ÖNEMLİ bir gelişmeye, daha doğrusu çıkışa tanık olduk. Batılı ülkelerden zaman zaman gelen eleştirilerin en ağırını, geçen gün konuğumuz olan Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck yaptı.
Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ile ortak basın toplantısında konuşurken şunları sordu:
– Hükümetinizin olağanüstü güçlü seçim zaferiyle sağladığı büyük güce rağmen yargıya müdahalesi, gerçekten demokrasiyi güçlendirecek mi?
İkinci soru:
-Hükümet, yargıya karşı neden girişimde bulunuyor?
Bir diğer soru:
–Neden Twitter ve YouTube gibi sosyal medya terminallerini yasaklıyorsunuz ve kapatıyorsunuz…
Gauck konuşmasının sonuna doğru da “İtiraf ediyorum, gelişmeler beni korkutuyor” dedi.
………………………
Konuk Cumhurbaşkanı’nın bu sorularını Cumhurbaşkanımız, “Açık ve dürüst konuşmak gerekir. Türkiye son 10 yıl içinde olağanüstü siyasi, demokratik, hukuk reformları yapmış bir ülke. Hiçbir ülke kendisinin mükemmel olduğunu iddia etmemeli. Önemli olan noksanlıkların farkında olmak ve düzeltmek için azimli olmaktır” diyerek yanıtladı…
Joachim Gauck ODTÜ’de de benzer soruların yer aldığı bir konuşma yaptı.
İnsanların yaşam tarzına müdahaleyi, gizli servis kontrolünün amaçlanmasını, protestoların şiddet kullanılarak bastırılmasını, fikir ve basın hürriyetinin kısıtlanmasını, gazetecilerin işten çıkarılmasını, yayın yasakları getirilmesini ve yayıncıların hukuksal baskı altına alınmasını demokratik bulmadıklarını ve tehlikeli işlerden saydıklarını söyledi, “İnsanları kapsamlı biçimde bilgilendirmek özgür ve demokratik toplumun iki ana şartıdır” dedi…
………………………..
Almanya, gidişatımızdan endişe duyan Avrupalı müttefiklerimizden
Cumhurbaşkanı Gauck da, bizim söyleyemediklerimizi “Dost acı söyler” çerçevesinde söyleyebilen bir siyaset ve devlet adamı.
Eleştirileri hoşumuza gitmemiş olabilir ama hepsi gerçek değil mi!?
………………………..
Bir de itirafta bulundu ve Türkiye’nin AB ile yeni fasılları müzakereye başlaması gerektiğini hatırlatarak “Biz de bunu istiyoruz” dedi…
Bu lâfın altında “AB’ye girişinizin uzaması sizin kusurunuzdan kaynaklanıyor; iç hukuk dinamiğinizle temel hak ve özgürlüklere getireceğiniz anlayışa çağdaş şekil ve çeki düzen verebilirseniz, süreç aşılır” hatırlatması da yatıyor…
“Söylediklerimi iç işlerinize müdahale olarak algılamayın” diyen Gauck ODTÜ’de de “Hükümet kararları kendi lehine etkilemeye veya hoşnut olmayacağı kararlardan kaçınmaya çalışırsa yargı bağımsızlığı hâlâ güvence altında olur mu diye soruyorum. Bir demokrat olarak, kendi ülkem olmasa da burada ne zaman hukuk devletinin tehlike altında olduğunu görürsem sesimi yükseltirim” vurgusu da yaptı.
Konuk Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerine misafirperverliğimizin gereği olmalı, incitici yanıtlar verilmiş değil. Hatta bu tür eleştirilerden öfkelenen Tayyip Erdoğan‘dan da kontra bir çıkış gelmedi…
Tepki koymadık ama acaba ders alabildik mi?
O da önümüzdeki günlerde sosyal ve siyasal hayatta yaşanacaklarla anlaşılacak!
* * *
FAZLA geriye gidecek değilim; daha üç beş gün önce Güney Kore‘de yaşanan feribot faciasından bahsedeceğim. Pilotun hatasından düşen uçak gibi, kaptanın hatasından batan feribotta da kaç kişinin can verdiği hâlâ saptanabilmiş değil…
Dalgıçlar hemen her gün batıktan ceset çıkarıyor…
Ülkede yas ilan edildi, soruşturma sürüyor, kaptan tutuklu…
Önceki gün de Başbakan Chung Hong Won, “Ortada ihmal var” diyerek suçu üzerine aldı ve görevinden istifa etti, şimdi yargılanmayı bekliyor…
Güney Kore, sağlam ve samimi dostlarımızdan biri. Kore halkı, ülkenin bağımsızlığı ve insanların özgürlüğü için komünizme karşı savaş vermiş ve Güney Kore Devleti‘nin sınırlarını savunmuş Mehmetçikler‘i unutmuş değil…
Mertliğimizi ve cesaretimizi örnek aldılar…
Bu özelliklerle de yıkılıp harap olmuş ülkelerini 21. Yüzyıl’ın yıldız ülkelerinden biri haline getirdiler…
Bugün, teknolojisiyle, bilimsel gücüyle, ekonomisiyle, sosyal yapısıyla, insanlık anlayışıyla, derin kültürüyle yarışmak her milletin harcı değil…
Siyasetçisinin dahi sorumluluk duygusu örnek olacak düzeyde…
Hata yapan, hatta hata yaptığını düşünen istifa edebiliyor….
İşte başbakanları; kaptanın hatasını dahi kendi sorumluluk alanında oluşan zafiyet sayıp koltuğunu bırakıyor…
…………………………
Kendimizden bahsedecek değilim…
Ne olduğumuzu, nasıl olduğumuzu bilen biliyor…
Öyle bir durumda gitmek yerine olduğumuz yere kazık çakacağımızı da…
Alman Cumhurbaşkanı Gauch gibi, endişe duyan da var, zavallılığımızla göbek atarak dalga geçen de…
Kore’de ise kabinesinden dört bakanın adı yolsuzluk olayına karıştığı takdirde kılı kıpırdamayacak başbakan yok, olmadı da; dolayısıyla “Olabilir” diye düşünmeniz bile alay konusu haline gelmenize yeter!
* * *
BU YAKINLARDA sadece AYM Başkanı Haşim Kılıç‘ın sesine değil, başkalarının da sesine kulak vermek lâzım…
TÜSİAD başkanı Muharrem Yılmaz da vurguladı ve “Yavaş demokrasinin büyümesi de yavaş olur” diyerek iş ve yatırım ortamının en birinci şartının hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı olduğunu söyledi…
Tekrara hacet yok ama duramıyor insan söyleyiveriyor işte:
-Eeee, boşuna aklın yolu bir dememişler!