MARİA Miller, David Cameron‘un en güvendiği isimlerden biriydi…
Peki kim bunlar?
Maria Miller İngiliz Kültür Bakanı, David Cameron da Başbakan…
Bayan Miller Londra’da satın aldığı ev için kredi başvurusu yaptı. Kısa süre sonra, başvuruda yaptığı beyanın dayanağı olmadığı iddia edildi. Bunun üzerine parlamento denetim komitesi soruşturma açtı; sonuçta Bayan Miller’in beyanında yanlış yapmadığı saptandı…
Buna rağmen gelişmeyi onur meselesi yapan Kültür Bakanı, “Yargılanmak istiyorum” diyerek Başbakan Cameron’a istifasını verdi.
* * *
Olay yeni…
Neden anlattığıma gelince…
Bizde de dört bakan hakkındaki yolsuzluk iddiaları hâlâ sürüyor. Herkesin bildiği dörtlü ise kendiliğinden değil fakat Başbakan’ın dayatması sonucu bakanlıktan istifa etti.
Bayan Miller artık Başbakan Cameron’un yanında gözükmüyor ama bizimkiler her an Başbakan Erdoğan’ın yanında görüntü veriyor; iç ve dış geziler de bile arz-ı endâm ediyorlar…
Bayan Miller parlamento tarafından aklandı ama yine yargıya gitmek istediğini söyledi.
Bizimkiler henüz aklanmış değil; o yolları yani yargıya giden yolları tıkamaya çalışıyorlar. İşe fezlekeleri gizlemekle başladılar bakalım soluğu nerede alacaklar!
Amaçları açık; yargıya gitmeden parlamentoda aklanma çabasındalar. Oysa parlamento yargı mercii değil, yasama mercii. Önünde sonunda yargıya gidilmezse aklanma sağlanmamış olur!
Peki kim bunlar?
Maria Miller İngiliz Kültür Bakanı, David Cameron da Başbakan…
Bayan Miller Londra’da satın aldığı ev için kredi başvurusu yaptı. Kısa süre sonra, başvuruda yaptığı beyanın dayanağı olmadığı iddia edildi. Bunun üzerine parlamento denetim komitesi soruşturma açtı; sonuçta Bayan Miller’in beyanında yanlış yapmadığı saptandı…
Buna rağmen gelişmeyi onur meselesi yapan Kültür Bakanı, “Yargılanmak istiyorum” diyerek Başbakan Cameron’a istifasını verdi.
* * *
Olay yeni…
Neden anlattığıma gelince…
Bizde de dört bakan hakkındaki yolsuzluk iddiaları hâlâ sürüyor. Herkesin bildiği dörtlü ise kendiliğinden değil fakat Başbakan’ın dayatması sonucu bakanlıktan istifa etti.
Bayan Miller artık Başbakan Cameron’un yanında gözükmüyor ama bizimkiler her an Başbakan Erdoğan’ın yanında görüntü veriyor; iç ve dış geziler de bile arz-ı endâm ediyorlar…
Bayan Miller parlamento tarafından aklandı ama yine yargıya gitmek istediğini söyledi.
Bizimkiler henüz aklanmış değil; o yolları yani yargıya giden yolları tıkamaya çalışıyorlar. İşe fezlekeleri gizlemekle başladılar bakalım soluğu nerede alacaklar!
Amaçları açık; yargıya gitmeden parlamentoda aklanma çabasındalar. Oysa parlamento yargı mercii değil, yasama mercii. Önünde sonunda yargıya gidilmezse aklanma sağlanmamış olur!
Demiştim tekrarlayım; demokrasi ancak demokrat insanların elinde güzeldir!
* * *
İFTİRA suç mudur?
Evet suçtur…
Yasa “Bu suçun cezası bir yıldan başlar” diyor, dört yıla kadar da uzatıyor…
Parlamento dışından İçişleri Bakanı Efkan Âlâ‘ya iftira atmaktan yargılanması istenen bir basın mensubu var, Mehmet Baransu…
Tarafı belli Taraf gazetesinin çalışanı. Bavul dolusu belgeyle gezen biri. Bavulundaki belgeleri nereden buluyor, ya da kim veriyor belli değil. Destekçileri şimdilik meçhul ama bir gün nasıl olsa ortaya çıkarılacaklar…
Baransu‘nun geçen aralık ayında cemaat mensuplarının fişlendiğine dair verdiği haberdeki unsurları Bakan Âlâ iftira olarak nitelemiş ve yargıya başvurmuş. Savcılık da iddianamesini hazırlamış ve Asliye Ceza Mahkemesi’ne vermiş…
İftira suç olduğuna göre savcıların şimdi de birbirinin imiğini sıkmak için her gün kapışan siyasetçilerin attıkları iftiraları dikkate alması lâzım.
Neden yanlız Baransu?
Toplumu ayrıştıran ve bir bölüm insanı sahiplenirken diğer insanlara iftiralarda bulunan, ihanet suçlaması dahi yapan siyasal ağızları da susturmak gerekmiyor mu!?
* * *
KILIÇDAROĞLU‘na yumruklu saldırının arkasından bakalım ne çıkacak?
Saldırganın AKP’li olması değişik yorumlara yol açtı.
Kimine göre Orhan Övet adındaki zorbayı azmettiren AKP; parti sözcüsünün olaydan hemen sonra “Üyemizmiş, derhal ihraç ettik” açıklaması yapması da epey manidar bulunuyor.
Bu suretle “Saldırganın azmettirmiş filan değiliz” demek istiyorlar.
Oysa başka iddialar da var; saldırgan Melih Gökçek‘e yakın duran bir kısım bitirim (!) AKP’lilerin oluşturduğu gruba mensup. Onlarla iç içe; Gökçek’in hayranlarından biri. Nitekim onun posteri önünde çektirdiği fotoğraf da bu iddiayı doğruluyor…
İzlenen ayrıştırma amaçlı gerilim siyasetinin neden olduğu bu tür gelişmelere zaman için de çokça tanık olabiliriz. Türkiye’yi rayından çıkaran ve meçhule giden tren haline sokan Erdoğan ve AKP iktidarı, bu ve
benzeri oluşumları dikkatle gözlemlemek, her olasılığı düşünmek, hesap etmek ve engellemek zorundadır.
Ülkede “Gücü gücü yetene” anlayışı egemen olursa ortaya çıkacak kargaşayı önlemek ve hasıl olacak acıları dindirmek o kadar kolay olmaz!
* * *
İDRİS Naim Şahin Ordulu; AKP’den milletvekili seçildi ve İçişleri Bakanlığı görevine kadar yükseldi..
Fakat orada duramadı…
Görevden alındı, sonra da partisinden istifa etti…
Hatırlayacaksınız, “Seni seviyorum sayın bakanım” diyen yurttaşın birine “Beni sevdiğini takla atarak göster” karşılığı vererek dikkatleri üzerine çekmişti. Pot üstüne pot kırdığı söylenir; ne yalan söyleyim ben adamı tonton, içten pazarlıksız, açık yürekli bir siyasetçi gibi görüyordum, hâlâ da öyle biri olduğunu sanıyorum…
Bakan olduğu günlerde Ünye şehir stadyumunun adı “İdris Naim Şahin stadyumu” olarak değiştirilmişti…
Hakan Şükür‘ün başına gelen onun da başına geldi, gitti diye stadın adını oluşturan ismi de silindi…
AKP usulü bir intikam şekli de bu olmalı!
………………………… …
Bu iktidar, yaşayan partililerin adını ortaya buraya vermekle de şöhret buldu. Rize’de Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Kayseri’de Abdullah Gül Üniversitesi….
Barajlara da, köprülere de, caddelere de, hastanelere de adlarını veriyorlar.
Sadece kendi adlarını değil, ana baba adlarını da…
Hiç “Bir gün gittiğimizde gelen hepsini, bizim yaptığımız gibi silip atar” diye düşünmüyorlar…
Düşünmesinler; o zaman yani silindiklerinde kara kara düşünürler.
* * *
BUYRUN, önce şu ifadeyi okuyun:
–Biz balkon konuşmasını milletimizin diliyle sandıkta yaptık. İşte MHP’nin Genel Başkanı çıkmış hâlâ adeta ağzından salyalar akarcasına hakaret ediyor. 1 yılı aştı isimlerini ağzıma almadım. Demek ki bunlar başka dilden anlıyorlar. İnsanlara akıllarının anlayacağı şekilde hitap etmek durumundayız. Utanmadan hâlâ bize diktatör diyor. Bizim milletimiz diktatörlere bu kadar sevdalı mı ya.
Bu ifade kime ait anlamış olmalısınız…
Balkon konuşmasını milletin diliyle yapmış; anlaşılan haklı çıkmak için sığınacak liman arıyor.
Bu millet, halkın bir bölümünü ötekileştirmek gayretinde olanlar gibi kin ve nefret kusan cümlelerle konuşmaz ki. O tür ifadeler ancak AKP Lideri’nin ağzına yakışan seviyesiz sözcüklerden ibarettir…
Ağzından salya akarak konuşuyor dediği insan hakkında bir yılı aşkın zamandır konuşmadığı yalanını da kimse yutmadı. Her Allah’ın günü bahsettiği ilk isim, bu konuşmada olduğu gibi MHP Genel Başkanı’nın ait değil mi?
Ağzından salya akarak konuşuyor dediği insan hakkında bir yılı aşkın zamandır konuşmadığı yalanını da kimse yutmadı. Her Allah’ın günü bahsettiği ilk isim, bu konuşmada olduğu gibi MHP Genel Başkanı’nın ait değil mi?
Diktatör lâfına gelince; kimse muhtereme diktatör filan demiyor ki; diktatörlük hevesi içerisinde olduğunu hazret kendisi gösteriyor, söylemek de başkalarına kalıyor!