıştır. Örnek mi istersiniz? ”İkiz yasalar”! Kim ne zaman yangından mal kaçırır gibi Meclis’ten geçirip de bugünkü parçalanma senaryolarına fırsat verdi? Asıl utanması gerekenler onlar ve adlarına ahkâm kestiğinize göre sizler değil misiniz? Allah aşkına her gün Batı ve ABD basınında rengârenk çıkan ve zaman zaman bizim medyanın da kopya ettiği haritalardan utanmıyor musunuz? Vallahi aynı mütareke basını gibi yazıyorsunuz! Derviş Vahdeti’yi de geçtiniz. Şahsen bütün Müslümanlar sizden utanıyor! Şu ”İkiz Yasalar”ı biliyorsunuz! Belki okuyucu bilmiyor anlatayım mı:?
Bazı kendini bilmezler “İkiz Yasalar”ın AKP’den önce Koalisyon Hükümeti tarafından çıkarıldığını propaganda etmesine rağmen, “Birleşmiş Milletler – Ekonomik, Sosyal Ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme” adını taşıyan 4867 sayılı kanunun tarihi 04 Haziran2003’dür. Yani MHP’siz bir Parlamento devri. Ecevit ve partisi de Meclis dışı. Önemli üç madde şöyle:
1) Bütün halklar kendi kaderini tayin etme hakkına sahiptirler. Bu hak gereğince halklar, kendi siyasi statülerini özgürce kararlaştırırlar ve ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerini özgürce sağlarlar.
2) Bütün halklar, kendi amaçları doğrultusunda, karşılıklı yarar ilkesine dayanan uluslararası ekonomik işbirliği ve uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerine halel getirmemek kaydıyla, kendi doğal zenginlik ve kaynaklarından özgürce yararlanabilirler Bir halk, hiçbir durumda, kendi varlığını sürdürmesi için gerekli olan kaynaklardan yoksun bırakılamaz.
3) Özerk olmayan ve vesayet altında bulunan ülkelerin yönetilmesinden sorumlu olan devletler de dahil, bu sözleşmeye taraf devletler, birleşmiş milletler şartının hükümleri uyarınca, halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkının gerçekleştirilmesini kolaylaştıracaklar ve bu hakka saygı göstereceklerdir.
Sanıyorum uzun boylu bir yoruma gerek yoktur. İşte asıl utanılacak şeyler bunlar değil mi?